Mehmet Akif, “Biz ki her mevcudu yıktık, gayesiz bir fikr ile; Yıkmadık bir şey bıraktık... Sade bir şey: Aile.” demişti aile kalesi için. Üstad Bediüzzaman da, Lem’alar’da, “Eyvah!”, “Bu da mı bozulmaya başlamış?” diyerek, Müslüman ailedeki bozulmalar için hayret etmiş ve tedbir olarak eserler yazmıştı. Bugün de aile içi iletişim, önemli gündem.
Önceki hafta sonu, eşimle birlikte Kocaeli’deki okuyucularımızla, ‘Aile içi iletişim’i, problemleri ve çözüm önerilerini konuştuk.
Belli ki, sefih medeniyetin etkisiyle ailede hürmet kırılmış; merhamet ve meşveret yok edilmiş, cennet atmosferi cehenneme çevrilmiş. Araştırmalar, büyük şehirlerin neredeyse ‘aile deprem bölgesi’ olduğunu gösteriyor. Eşlerdeki geçimsizlik çocukları da vurmuş. Anne babanın ağır faturasını çocuklar ödüyor. İnsanlık ailesi için durum daha bir beter. Belli ki aileler ayağa kalkmadan toplumlar kendine gelemez.
Aile için bir toparlanmaya ihtiyaç var. Aile, dinsiz komitelerin hedef tahtasında, tv. dizilerindeki aile modelinde İslam izleri iyice tahrip edilmiş, aile üzerindeki bu yıkım sürerken, bakanlıklar ve ilgili kuruluşlar seyirici gibi sadece bakıyor. Bediüzzaman’ın, ‘tahassüngah, bir nevi cennet ve küçük bir dünya’ olarak nitelendirdiği aile, şimdilerde ciddi sarsıntı içinde. Çare mi? İnsanlığı kurtaracak aileyi, sünnet-i seniyye ile yeniden ayağa kaldırmak gerekir. ‘Konuşan ve okuyan bir aile modeli’ne ulaşmak problemlerin de çaresi gibi duruyor. Aile içi iletişimi; saygı, samimiyet ve empati ile tahkim etmek şart. Saygı, samimiyet olmadan bir ömür değil, bir gün bile geçmez. Ailenin ayağa kalkması için, önce eşler, iyi niyet ve güvenle ayağa kalkmalı. Aile, ‘cennet’ atmosferine kavuşmalı. Sünnet-i seniyye rehber yapılsa yeter.
‘Aile içi iletişim’ programda emeği geçen herkese teşekkürler.