"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Suçlu kim?

Ahmet DURSUN
29 Ocak 2025, Çarşamba
Soma ne çabuk unutuldu.

“Yüz karası değil kömür karası/Böyle kazanılır ekmek parası” diyerek alın teriyle helâl ekmek peşinde yerin altında can veren 301 masum… Türkiye’de madencilerin tehlikeli şartlar altında çalışmasından dolayı faciadan bir yıl önce başlayan protestolar neticesinde Meclis’e gelen madenlerdeki ölümlerin ve güvenliğinin araştırılması teklifini, faciadan yaklaşık bir ay önce iktidarın oylarıyla reddeden TBMM suçlu olamazdı! Suçlunun onu temsil eden bürokratlarının olamayacağı, faciayı protesto eden bir vatandaşı tekmeleyen ve “Ayağım incindi” diyerek rapor alan devlet görevlisinin fiilî cevabıyla çabucak anlaşılmıştı. Cebi şişkin, yüzü pişkin maden sahipleri de, madenleri denetlemekle yükümlü kurum ve kişiler de suçlu olamazdı! İşin risklerini bilerek çalışmayı kabul edenler her ay maaşlarını tıkır tıkır alıyorlardı ya… Göçük, işin “fıtratında” vardı.  

Türkiye zaten fay hattındaydı, coğrafya kaderdi. 6 Şubat depremleriyle binlerce kişi, canlarına gelen musibetle şehadet mertebesine yükselirken suçlu aramaya ne gerek vardı. İmar yasası, deprem yönetmeliği, yapı denetim mekanizmaları… Her şey yerli yerindeydi, kitabına uygundu. Tarım arazileri imara açılır, imar barışıyla mezar evlere ruhsatlar verilir, müteahhitlerin cebi dolardı. Sonra, “yeryüzü neye kızdıysa,” sarsılıverdi. Yapacak bir şey yoktu. O büyüklükte bir depremin yıkıcı sonuçlarının önüne geçmeye hangi fânînin, hangi kanunun gücü yetebilirdi? 

Birkaç ay önce, insan hakları perspektifinden 6 Şubat depremlerinin değerlendirildiği bir panelde konuşan TBB Genel Sekreteri Avukat Veli Küçük “Devletin kurumları eliyle gerekli tedbirleri almaması ve rant hırsı uğruna, yönetmelik ve kuralların uygulanmaması sonucu vatandaşların yaşamını kaybetmesi, ‘kader’ olarak değerlendirilemez” dese de ölenler kaderin cilvesini temsil ediyordu. Kimse suçu kabullenmedi, kader planı karşısında kim ne yapabilirdi ki? Kimse suçu üstlenmedi, kimse de sorgulamadı; çöken binaların altından hukuk, adalet ve liyakatin nasıl kaldığını, söz konusu para olduğunda vicdanın esamesinin nasıl okunmadığını?

Türkiye’nin en pahalı otellerinden biriydi. Yangın akla gelebilecek en son şeydi. “Pahalı”nın birkaç tık üstü fiyatla pazarlanan otelde trajediye dönüşecek bir ihmal düşünülebilir miydi? İhmalin, kusurun, eksikliğin, yetersizliğin adı yangın oldu, 78 canı alıverdi. Adeta cennetin bir köşesinde kurulmuş bir otelde, karne sevincini ailesiyle yaşamak için gelmiş çoğu çocuk onlarca kişi cehennemî bir ortamda hayatını kaybederken suçlu otel sahibi olabilir miydi? İşletme sahipleri, o kadar güçlü bir miras devralmışlardı ki, siyasî dostlukları sebebiyle kim onlara dokunabilirdi ki? 

Oteli denetlemeye gelip gün boyunca otelin nimetlerinden yararlanarak beş yıldızlı bir günlük tatil sonrası evine dönen denetleme görevlileri ya da işletme ruhsatını verenler de suçlu olamazdı. Bir aksiliği, aksaklığı dile getirmek, güçlü siyasî ilişkilere sahip bir ailenin koskoca oteliyle ilgili eksikliklere dair rapor sunmak… Kimin haddineydi? Otel sahibinin dediği gibi, suçlu; aşçı, elektrik teknisyeni ve garsonlar olmalıydı. 

İnsan hayatının ucuzluğu bazı değerlere yüklediğimiz anlamla orantılı olmalı. Liyakat, adalet, kanun hâkimiyetine verdiğiniz değer ve bunlara sahip çıkabilme gücünüz arttıkça “insan” daha değer kazanan ve öncelenen bir varlık hâline geliyor. Para, güç, iktidar gibi kavramların değer kazandığı alanlarda ise insan;  yaşama hakkı da dahil olmak üzere tüm haklarının kolayca yok sayılabildiği güvensiz bir ortama, neredeyse ölenleri suçlu ilân edecek bir düzene mahkûm ediliveriyor. 

Öyle bir düzende suçlu mu? Ara ki bulasın. 

Okunma Sayısı: 921
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Demokrat

    29.1.2025 20:53:06

    Muhterem Ahmed kardeşimi tebrik ediyorum.Bir hususta tashih yapayım. 3194 Sayılı İmar Kanununa göre KAT MÜLKİYETİ TAPUSU hangi yapılara verileceği bellidir. Mesela imar planı olan arsaniz üzerine mimar,muhendis(inşaat,malına jeoloji,harita ve elektrik)lehine plan yaptırıp,belediyeden ruhsat alarak bir yapı yaptınız amma SGK primi,çalıştırdığıniz işçinin vergisini eksik ödedi iseniz, ruhsata riayet etmeyip büyük hatalı imalat yaptığınızda asla KMT.alamazsiniz. İmar barışı diyerek bu hususlara uymayan,tarla,bağ ve bahçedeki yapılara ver parayı al KMT demek dolandırıcılık vedolandiriciliga tesviktiir.

  • Mustafa

    29.1.2025 19:58:58

    Ahmet bey,emeğinize sağlık..Çok iyi bir analiz olmuş...

  • Nahit Topaloğlu

    29.1.2025 11:17:38

    Tebrikler Ahmet kardeşim. Temiz, düzgün. kılçıksız bir yazı, İsabetli tespitler... Bârekâllah!

  • İbrahim FİŞEK

    29.1.2025 11:03:59

    Sizi bu yazınızdan dolayı tebrik ediyorum... Yazılarınızın periyodik olarak devamını bekliyoruz...

  • Mehmet Türeli

    29.1.2025 09:33:03

    Şamil Tayyar tabiriyle denetmen veya en yetkili kişi Hz. Ömer adaleti ile adalet arayıp, turist Ömer olarak yaşıyorsa suçluyu da bulamaz çözümü de. Mahkemei Kübra'nın mutlak varlığı daha iyi anlaşılıyor.

  • HÜSEYİN KAVCAR

    29.1.2025 09:32:44

    Eğer bu millet,adalet kavramını parti adı zannetmekten kurtulup, adaleti gerçek değerine ulaştırmadıkça yazınızda bahsettiğinizden çok daha fazlasını yaşamaya mahkum oluruz maalesef. siyaset merhum S.Demirel'in dediği gibi okuldan,kışladan ve camiden uzak olmalıdır vesselam.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı