1. Ağır Ceza Mahkemesi, Nur Risalelerini okuduğumu ve yazdığımı ve muhtaç bir mü’min kardeşime vererek istifadesine çalıştığımı, “Halkı hükûmet aleyhine teşvik ediyor” diye, hakkımda bir suç saymış. Halbuki ben itiraznamemde bu ithama karşı dedim: “Halkı hükûmet aleyhine teşvik edici zannedilen Risale-i Nur, Kur’ân’ın hakikî bir tefsiridir. O, bütün eczalarıyla, hakaik-ı imaniyeyi ders verip, okuyan ve yazanlara en büyük saadeti bahş ediyor. Onun hedefi, halkı hükûmet aleyhine teşvik gibi, serserilerin, bozguncu ahlâksızların gittikleri fânîlikler değil, belki bütün saadet ve bahtiyarlığın en yüce mertebesi olan Allah’ın rızasıdır. Ben, bana en büyük fazilet, en tatlı nimet olan imanı kazandıran Risale-i Nur’u okuduğum ve yazdığım ve onun en güzide bir talebesi ve âciz bir hizmetkârı olduğumdan dolayı iftihar ediyorum. Ve Risale-i Nur’un talebeliğini, hakkımda pek büyük bir ihsan-ı İlâhî bilip, lâyık olmadığım bu nimet-i azîmeyi benim gibi bir bîçareye nasip eden Rabbime daima şükrediyorum” dediğim halde, kanuna ve delile dayanmayarak, benim iman ve İslâmiyet’e karşı bağlanmamı bir cürüm bilerek, bütün bütün hak ve hakikatin aksine olarak cezalandırıldım.
2. Ben şahidim ki; ben Kastamonu Gölköy Enstitüsünde okurken, bazı muallimler tarafından bize dinsizlik dersi verilmişti. Hâşâ, Hazret-i Kur’ân’ı Hazret-i Peygamberin yazdığını ve İslâmiyet’in artık mülga olunacağını, medeniyetin ilerlediğini, bu asırda Kur’ân’a ittiba etmek büyük bir hata ve gerilik olduğunu, hatta bir gün bir muallimin yaptığı gibi, İslâmlar namaz kıldıkları ve ahireti düşündükleri için daima muztarip bir halde, ömürleri elem içinde geçtiğini ve İslâm camilerinde daima bir ölgünlük havası estiğini, Hıristiyanların kiliselerinde ise daima neşe ve canlı hayat bulunduğunu ve Hıristiyanlar çalgı vesaire gibi eğlencelerle hayatın tadını alıp ömürlerini neşe içinde geçirdiklerini söylüyorlar, kalplerimizdeki iman ve İslâmiyet bağlarını koparmaya ve onun yerinde inkâr ve küfür yerleştirmeye çalışıyorlardı.
Şualar, 14. Şua, s. 583
LÛGATÇE:
cürüm: hata, suç, kanun hilafına hareket.
ecza: cüz’ler, parçalar, kısımlar.
hakaik-ı imaniye: iman hakikatleri.
hâşâ: “asla, kat’iyen, hiçbir şekilde” anlamında kullanılan red sözü.
ittiba: tabi olma, uyma.
küfür: Allah’ın varlığına, birliğine inanmama, inkâr, imansızlık.
muallim: öğretmen.
mülga: kaldırılmış.
nimet-i azîme: büyük nimet.
temyiz: üst mahkeme, yargıtay.