Hayatımız harama karşı takva, helâle karşı itina dengesi içinde geçmesi gerekirken ne yazık ki çoğumuzda bu çizgi şaşıyor, dengeyi aşıyor ve devamlı düşüş yaşıyoruz.
Modern hayat bize dışı süslü içi pisli, önü parlak, ardı karanlık baştan sona haram ve günahlarla sarılmış bir hayat hediye etti. Kendimizi kaçınılmaz bir kıskacın içinde buluverdik. Bu günün en önemli mücadelesi günah ve haramların istilasından korunmak, en büyük savaşı murdar ve fasit olan ne varsa tükettiğimiz her şeye karşı helâli seçmek, temiz olanı kazanmaktır. Bu gün itibariyle müslümanlarda en iyimiz harama karşı azamî derecede dikkatli olan ve haramdan uzak durandır. Bundan önceki devirlerde ebrar yani hak yolunda iyi olanlar ise helâle karşı bile dikkatli oluyorlardı. Şüpheli şeyler içinde bu geçerli idi. Ancak günümüzde haram her yeri ateş gibi sardığından dolayı imanımızı yakıyor. Yediğimizde, içtiğimizde, giydiğimizde ve kullandığımızda haram olan maddeler bulunuyor. Gıda endüstrisi zaten gayrı müslimlerin kontrolünde. Bu gün pastalar veya etli yemekler alkolle terbiye ediliyor. Reyonlarda belirtilmeden domuz eti satılıyor. Bu da ayrı bir handikap. Halbuki ayette şöyle geçiyor.
“Ey insanlar yeryüzündeki şeylerin helâl ve temiz olanlarından yiyin şeytanın izinden yürümeyin Çünkü o sizin için apaçık düşmandır.”1
Allah bize helâl ve tayyib olan şeyleri emretmişken yediğimiz ekmekte dahil bir çok haram maddeler var. En başta L-Sistein denilen E920 insan saçı, domuz kılı ve sığır boynuzu karışımından oluşmakta ve bütün beyaz unlarda mevcut bulunmaktadır. Paketli gıdalarda çoğunda yine domuz katkısı kullanılıyor. Sağlığa zararlı maddelerde eklendiğinde yediğimiz içtiğimiz zehir. Birde yiyecek sebze ve meyvelerin genetiği ile oynandığını katarsak gerçekten gıdaların helâl ve tayyib olmaktan uzak olduğu ortada. Her gün aldığımız haram katkılı maddeler kalbimizi ne hâle getiriyor. Bu konuda Abdülkadir Geylani Hazretleri şöyle buyuruyor: “Haram yemek kalbi öldürür, lokma vardır ki, kalbi nurandırır, lokma vardır ki, onu Karanlığa boğar.” Yine bu meyanda Süfyan-ı Sevrî Hazretleri “Kişinin dindarlığı ekmeğinin helâlliği nispetindedir.” Hadiste ise “İbadet on kısımdır, dokuzu helâl rızık talep etmek, biri ise diğer amellerdir.” buyurulmuştur.
Tüm bunları biraraya getirdiğimizde helâl lokma bu günün en büyük cihadı durumundadır. Zira helâlliğine bakmadan yediklerimiz hem azap olmasına, hemde ibadetlerimizde lezzet almasına engeldir. Bu durum dualarımızın arşa yükselmesine dahi mâni olabilecek, belkide kalbimizin katılaşmasına sebep olacaktır maazallah!!
Son olarak yiyeceklerin içeriğine bakarak ‘E’ kodlu katkıları tanıyarak her şeyi helâl olup olmadığına dikkat ederek tüketmeliyiz. Yoksa sağlığımız giderken imanımız da büyük tahrip görecektir.
Büyüklerin dediği gibi “Kişi ne yediyse odur ya da kişi yediğine dönüşür”
Dipnot:
1- Bakara Suresi: 168.