Adam kazanıyor, yüzü gülmüyor; diğeri kaybediyor, huzurlu.
Bu nasıl olur?
Belli ki içinde birilerinin ahı olan kazanmak kişiye iyi gelmez.
Belli ki, yüzü güldüren helaldir.
Evet, yapılan her işin ardında bir iz kalır.
Ya güldürür yapanı ya da süründürür; ya dua olur, huzur verir; ya beddua olur, yakar sahibini. İlahi kanun böyledir.
Adalette, cennet lezzeti; haksızlıkta cehennem azabı vardır. İyilik, içinde sevinç; kötülük, içinde keder taşır. İlahi adalet böyle tecelli eder.
Adam arzu ettiği neticeyi kazanıyor, ama bu kazanmak onu mutlu etmiyor. Diğer birisi haksızlığa, hukuksuzluğa uğruyor kaybediyor, ama o kaybetmekte huzursuz değil. Vicdan rahatlığı bu olsa gerek.
Belli ki kazanırkenki duygular, imtihanın neticesini belirliyor. Bir işi layıkıyla yapmak; yapanı da işi yapılanı da mutlu ediyor.
İşin neticesinden ziyade hukuka uygunluğu kaybedeni rahatsız etmiyor. Hukuksuz iş, kazananı da kazandıranı da güldürmüyor. Hakka ihanet, yakıcı etkisini burada da gösteriyor. ‘Süfli hisler, basit menfaatler’le kazanmak zehirli bal etkisi yapıyor.
Haksız, neticeyi kazanıyor ama imtihanı kaybediyor; haklı, imtihanı kazanıyor ama neticeyi kaybediyor. Kaybederken yüzü gülmek, kazanırken sevinememek bundandır. Birinin yüzünde haksızlığa uğramanın masumiyet neşesi; diğerinde hukuksuz kazanmanın kederi vardır. Mazlum olmak, ne de güzeldir.
Neticeyi kazansan da yüzün gülmüyorsa, o işte Hakk’ın da halkın da rızası olmadığının alametidir.
İlahi adalet, dünyada da böyledir.