"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Millet 'birlik' olun diyor

27 Haziran 2024, Perşembe
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Av. İdris Şahin, Yeni Asya’ya gündemi değerlendirdi: millete rağmen siyaset olmaz. Millet bize “birlik olup ülke sorunlarına birlikte çözüm bulun” diyor.

BAŞKENT SOHBETLERİ​ - Cevher İLHAN, Mehmet KARA, Muhammet ÖRTLEK

İYİ BİR YÖNETİM TAM DEMOKRASİDE OLUR…

- Seçim sonrası da “millet ittifakı’ olarak attığımız imzaların, çalışmalarımızın arkasındayız” diyorsunuz. Bu taahhütlere bağlılıkla milleti yeniden o mânâ etrafında toplama çerçevesinde son günlerde “yumuşama”-“normalleşme” perdesindeki görüşmelere dair değerlendirmeniz nedir? Bundan demokratikleşme ve hukuk çıkar mı?

Evvela ülkede iyi bir yönetimin târifini yapmamız lazım. Çünkü iyi bir yönetim, iyi bir eğitim ve demokrasinin olmazsa olması “kuvvetler ayrılığı”na bağlı iyi bir yönetim anlayışıyla mümkündür. İyi bir yönetimin temel esasları da insan haklarına saygılı, kuvvetler ayrılığını benimsemiş, hukukun üstünlüğünü özümsemiş ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlayacak bir yönetim anlayışıdır. Bunun yegâne gerçekleşebileceği alan da hiç şüphesiz tam demokrasidir.

Tam demokrasi olmadan “normalleşme” olmaz. Demokrasi olmadan huzurun, adâletin ve refahın gelmesi, kalkınmanın olması asla mümkün değildir. Ekonominin de mihenk taşı da adâlettir; adâlet olmadan ekonominin düzeleceğine inanmıyoruz.

“MİLLET İTTİFAKI” MUTÂBAKATLARININ ARKASINDAYIZ…

- “Millet İttifakı” olarak “tek adam otoriter rejimi”ne karşı “güçlendirilmiş parlamenter sistem mutâbakatı”, “Anayasa önerisi” ve “temel politikalar alanı”na dair demokratik belgeler hazırladınız. Bu çerçevede “iktidar cephesi”nin “normalleşme” görüşmelerinde ortaya attığı “yeni anayasa” iddiasına nasıl bakıyorsunuz? Buna temel şartınız nedir?

Adâlet olmadan kalkınmanın olmayacağına inanıyoruz. Hür teşebbüs olmadan bu ülkede kâmil mânâda ülkede demokrasinin yolu açılamaz. O yüzden biz “millet ittifakı” olarak “altılı masa”da altına imza attığımız imzaların, bütün mutâbakatların sonuna kadar arkasındayız.

Bu bakımdan iktidar cenâhının “yeni anayasa” söylemine karşı, “bunda samimi iseniz önce mevcut Anayasaya sadakat gösterin, temel hak ve hürriyetlere dair esasları uygulayın, ondan sonra ‘yeni anayasa’ ya da ‘anayasa değişikliği’ni gündeme getirin” çağrısında bulunuyoruz. Samimiyet bunu gerektiriyor. Önce bu gerçeği kabul etmeleri, içselleştirmeleri ve bu konuda adım atmaları icâb ediyor.

Hedefimiz, ilk hazırladığımız “demokrasiye geçiş eylem plânı”nı, devamında “altılı masa”yla birlikte hazırladığımız, millet irâdesinin en az yarısının desteklediği seksen dört maddelik “anayasa uzlaşma metni” ekseninde “demokratik parlamenter sistem”e geçmektir.

“TEK ADAM REJİMİ” ÜLKEYİ UÇURUMUN KENARINA GETİRDİ

Dürüstlük pahalı bir mülktür. Her insanda bulunmaz. Biz o makam ve mevkileri gördük, yaşadık ve elimizin tersiyle ittik. Bu ülkede adâlet kalmadığı için ittik. Bu ülkede hırsızlık, kolektif hale geldiği için ittik. Bu ülkede şeffaflık yerle bir edildiği için ittik ve Sayın Erdoğan’ın şahsından ziyade “tek adam rejimi” ülkeyi uçurumun kenarına getirdiği için ittik.

