Çevre bilincini uyandırmak adına Türkiye Ormancılar Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Burhan Aydoğan ile röportaj gerçekleştirdik. Aydoğan, ormanların sevgi ve bilincimizle korunması için harekete geçilmesi gerektiğini söyledi.
Son zamanlarda artan yangın haberleri hepimizi bir hayli üzdü. Yardımlar yapılıyor, tedbirler alınıyor, ama aynı durumları tekrar yaşamamak için hep birlikte harekete geçmemiz gerekiyor.
Ormanları, sevgi ve bilincimizle koruyabiliriz. Türkiye Ormancılar Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Orman ve Av Dergisi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Burhan Aydoğan ile, çevre bilincini uyandırmak adına bir röportaj gerçekleştirdik.
Haydi hep birlikte okuyalım…
Orman, çevre ve tabiat sevgisini küçük yaşlarda kazandırmak için neler yapılabilir?
Orman yangınlarının ülkemiz ve dünya gündeminde yer aldığı bu günlerde, ormanların nasıl korunacağı, orman yangınları öncesinde ve sonrasında neler yapılacağı sorularına hepimiz cevap arıyoruz. Bu soruların cevapları, orman ve doğa sevgisi yanında, orman ve doğa konusunda oluşacak bilincin içindedir. Özellikle çocukluk çağında ve genç yaşta oluşan değer yargınları ve tutumlar, doğayla olan ilişkilerde empatinin gelişmesi ve doğaya karşı sevginin oluşmasında oldukça önemlidir. Çocuklarımız doğayı tanımadan büyüyorlar. Çocuklar, bırakın doğayı, sokaklarda bile oynamıyor artık. Bilgisayar oyunlarından, telefonlardan ve tabletlerden kafasını kaldırmayan nesiller yetişiyor. Doğayla bağımız iyice kopmuş durumda. Dünya Eğitim Enstitüsü’nün yaptığı bir araştırmaya göre, 12 yaşına kadar doğa ve açık hava aktivitelerine düzenli katılmayan çocuklar, büyüdüklerinde doğayı ve çevreyi önemsemiyorlar. İşte tam da bu nedenle çevre bilinci uyandırmak için çevre eğitimi ve doğayla temas şart! Çocuklara; çevresel problemleri ve bu problemlere yönelik üretilebilecek çözümleri keşfetmeye yönelten, ormanları korumak ve doğa sevgisini aşılamak adına tasarlanmış süreçlerle eğitim verilmelidir. Herkese bu konuda çok büyük sorumluluklar düşüyor.
Özellikle de okullara ve ailelere. Çocuklarımıza, çevreyi korumanın önemini ve içinde yaşadığımız dünyanın doğal dengesini anlatmak, hayvan sevgisi aşılamak, geri dönüşüm yapmayı öğretmek, bizlerin doğanın bir parçası olduğumuzu aktarmak ve bunları olabilecek her fırsatta vurgulamak önemli!
Çocuklarımız şehir hayatında ister istemez doğadan kopuk bir yaşam sürüyor. Bu nedenle doğa yürüyüşleri yapmak, olabildiğince doğada, park ve bahçelerde açık hava aktiviteleri yapmak, izci kamplarına katılmak, doğa sporları yapmak, çocukların hem gelişimleri hem de doğayı tanımaları açısından faydalı olacaktır. Doğa bilinci yüksek nesiller yetiştirmek için okulların önemi de ortadadır. Bu konuda bilinçli bireyler olarak devletten, okullardan ve öğretmenlerden çevre, doğa, orman bilincine dair derslerin ve aktivitelerin yapılmasını talep etmemiz gereklidir. Evimizde saksı bitkileri varsa birkaçına çocukların bakması, onun sorumluluk alması açısından önemlidir. Benzer şekilde bahçeli bir evde yaşıyorsak, bahçeye bazı bitkileri çocuğumuzun dikmesi ve bu bitkilerin sorumluluğunu alması, doğayı tanıması ve anlamasını sağlayacaktır. Hatta ve hatta barınaklardan bir hayvan sahiplenebilir, böylelikle hayvan sevgisi ve bir canlı ile yaşama ve onu anlaması sağlanabilir. Bu tarz görevler hem çocuklarımızın sorumluluk bilincini arttıracak hem de doğayı keşfetmesini sağlayacaktır. Doğal yaşamı anlatan çok keyifli belgeselleri ailecek izlemenin de çevre bilinci kazandıran aktivitelerinden olduğu düşünülmektedir. Bu tarz belgeseller hem çok şey öğretebilmekte hem de izlerken oldukça keyif verebilmektedir.
