"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Nefsimiz ve oruç

Selim GÜNDÜZALP
05 Temmuz 2015, Pazar
Sıcak bir yaz günü…

Belki de mevsimin en sıcak günlerinden biri... 

Ama gönüllerde bir ferahlık var. Bir sevinci paylaşıyoruz. Yarısı içimizde, yarısı dışımızda. Sıcağa falan pek aldırdığımız yok. Nefs anlı şanlı direnişini sürdürse de, eski âdetlerinden vazgeçmese de, akıl almaz nice bahaneler ileri sürse de, oruca devam… Namaza, teravihe, mukabeleye devam…

Birkaç gün içinde o da direnişinden vazgeçip alıştı oruca. Bu Ramazan’la beraber gelen ibadet neşesine. Bizim ona uyma şansımız yok. Geriye kalan yol belli. 

Bir direnç noktası var ki nefsin, teslim oldun mu ona, haylaz çocuk gibi huy ediniyor, kopardığı bir taviz olmasın, onu her daim istiyor. “İstediğini ver, kurtul”la iş bitmiyor. Arkası geliyor. Sonuna kadar gidiyor. Elini verdin mi kolunu istiyor. 

Nefsimizi tanıma mevsimidir Ramazan. Hem de çok yakından. 

***

Adamın biri geceleyin yatarken sakalının üstünden fare geçmiş. Sabahleyin kalkar kalkmaz ilk işi hemen sakallarını kesmek olmuş. 

“Neden böyle yaptın?” diye sormuşlar.

Adam:

“Sakalımın üzerinden geçtiğine yanmam da, yol olur” demiş. “Onun için kestim.”

Nefs için her alışkanlık bir yol oluyor. O yolu kesmedin mi, başına çok işler geliyor. Yol olmaması için, alışkanlık haline gelmemesi, nefsin o şeyi huy edinmemesi için tavrımızı baştan koymak gerekiyor. Nefs için ağır olsa da, ileride başına gelecek sıkıntılı haller için hoşlandığı şeylerin kaynağını kesmek gerek.

Nefs neden hoşlanmıyorsa, onun aksini yaptırmak da nefsin ıslâhı için bir diğer yoldur. Kolay mı? Değil ama başka da çıkar yol yok. 

İnsan rahat alıp verecek her nefesi 

Azıcık yerinde dursa şu azgın nefsi… 

Diren nefis… Diren bakalım… Nereye kadar? Bu ay, sana haddini bildirecek her nevi ibadetle geldi. Kursağını sıkacağız, yemini kısacağız, ipini gereceğiz biraz. Bu da hoş senin menfaatine… Ama ey nefis sen ne anlarsın ki kendi menfaatine olanı… 

Hazreti Üstad’ın dediği gibi:

“Nefs-i emmare, devekuşu gibi aleyhine olan şeyi lehine zanneder.” (Mesnevî-i Nuriye, 153) 

Böyledir nefsin mahiyeti. Bilelim, bilelim de kanmayalım, aldanmayalım, yanmayalım. 

İlk başta hoşlanmaz nefis hayatını zabt-u rabt alıp kısıtlayacak şeylerden. Kendini hür addeder. Kendi aklınca takılır, kendi keyfince yaşamak ister. Ama ne mümkün? Allah’ın emri olan her ibadet ona haddini bildirir, onun başına buyruk hallerini sınırlar, kimin kulu olduğunu ona gösterir.

İşte, bu manevî disiplin ile nefs bir ameliyattan geçer adeta. İnsana yük olmaktan çıkar, bilâkis onun yükünü çeker hale gelir. Nefsin oyunlarına karşı yine de uyanık olmakta fayda var. 

***

Sormuşlar bir bilge zata:

“Nefs neye benzer?” 

O da:

“Ata benzer” demiş. “İnsan da onun üstündeki biniciye. Eğer binici atın dizginini eline alırsa, istediği yere sevk eder onu. Yok eğer at gemi azıya alırsa, kontrol ona geçerse, o sana biner. O nereye giderse, bizi de peşinden oraya sürükler durur.” 

Nefsin dizginlerini gevşetmeye pek gelmiyor. Sıkı tutmak gerekiyor. İşte Ramazan-ı Şerifteki oruç nefsin bu yanına müthiş bir darbe vurup onu terbiye ediyor, onu hakikî vazifesi olan şükre sevk ediyor.

“Ramazan-ı Şerifteki oruç, nefsin terbiyesine baktığı cihetindeki çok hikmetlerinden bir hikmeti şudur ki: 

Nefis, kendini hür ve serbest ister ve öyle telâkki eder. Hattâ, mevhum bir rububiyet ve keyfemâyeşâ hareketi, fıtrî olarak arzu eder. Hadsiz nimetlerle terbiye olunduğunu düşünmek istemiyor. Hususan, dünyada servet ve iktidarı da varsa, gaflet dahi yardım etmişse, bütün bütün gasıbâne, hırsızcasına, nimet-i İlâhiyeyi hayvan gibi yutar. 

İşte, Ramazan-ı Şerifte, en zenginden en fakire kadar herkesin nefsi anlar ki, kendisi mâlik değil, memlûktür; hür değil, abddir. Emrolunmazsa, en âdi ve en rahat şeyi de yapamaz, elini suya uzatamaz diye, mevhum rububiyeti kırılır, ubudiyeti takınır, hakikî vazifesi olan şükre girer.” (Mektubat, 389)

Es-salâtü ve’s-selâmü aleyke yâ Rasûlallah…

Okunma Sayısı: 4918
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Karayel

    5.7.2015 10:38:23

    Şeker hastası tatlı yemeye yemeye nefsi de hastalanmış. Tanıdık bakkaldan alışveriş ederken bir paket çikolata alır bakkal sorar; hayrola sana çikolata yasak değil mi? Bana yasak, zaten kendim için almıyorum bu hasta ziyareti için. Nefsim hastalanmış illa da çikolata istiyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı