…
Hatırında mı o gün?
Hani anne olduğun gün.
Hatırında mı?
O güne kadar hiç görmediğin, bilmediğin bir yavruydu kollarında tuttuğun. Dünyada kimseye benzemeyen. Özel bir misafirdi.
Sadece yüzünün resmini bile çiz deseler, asla çizemeyeceğin.
Bir mu’cize ile karşı karşıya kaldığın o gün.
Hiç tanımadığın melekmisal bir bebeğin ellerine verildiği o gün. Bağrına bastığın, sevinçten doyasıya ağladığın o gün.
Hatırında mı?
O yavrunun doğduğu o gün.
“Kim bu, nerden geldi, kim gönderdi?” dediğin.
Hayretinden sessiz çığlıklar attığın o gün.
Yağmur gibi düşüyordu sorular kalbine.
Ne değişik bir imtihandı o.
İnanamamıştın bir türlü..
“Şimdi bu benim yavrum mu?” demiştin defaatle.
“Bana gün gelip anne mi diyecek, şimdi bu küçük yavrucak?”
Uzak bir ihtimaldi. Bu nasıl olacaktı? Bir gün gelip nasıl konuşacaktı acaba bu dil, bu dudaklar.
Hayret içinde hayretlere düştüğün o gün.
Hatırında mı?
Unutma o ânı bir gün lâzım olacak...
Benden söylemesi.
Öyle masum, öyle güzel bir yüz ki.
Asla, ama asla.
Unutamayacaksın o yüzü, o kokuyu ve karşılıklı o bakışı bir ömür boyu.
Unutamayacaksın...
Kendi içimde dokuz ay on gün taşıdığım bu yavru, bu çocuk benim bebeğim mi şimdi?
Kim bu yavru? Kim bu derinden bakan gözlerin sahibi.
Ben cahil, o cahil. Nasıl oldu bu iş? Söyleyin hadi. Kimden bu hediye sahi?
O güne kadar. Birbirini bilmeyen ve tanımayan iki cahil. Nasıl oldu da, şimdi bir aradalar. Kim ayarlıyor bu randevuyu. Bu günü, bu saati.
Ben bilmezken, tanımazken onu. Bir bilen vardı.
Bana onu nasip kılan vardı. Bu ânı ve her anı bir bilen vardı..
Allah’ın sonsuz kudreti, rahmeti ve şefkati olmasaydı..
Nasıl açıklanabilirdi bunlar?
Nasıl?
Anne, büyük soru. Çocuk, ondan aşağı değil.
O da zor soru. Sorular yumağının ucu.
İstesen de istemesen de Yaratan’a çıkar..
Bu kadar tevafuk, tesadüf olamaz.
Rabbim. Hamd ederim. Kalbimden şükrederim.
Kimsenin bilmesine gerek yok..
Sen biliyorsun ya, o yeter.
Her şeyi bilene şükretmek. Tevekkül etmek. Ondan gayrısına bel bağlamamak ne güzel.
Anne, haddini bilendir. Anne, Rabbini bilendir.
Çünkü Rabbi ona hiç yoktan bir evlât verendir.
Dünyanın en güzel ve en değerli armağanını verendir.
Anneler kadar Allah’a yakın kim vardır?
Öyle bir mu’cize yaşamıştır ki. Bir ömür unutamaz anne onu.
Haklıdır da. Çünkü o mu’cize sıradan değildir.
Özeldir her bir anne için..
Her anne yaşar, bunu bilir..
Bebekler de bunu bilir..
Bildirilir onlara çünkü..
Onun içindir ki, dünyanın her devrinde ve her yerinde her çocuk “anne” der..
İlk önce annesine seslenir..
Rahmet pınarının kaynağı, anneleridir..
Ne hikmetse dillerinden bu iki hece çıkar çocukların..
“Anne..”
Annesi kızsa da “anne”, sevse de “anne”…
Bağırıp, çağırsa da “anne” diye ağlar çocuklar..
Anne ile çocuk arasında..
Anne ile Yaradan arasında özel bir sırdır bu..
“Edeb ya Hu”, deriz..
Burada dururuz..
Durmak da gerek zaten..
Kalbin sırlarına girilmez..
Mahremdir.. Öyle kalmalıdır..
Öylece kabul ederiz..
Sükût ederiz..
Susarız..
Çünkü burası hayret makamıdır..
Kalbin konuştuğu yerde, dil susar..
Zavallı kelimeler, kanatsız kuşlar gibi kalır o dakikada..
Dilin, dudağın, kalbe nöbeti devir teslim ettiği vakittir..
Annenin tek sorusu vardır..
Bir tek o soru..
“Daha önce görmediğim ve bilmediğim bu yavruya.. daha önce bende olmayan, ona karşı bu sevgi, bu ilgi, bu şefkat nereden geldi?
Bunları kim verdi?
Kim bu duyguyu bana veren?”
Evet.. Soru bu..
Bunca varlık yokluktan gelmez..
Bir var, var..
Her bir varlığı Yaradan bir var, var..
Var işte var.. O var..
Allah var..
Her şeyin sahibi olan bir Allah var..
Allah her kuluna kendini bildirir..
Ama annelere bunu özel olarak bildirir..
Bir bebek doğduğu gün bunun şahididir..
O anı unutma sevgili anne..
Unutmazsın zaten ya..
Benden söylemesi yine de..
Bir gün lâzım olacak..
...
Sonra bir gün o yavru..
Anneciğine veda eder, bu fani dünyadan terhis olup gider..
Emaneti vermek kolay mı?
Annenin imtihanı kolay mı?
Anne deyince akla kolaylık gelmez.
O, zorluklarla annedir..
Onlarla güzeldir..
Amma velâkin doğduğu gün yaşadığı mu’cizeyi, şimdi bir kere daha yaşar..
Yaslandığı rahmet dağı, sarar sımsıkı ve kucaklar onu.
Yalnız değildir anne..
Sonsuz rahmetinden bir damlacığın kalbine düşürdüğü o anı, o yavrunun dünyaya geldiği o günü ve o duyguyu onu veren Rabbini unutmamıştır anne..
Metindir.. Sağlamdır.. Teslimiyeti tamdır..
Ağlar, ama sessiz sedasız..
Yavrusu doğduğu gün sevinçten ağladığı gibi yine ağlamaktadır şimdi.
Bu defa farklıdır..
Artık o şehit anasıdır..
Annelik tacı başında parlamaktadır..
Doğduğu gün nasıl özel ise, bu gün de özeldir..
Anne bunu bilir ve yüreğinde kaynayan o ateşi..
Allah soğutur, zemzeme çevirir..
Kevsere döndürür..
Nice dertli annelere devâ olsun, şifa olsun diye..
Bakın şu küçük pınara..
Demek su verecekmiş, nice dertlilere, nice bağrı yanık yolculara..
Anlar ki anne, bir zorluk varsa, bin kolaylık vardır.
Anlar ki anne, yalnız değildir.
Dert varsa derdi veren de vardır..
Hayat güzelse, ölüm de güzeldir..
Hayatı veren, ölümü verendir..
Geçici bir evden, ebedî evine taşınmaktır ölüm.
Bu dünyadan daha güzeline, ebedî evine göç etmektir ölüm.
Ölüm bir defadır.
Anlar ki anne, ölen sadece bedendir, ruh değildir.
Anlar ki anne, ruhumuz ebedîdir.
Ebedî bir ölüm yoktur.
Ebedî bir ayrılık yoktur.
Sevenler ve sevilenler en Sevgiliyle (asm) beraber olacaktır.
Cennet salonlarında ve sofralarında buluşacaktır..
Müjdeyi duymuştur yüreğinin ta en sağlam ve en derin yerinden anne..
Şimdi gözyaşları içine akmaktadır..
Dudağının ucundan bir tebessüm dalga dalga çehresine ve çevresine yayılmaktadır..
Rabbi ondan razıdır ve memnundur. O da Rabbinden..
Bu sahnenin şahidi olan melek de şimdi hayrettedir..
İnsan Allah katında bunun için değerlidir..
İnancıyla, teslimiyetiyle, sabrıyla değerlidir..
İşte bunun için insan, yaratılmışların içinde en özel ve en farklı bir yerdedir..
Anlar ki anne, ölümün yüzüne gülenlere, ölüm de gülümseyecektir..
Anlar ki anne, Allah sonsuz merhamet ve şefkat sahibidir.
Ne yapıyorsa; her işinde bir değil, bin hikmet vardır..
Bazen şer gibi gözüken şeylerde, insan için nice hayırlar ve güzellikler saklıdır..
Anlar ki anne, Rahman ve Rahim olan Allah, o yavruya ondan daha şefkatlidir.
Ona düşen ise, şimdi güzel bir sabır içinde şükretmek ve O’na teslim olmaktır..
Unutma bu anı, bir gün buluştuğunuzda senin onu bağrına bastığın gibi..
O da seni bağrına basacak, kucaklayacak, “anneciğim” diyecek..
Unutma; o gün uzaklarda değil, bir gün gelecek..
O günün ümidi ile, sevinciyle dolu bir kalbe hangi keder dokunabilir ki..
Anlar ki anne;
“Ölüm güzel şey! Budur perde ardından haber..
Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber..”
-Necip Fazıl Kısakürek
Anlar ki anne, insanın hayatı sevdiği kadar ölümü de sevmesi gerektir.
Bir sohbet dinler, içi açılır, yaşanan her şey güzeldir.
Okunan yer ise Onuncu Söz Haşir Risalesidir..
Daha ilk sayfasında kalbi ferahlar..
Rabbine hamd eder..
Ölümün güzel yüzünü görüp, zerreler adedince Rabbine şükreder..
Es-salâtü ve’s-selâmü aleyke yâ Rasûlallah…
Rabbimiz (cc) şöyle buyuruyor:
“(Rasûlüm!) Söyle: Ey îman eden kullarım! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Allah’ın (yarattığı) yeryüzü geniştir. Yalnız sabredenlere, mükâfatları hesapsız ödenecektir.” (Zümer, 10)
Hz. Peygamber (asm) der ki:
“Kıyamet günü namaz, sadaka ve hac sâhipleri için tartılar kurulur ve bunlara ecirleri tamı tamına verilir. Belâlara uğramış olanlara için ise tartı kurulmaz. Onların ecirleri sağanak hâlinde üstlerine boşaltılır. O kadar ki dünyada belâlardan âfiyet üzere olanlar belâ ehlinin mazhar olduğu bu lütuf ve ihsâna imrenerek, dünyada iken bedenlerinin makaslarla doğranmış olmasını temenni ederler.” (Tirmizî, Kıyâmet, 58 (2402); Süyûtî, ed-Dürru’l-mensûr, V, 323)
Not: Sevgili dostlar, epeydir ertelediğimiz kitap çalışmalarımız dolayısıyla yazılarımıza ara veriyoruz. Duânızı bekler, duâlar ederiz. Hakkınızı helâl ediniz.