Sıkılı yumruklarla siyaset yapılmayacağını gayet iyi biliyoruz. Elbette siyaset uzlaşıdır. Siyasette mutlaka diyalogla çözülmesi gereken sorunların halli gerekir, buna inanıyoruz. Ama bunları yapmadan sadece birilerinin Anayasaya göre dolmuş görev süresini aşmak hesâbına bir düzenleme getirirseniz, kusura bakılmasın bu konuda size yardımcı olmayız.

Zira muhalefet olarak iktidarın siyasi rant hesâplarına göre hareket etmekle değil, milletin sorunlarını çözmekle yükümlüyüz. Millet bize demokratik denetim yetkisi verdi. Muhalefet olarak siyasi iktidarı demokrasiye uygun şekilde ülkeyi yönetim yönetmediklerini denetimle sorumluyuz.

“Siyasette normalleşme”yi son derece kıymetli görüyoruz. Ama sahici olmasını arzu ediyoruz. Sadece ekranlar önünde “normalleşme” deyip, keyfi uygulamaları had safhada yine devam ettirdiğiniz takdirde “normalleşme” olmaz.

BİR YANDAN “NORMALLEŞME”, DİĞER YANDAN “KAYYIM”

“Yumuşama”, “normalleşme” paravanında ana muhalefet partisi lideriyle görüştüğünüz günün ertesi günü, ülkenin bir başka köşesinde seçilmiş belediye başkanına “kayyım uygulaması”nı tekrar getiriyorsanız bu “normalleşme”de samimiyet yok demektir.

Zira mevcut yasalar zorlanarak, bu ülke “kanun devleti” olarak yönetilemez. Tam mânâsıyla “hukuk devleti” olursa ancak demokratik normalleşme olur.

“Kanunda bir yetki var bunu kullanıyorum” diye yasadaki en ayrıntıyı keyfi olarak kullanıyorsun, ama hukuk hiç aklına gelmiyor. Batı’da görevden uzaklaştırılan belediye başkanlarının yerine nasıl doğrudan Belediye Meclislerinden belediye başkanı seçiliyorsa Doğu’da da pekâla milletin irâdesi esas alınmak suretiyle Meclis’ten seçilmek suretiyle halkın irâdesi devam ettirilebilir. Ne yazık ki bile bile bu yapılmıyor.

Biz hiçbir suçluğunun arkasında değiliz, suçluluğu da kayırmıyoruz. Ama eğer birinin bir suçu var ve bunun karşılığında hukuken bir tasarrufta bulunuyorsanız devamını da hukuki yollardan getirmeniz gerekir.

YARGIYA MÜDAHALE HUKUKTAN VE ADALETTEN SAPMADIR

Olup bitenlerle ispatlıdır ki Sayın Erdoğan en zayıf kaldığı noktada normalleşme adımları atar. Biraz güçlenip palazlandığı anda da “demir yumruğu” gösterir. Biz “normalleşme”yi şu an itibariyle Sayın Erdoğan’ın siyaseten çıkmazda olması nedeniyle tercih ettiği bir “yöntem” olarak görüyoruz.

Bireysel taleplerin karşılanmış olması “yumuşama” ve “normalleşme” değildir.

Rahip Brunson’un Amerikan Başkanı’nın tweet tehditleriyle talebiyle serbest bırakılması “sözünü” tutmak gibi, “sayın ana muhalefet liderinin talebiyle 28 Şubat paşalarını serbest bıraktım” demiş olmak bu ülkeye yapılabilecek en büyük kötülüktür. Hukuktan ve adâletten sapmadır ve keyfi uygulamalarla yargıya müdahaleyi alenileştirmektir.

Aslında bağımsız yargıdan adâlet beklemeyip, sadece güçlü otoriter yapıdan ve Beş Tepe’den bunların salıverilmesini talep etmek muhalefeti de küçültür. İktidarın keyfi uygulamalarını “meşrulaştırır.” O yüzden bu talep ve müdahaleyi son derece tehlikeli buluyoruz…

“TEMEL HAK VE HÜRRİYETLER KHK İLE DÜZENLENEMEZ…”

- Mâlum Anayasa Mahkemesi, kanun hükmünde kararnameyle rektörlerin atanması, Merkez Bankası başkanlarının görev sürelerine dair uygulamaları Anayasaya aykırı bulup iptal etti. Bu arada yanlışlıkların, Meclis’in yetkisinin gasbının giderilmesine dair bir sene süre tanıdı. Bu husustaki tesbitiniz nedir?