Türkiye Ormancılar Derneği’nin amacı nedir? Ormanların sağlığı için yürüttüğünüz projeler var mı?
Yukarıda anlattığımız konularda çalışmalar yapan dernekler bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi de ormancılık sorunlarının bilimsel ilkelere göre çözümünü amaçlayan Türkiye Ormancılar Derneği’dir. Türkiye Ormancılar Derneği (TOD), 26 Aralık 1924 tarihinde, Orman Yüksek Mühendisi ve Eczacı Abdulkadir SORKUN, Orman Yüksek Mühendisi Dr. Tevfik Ali Çınar ve Orman Yüksek Mühendisi Asaf Irmak tarafından “Orman Mekteb-i Alisi Mezunları Cemiyeti” adıyla İstanbul’da kurulmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en eski sivil toplum örgütlerinden biridir. Türkiye Mimar ve Mühendis Odaları Birliği’nin (TMMOB) kurulmasında öncülük etmiş köklü kurumlardandır. Bakanlar Kurulu Kararı ile 1951 tarihinde kamu yararına çalışan dernek statüsünü almıştır. Derneğimiz, İstanbul ve Antalya’daki iki şubesi, 21 farklı bölgedeki temsilcilikleri ve Orman Fakültesi temsilcilikleri ile bütün Türkiye’de hizmet sunmaktadır. Dernek, sahip olduğu ISO9001:2015 Kalite Yönetim Sistem Belgesi ile önemli ulusal ve uluslar arası iş birliği ve projelere imza atmaktadır. Türkiye Ormancılar Derneği, 1924 yılından bu yana yaptıkları ile ülkemizde orman, çevre ve doğa sevgisinin yayılmasını, kökleşmesini, kamuoyunun bilinçlendirilmesini, ormancılık bilim ve tekniğinin ilerlemesini sağlamayı, ormancılık sorunlarının yurt, ulus gereksinimleri ve kamu yararı gözetilerek bilimsel ilkelere göre çözümünü amaçlamaktadır.
Dernek olarak, yangınlar sonrası meydana gelen tahribatı ortadan kaldırmak için neler yapıyorsunuz? Fidan dikmeyi nasıl bilinçlendirebiliriz?
Orman yangınlarından sonra meydana gelen tahribatı ortadan kaldırmak için yapılacak etkinliklerde Türkiye Ormancılar Derneği doğrudan yer alamamaktadır. Çünkü Türkiye’de ormanların yönetimi Orman Genel Müdürlüğü’ndedir. Ancak Dernek yönetimi ve üyeler yazılı ve görsel basın ile sosyal medya üzerinden özellikle televizyon kanallarından gelen çağrılar üzerine toplumu bilinçlendirme görevini yerine getirmiştir. Çocuklar birer topraklı saksı edinerek, Derneğimizden de yardım alarak kendi fidanlarını yetiştirebilirler. Böylece çok önemli bir süreci tohumdan fidan elde etmeyi öğrenebilirler. Daha sonra da bu fidana bir süre bakarlar ve yeterince büyütmüş olduklarında fidanlarını ev ya da okullarının bahçesine dikebilirler.
Doğayı tanıyan, seven ve çevreyi önemseyen çocuklar yetiştirmek çok önemli. Böylelikle çevre bilincine sahip gençlerin, liderlerin, profesyonellerin ve siyasetçilerin olduğu ve herkesin doğayla uyum içinde yaşamaya gayret ettiği bir dünyada yaşayabiliriz.
RÖPORTAJ: KÜBRA ÖRNEK KORKMAZ