Malum en büyük derdimiz çocuklarımız olunca onlar üzerine düşünmek ve konuşmak için Yusuf (as) örneği çok münasip geldi. Nasıl olmasın ki?
O hikâyede Yusuf (as,) kardeşleri tarafından kuyuya atılırken, bugünün Yusufları şeytanın kardeşleri tarafından ebedi helak olacakları kuyulara itiliyor. Yusuf (as) kuyuda kalsaydı, onun yalnızca bu dünyası mahvolur giderdi ama buna mukabil ebedi cennet saraylarına uçardı. Ancak bizim çocuklarımız bir dipsiz kuyuda ki, manevi anlamda azaba eşdeğer. Bir el tutup çıkarmazsa cehennem kuyusuna dönecek bir yerdeler.
Kur’an’da bu konuyla alakalı yer şöyle geçer: “Onlardan sonra öyle bir nesil geldi ki namazı kılmadılar ve şehvetlerine uydular, onlar Gayya kuyusuna gireceklerdir”. (Meryem 59.)
Gençlerin namazdan haberleri olmadığı gibi inkar da ediyorlar. Şehvet desen, âdeta onlar şehvetin kölesi haline getirildi ki, salim bir akıl kalmadı. Şimdi bu çocuklar hali hazırda sanalda ve gerçekte gayya kuyusunda gezerken bu ateşten onları kim kurtaracak?
Hikayedeki metafor üzerinden gidecek olursak Yusuf’u kuyudan kim çıkardı, babası ve yakınlarının o kadar aramasına rağmen bulunamadı. Onu başka bir el çıkardı ve böylece hayatının akışı değişti.
O, upuzun kaderin cilvesiyle yol alırken asıl onun yolunu açan belki de baba duasıydı. Öyle de bizim Yusuflarımız bu çağın karanlık kuyularından nasıl çıkar, kim çıkarır? Elbette anne baba duası şart. Ancak bugün itibariyle bilinen ezberler bozuldu maalesef. Artık popüler ne varsa onun peşine takılan gençliğe telkin ve öğüt vermek işe yaramıyor. O halde en önemli soru şu; biz kendi değerlerimizi nasıl popüler hale getirebiliriz. Onları için hangi kırılma noktasından yakalayabilir, hangi damardan beyinlerine ulaşabiliriz?
Çocuklarımız bilgisayar oyunlarında ve sanal dünyada kendini kaybederken, bize ait içerikte oyun ve etkinlikler geliştirilmesi gerekmez mi? Çocukların popüler kültürün içine yerleştirilmiş olan pagan anlayışının yerine inancımıza uygun, milli kültürümüze dayanan alt yapı hazırlayacak ürünler oluşturulmalı değil miydik?
Bizim kuşağımızda kullanılan ikna yöntemleri bile geride kaldı. Neslin çoğunluğu ünlülerin, futbolcuların, fenomenlerin oluşturdukları etki ve algı rüzgarında çarpık ve aykırı fikirlere yöneliyorlar.
Mutlaka bu gençleri yoldan çıkaran fikirler ve pespaye tiplerin alternatifi olarak kendi ürünlerimizi cezbedici bir şekilde sunmalıyız. Bunun yanında gerçekten vatan evladı, milli ve manevi değerlere saygılı hatta bunu vizyon olarak yansıtabilen vizyoner ünlülerimiz olmalı. Artık bu gün İslam davası adına ilim adamı yetiştirmek kadar önemli bir hale gelmiş olan şey, kendi entelektüel kişiliği yetiştirmek ve kendi ünlülerimizi ortaya çıkarmak olmalıdır.
Eğer bu noktayı es geçersek ve illa klasik metotlar ile yetinirsek korkarım ki kaybımız çok büyük olacak. Bir kuşağı ebedi olarak kaybederiz.
Neslin kurtuluşu ve Yusufları kuyudan çıkarmak adına pedagoji, sosyoloji ve diğer ilgili alandan uzmanların oluşturduğu bir heyetin bir araya gelerek inceden inceye çalışma yapmaları ve bu konuya acilen eğilmeleri gerekmektedir. Ayrıca bu ekibe oyun tasarımcısı ve film yapımcıları da mutlaka dahil olmalıdır.
Mesela neden Kur’an’da yer alan bir mucize ile kazanılan Talut Calut savaşı ve Davut (as) zaferi vizyona konmuyor? Bundan daha esaslı fantastik hikâye mi var? Orada göreceğiz ki, gençlerin birçok heyecan ve tutkusunu tatmin edecek ve en önemlisi iman dersini verecek olaylar örgüsü yer almaktadır.
Ey bu milletin hamiyetli insanları artık bir şeyler yapın! Yoksa kuyuya düşmüş olan Yusuflar için çok geç olacak!