Aslına bakarsanız 703 sayılı KHK’nın yaklaşık 200 ayrı noktasında iptaline yönelik kararlar var. Buradaki temel yaklaşım şu: Beş Tepe’nin çok fazla keyfini kaçırmamak ve kızdırmamak için vermiş olduğu kararın altı ay sonra yürürlüğe girmesinin önünü açacak taşlar döşeyen Anayasa Mahkemesi on iki ay süre veriyor. Ve “tek kişilik hükûmet”e, “özellikle temel hak ve özgürlükte ilişkin düzenlemeleri KHK’lerle icra edemezsin, belirleyemezsin; bunları bir yasal hale getir, parlamentodan geçir” diyor.

Burada merhum Süleyman Demirel’in Meclis kürsüsünde ifade ettiği “temel hak ve hürriyetler ile özel durumlar KHK’yla düzenlenemez” sözünün fevkalâde önemli anlamını bugün daha iyi anlıyoruz.

Anayasa Mahkemesi şu anda iktidara bir yıllık süre verdi ve “bunları yasal hale getir” dedi ama bunun önünde herhangi bir engel koyduğuna, Sayın Erdoğan’ın yine rektörleri keyfi atayamayacağına ilişkin bir düzenleme değildir. “Bunu yapacaksın, ama kanunla yap” diyor.

Görünen o ki Meclis’teki parmak sayısıyla Sayın Erdoğan bunu tekrardan yapacaktır. Ama her ne olursa olsun Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı bir nebze de olsa hukuk devleti açısından ışık ve umit verici bir gelişmedir. Bunu biz son derece önemsiyoruz ve son derecede kıymetli buluyoruz.

OHAL KHK’LERİ İLE YAPILAN MİLLETE ZULÜMDÜR…

Bu meyanda OHAL KHK’leriyle yoğun ve yaygın haksızlıklarla hukuksuzlukların dayatılması hakkında bir hukukçu olarak ne dersiniz?

OHAL KHK’ları bu millete yapılan en büyük zulümdür. Elbette ki çok kısa süre içerisinde bitmeli. İddia ettikleri gibi “terörle mücadele edilecek”se bu kadar geniş bir tabana yaymamak gerekir bu meseleyi. Burada “15 Temmuz darbe girişimi”ni şiddetle reddediyoruz; kim bu işin fâiliyse elbette en ağır şekilde cezâlandırılmalı. Ancak OHAL kararnameleriyle Sayın Erdoğan’ın sözlerinin hilâfına uygulamalar olduğunu görüyoruz. Sayın Erdoğan’ın ilk fikri neydi? “Tabanı ibâdet, ortası ticaret, üstü ihânet…” “Ticaret erbabı” zaten bir şekilde yolunu buldu ve kendini kurtardı. Ne var ki şu an itibariyle sorguladığı ve ciddi anlamda mağdur ettiği kesim “ibâdet edenler” oldu. “İbâdet edenler”le senin ne işin var? Buna mukabil asıl uğraşılması gereken “ihânet edenler”in hâlâ hiçbirinden hesâp sorulmuş değil…

DEMOKRASİ VE HUKUKUN KÖKÜNE KİBRİT SUYU!

Bugün 260 bini bulan KHK mağduru olduğu ifade ediliyor ve 1 milyon 700 bine yakın “terör soruşturması” açılmış. Böyle “terörle mücadele” olmaz. Bu kadar geniş tabana yaydığınız bir örgüt yapılanmasıyla bu ülkede gerçek huzuru ve iç barışı sağlayamazsınız.

Kaldı ki “terörle mücadele”de atılan adımlar son derece yanlıştır. Zira olağan bir hukuk devletinde olağanüstü şartlar “olağan” hale gelmişse üzülerek ifade ediyorum ki demokrasinin köküne kibrit suyu çalınmış demektir. Bu son derece büyük bir tehlikedir.

Bizim gördüğümüz hadise, Türkiye’de artık olağanüstü şartlar “olağan” hale gelmiş gibi vatandaşlara dayatılıyor. Ve ne yazık ki vatandaşların da bu hukuksuzluğu kanıksadıkları görülüyor. Asıl büyük tehlike bu. Nasıl şehit cenâzelerinin gelmesi “normal” bir haber haline gelmişse olağanüstü şartlarda yaşamak da vatandaşın “normal - olağan yaşam”ı haline gelmiştir maalesef.

ADÂLETE “VEDÂ HUTBESİ MESAJI…”

Sevgili Peygamberimiz, Veda Hutbesi’nde aynen şu sözleri ifade ediyor: “Kimse kendi suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba, oğlunun suçu üzerine, oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz.” Peki, bizlere ne oluyor ki adâlet isteyen bir annenin feryadına -Türkiye’de siyaset yapanlar duyarsız kalıyor.

Bu esaslı düsturla Şenyaşar âilesi adına anne Şenyaşar’ın Adalet Bakanlığı önünde yapmış olduğu oturma eylemini desteklerken, hemen on metre altında Sevinç Çakır isminde bir kursiyer teğmen annesinin özürlü bir evlâdı ile tuttuğu “adâlet nöbeti”ninin desteklenmesi lazım.

On üç yaşında devlete teslim ettiği evlâdının -velev ki haksız da olsa- hukuksuz bir biçimde objektif kriterlere göre yargılanmadan cezalandırılmasını; “benim oğlum bu adâletsizliğin, bu düzenin mağduru oldu, onun adına hak ve adâlet arıyorum” diye duyduğu acıdan ağlayan annenin hak arayışını destekliyoruz.

Bizim adâletsizliklere karşı yaklaşımımız, kim olursa olsun ve kimden gelirse gelsin her türlü haksızlığın karşısında dimdik durabilmektir.

Bir kişiye yapılmış zulmü bütün insanlığa yapılmış bir zulüm olarak addeden bir inancın, bir milletin mirâsçılarıyız. Beklentimiz bu ülkenin insanları arasında herhangi bir ayrım gözetmeksizin nerede adâletsizlik ve haksızlık varsa, nerede bir anne feryadı varsa hepsine ulaşmak, her feryada kulak vermektir…

DEMOKRATİK ÇÖZÜM, “PARLAMENTER SİSTEM”DE…

- Gelinen safhada demokratik muhalefet açısından “yol haritanız” nedir? Bulunduğumuz süreçte demokratik muhalefetin ne yapması gerekiyor? Nasıl bir demokratik mücadele öngörüyorsunuz?

Son yerel seçimlerde millet bize son derece net bir mesaj verdi; “tek başınıza hiç bir şeysiniz, birlikte olun ve demokratik muhalefetinizi ve denetim görevinizi ona göre yapın” dedi.

Bunun için uzlaşı şart, bunun için de Meclis’te daha net görünmek şart. Bunu bizim gibi demokrasiye inanmış, parlamenter sistemi özümsemiş, ülkeyi parlamenter sisteme geçirmek isteyenlerle birlikte yapmamız icâb ediyor. Bu çalışmalarımıza buradan çağrıda bulunuyoruz.

Parlamentoda bizim gibi düşünen başta Demokrat Parti olmak üzere “parti programı” ve “kadroları” açısından örtüşen partilerle birlikte daha güçlü birlikteliklere kapı açacak çalışmaları yapacağız. Zira millete rağmen siyaset olmaz. Milletimiz bize “birlik olun ve ülkenin sorunlarına birlikte çözüm bulun” diyor. İnşallah bunu gerçekleştireceğiz.

Okunma Sayısı: 1349
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • S.topuz

    29.6.2024 14:27:19

    "Bunun için uzlaşı şart, bunun için de Meclis’te daha net görünmek şart. Bunu bizim gibi demokrasiye inanmış, parlamenter sistemi özümsemiş, ülkeyi parlamenter sisteme geçirmek isteyenlerle birlikte yapmamız icâb ediyor. Bu çalışmalarımıza buradan çağrıda bulunuyoruz. Parlamentoda bizim gibi düşünen başta Demokrat Parti olmak üzere “parti programı” ve “kadroları” açısından örtüşen partilerle birlikte daha güçlü birlikteliklere kapı açacak çalışmaları yapacağız. Zira millete rağmen siyaset olmaz. Milletimiz bize “birlik olun ve ülkenin sorunlarına birlikte çözüm bulun” diyor. İnşallah bunu gerçekleştireceğiz." İnşaallah, inşaallah! Haydi çoook acele edin! Geç kaldınız farkındaysaniz! Allah c.c Yolunuzu açık etsin, yâr ve yardımcımız olsun inşaallah, Amiiin!... 👏👏👏🙌🌹🤲🌹❤☝️🌙😢😭😪😡😤🕊🕊🕊🌍🇪🇺🇹🇷🇵🇸🇵🇸🇵🇸

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı