Vatan şairi olan anılan Namık Kemal ile birlikte Osmanlı modernleşmesinde önemli rol oynayan Ziya Paşa, Reşad Paşa ve Nûri Beyler bir gün Haydarpaşa’ya gitmek üzere Beşiktaş’tan kayığa binerler. Tam denizin ortasında lodos başlamasın mı? Kayık şiddetlice sallanmaya başlar. Reşad Paşa elleriyle sımsıkı kayığın kenarına asılır, dalgalar büyüdükçe feryatlar koparır. Namık Kemâl der ki: “Ne korkuyorsun Reşad? Sonu ölüm değil mi? Bugün ölmezsen yarın öleceksin.” Reşad Paşa derhal cevap verir: “Ölmekten korktuğum yok, kayık batarsa efkâr-ı umûmiyye batar!”
Yeni Osmanlıların bu seçkin isimleri, mutlakiyetten meşrutiyete giden yolda yalnızca Osmanlı aydınlarını ve bürokrasini derinden etkilemekle kalmadılar, günümüz hürriyet ve demokrasi tartışmalarında, efkâr-ı umumiyenin oluşmasında önemli rol oynadılar. Bununla birlikte özünü hürriyet, eşitlik ve adaletin oluşturduğu bir meşrutiyet/demokrasi arayışlarının bir türlü halka mâl olmaması, kamuoyunu temsil eden halkın bir türlü bu değerleri sahiplenememesi yalnız Tanzimat’ın değil bugünün de en büyük paradokslarından biridir.
Her neyse… Osmanlı Devletinin Tanzimat bağlamındaki hukukî, sosyal, siyasî ve iktisadî görüşlerinin oluşmasında önemli rol oynayan, Osmanlı tarihinde ilk defa anayasacılık tartışmalarını başlatarak Türkiye’nin anayasacılık geleneğinde önemli rol oynayan Yeni Osmanlıların seçkin ismi Namık Kemal’i ölüm yıldönümünde anarken onun fikirlerinin temelini oluşturan idealinden ve onu deli divane eden hürriyet aşkından bahsetmek gerekir. Bediüzzaman’ı “Meşhur Kemal’in Rüya’sıyla uyandım” dedirtecek kadar edebî bir inceliğe ve fikrî bir derinliğe sahip olan bu aşkın en güzel tarifini, onun Hürriyet Kasidesi’nde bulmak mümkündür.
Kaside’nin “Görüp ahkâm-ı asrı münharif sıdk u selâmetden/Çekildik izzet ü ikbâl ile bâb-ı hükûmetten” şeklindeki ilk mısraları karakter analizi niteliğindedir. Hürriyet mücadelesinin izzetli ve şerefli insanlarla kazanabileceğini vurgulayan bu analizde, hükümlerin menfaatler doğrultusunda değiştirildiği ve doğruluktan ve adaletten uzaklaşmış insanların olduğu bir yerde makam kaygısı güderek bir “hak” mücadelesinin verilemeyeceği söylenmektedir.
Yaşadığı toplumun dertleriyle dertlenmek, onların yaralarına merhem olmaya çalışmak büyük şahsiyetlerin temel özelliklerinden biridir. “Usanmaz kendini insan bilenler halka hizmetden/ Mürüvvet-mend olan mazlûma el çekmez iânetten” mısralarında vurgulandığı gibi millete hizmet ile “insan olma” vasfı arasında ilişki kurulması, mazluma yardımcı olmanın insanlıkla ilişkilendirilmesi modern dünyanın en çok aradığı değerlerden biri olmalı.
Zaman zaman “Mu’ini zâlimin dünyâda erbâb-ı denâ’etdir/Köpektir zevk alan, sayyâd-ı bi-insâfa hizmetten (Dünyada zâlimin yardımcısı, alçaklardır. İnsafsız avcıya hizmet etmekten zevk alan, köpektir.) gibi mısralarla sertleşen şairin hürriyet ve adalet gibi temel değerler uğrunda can vermenin şeref olduğunu dile getirmesi, suya sabuna dokunmadan uzunca bir hayat yaşama arzusunun insanın varlık gayesiyle uyuşmadığını vurgulaması hürriyet mücadelesinin gerekirse uğrunda bedel ödenecek bir değere sahip olduğunu gözler önüne serer. Bu bedel gerekirse celladın can alıcı kemendi de olabilir; ancak ölüm esaret zinciri altında yaşamaktan daha iyidir.
“Ne gam pür âteş-i hevl olsa da gavgâ-yı hürriyet/Kaçar mı merd olan bir cân için meydân-ı gayretden” mısralarında hürriyet kavgasından kaçmanın mertliğe sığmayacağı dile getirilirken bu uğurda çekilen sıkıntıların tüm mevki ve makamlardan daha değerli olduğu vurgulanmaktadır. Bu vurguyla birlikte tarih boyunca kendini gösteren; baskı zulüm ve adaletsizlikle hürriyet fikrinin yok edilemeyeceği hakikatini ifade eden “Ne mümkün zulm ile bi-dâd ile imhâ-yı hürriyet/Çalış idrâki kaldır muktedirsen âdemiyetten” mısraları tüm anayasaların başına altın harflerle yazılmayı hak edecek niteliktedir.
Nihayetinde hasretle beklenen bir sevgiliye kavuşmayı ifade eden “Ne efsunkâr imişsin âh ey didâr-ı hürriyet/Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretden” mısraları uğrunda esir olunabilecek tek değerin “hürriyet” olduğunu tüm insanlığa tekrar hatırlatmaktadır.