"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sednaya

Ahmet DURSUN
18 Aralık 2024, Çarşamba
İnsan en tehlikeli hayvandır. Öyle tanımlamalı artık, onca yaşanan şeyden sonra.

Hele, insaniyetin mahisi istibdadın kapısı bir açılmayıversin. Âlemin özü, kâinatın gözbebeği, eşref-i mahlukat namzedi… “Belhüm Adal”e masadak, ”a’lâ-yı illiyyînden esfel-i safilîne” düşüverir. Sen “eşref-i  mahlukatım” diye böbürlenedur, kim inanır artık sana, Sednaya’ya şahit olduktan sonra. 

İnsan insanın etini nasıl kemirir, insan nasıl kendinin katili olur? İnsan mezbahasına dönüştürülen bir yerin bekçiliğine soyunana, masum bedenleri presleyen bir makinenin kolunu çekene nasıl insan denir? İnsaniyet-i Kübra olan İslâmiyet’in üssül esası olan “sıdk,” hayat çarşısından kovulmasın bir kere. Tanımlar değişir, iç dışa çevrilir. İnsan postuna bürünmüş ayılar, yılanlar, hınzırlar her şeye ve  her yere musallat olarak özü ilim ve dua olan kemalat yolculuğunu  durduruverirler.  Ulvî seciyeler insanla birlikte gömülürken riyakârlık, tasannu, dalkavukluk ve bilumum nifak tohumları her tarafa saçılıverir.  Şair “Ya Rab bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?” diye feryat ederken sen ektiğini biçersin. 

“İnsan” aklına, havsalasına sığmayacak işkence görüntüleri… Pres makineleri, krematoryumlar,  sıra sıra darağaçları, toplu mezarlar… Nasıl bir vicdan böyle bir fotoğrafın failleri arasında anılmak ister? Ölümün kurtuluş olarak görüldüğü bir yerde, nasıl bir insan ebediyen kalacağı bir cehennemin sözleşmesine insanlık dışı uygulamalarıyla imza atar? Kâinatın mayası, levlake’nin sırrı kaybolmayıversin, insana en çok yakışan muhabbetin nuru kalplerden silinmeyegörsün. İnsanın evvelâ kendi nefsinde inşa ettiği Sednayalar ruhunu esir alıverir. Sonra husumet baş tacı edilir ve “adavete muhabbet”le “ bir bir bir”lerin arasına derin setler çekilir. Tüm saadet ve terakkiyat yoları husumet çetelerince kesiliverir. Ezan seslerinin salâha ve felâha davet ettiği coğrafyalar kan ve gözyaşlarıyla yıkanırken sen,  şaşkın şaşkın bakakalırsın.    

Nasıl bir zihin, nasıl bir şuur, nasıl bir ruh hâli yerin kat kat altına inerek açtığı mezar hücrelerde hemcinsine, akla gelmeyecek yöntemlerle işkence eder? Sonu hüsranla biteceği muhakkak olan bir sonu bile bile nasıl bir menfaat, bu insanlık dışılığı korur, bu vahşete sahip çıkar? Hele “bünyanun mersus” bir sarsılmasın, ehl-i imanı birbirine bağlayan rabıtalar kopmayıversin. Sönmüş, pörsümüş ekinlere döner, savruluverirsin, türlü türlü şenaetlere seyirci kalarak.  

Sednaya’nın uğursuz çukurlarına güneş doğar mı? Karanlık zindanların kapısında şaşkın bakışlarıyla insanlığa seslenen bir çocuk… Nasıl bir vicdan benim burada doğmama müsaade etti, hangi dünya tasavvurunuz beni buraya mahkum etti, hangi dünya düzeniniz istikbalime kast etti, hangi Müslümanlığınız buna göz yumdu? Nerede insanlığınız? Hele himmetler menfaat-i şahsiyeye evrilmesin, istibdat yadigârı hodgâmlık, menfaatperestlik, adamsendecilik, bananecilik sahaya inmesin,  heva ve hevesin oyuncağı olunmasın. O zaman görürsün “derece-i melekiyeden dereke-i kelbiyete” nasıl düşülürmüş? O zaman anlarsın mesh-i manevînin hangi zindanları inşa ettiğini, hürriyetsizliğin bizi hangi çukurlara itelediğini. O zaman bilirsin “hak” denen kriterin paraya, güce, kuvvete göre nasıl imtiyaz kazandığını. O zaman anlarsın “Zalimler için yaşasın cehennem” haykırışının değerini. O zaman istersin imhal edip ihmal etmeyen bir Allah’ın varlığını ve o zaman inanırsın mutlak adaletin tecelli edeceği bir haşir sabahında uyanacağına, hep hab-ı gaflette kalsan da.

Okunma Sayısı: 2705
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Said Bey

    18.12.2024 22:01:57

    Kaleminize kuvvet, yüreğinize sağlık...

  • Salih baş

    18.12.2024 20:59:23

    Mapushanelerde ölen bebeklerden de söz edecekmisiniz sayın yazar onlar başka galaksiden mi

  • Said Emre Dağ

    18.12.2024 10:19:05

    Suriyeli kardeşlerimizin neden vatanlarını terk ettiğini şimdi daha iyi anlıyorum. Allah bir daha yaşatmasın. Şam zaferi bir nebze teselli olsun bu yaralı ruhlara.

  • Semanur Tunoğlu

    18.12.2024 08:16:16

    Bugün dahi ABD'nin derdi bölgedeki maşası olan PKK güçlerinin başına bir şey gelmesin diye çırpınıyor.

  • Semanur Tunoğlu

    18.12.2024 08:15:30

    100 sene öncesine kadar dünyanın en huzurlu yerleriydi bu topraklar. Kafirlerin işgali başladı ve kanla sulanmaya başladı. İsrail gibi bir hançeri islam beldelerinin bağrına sapladılar. Nerde islamdan sapmış azınlık bir grup varsa onları destekleyip güçlendirdiler. Nusayriler, vehhabiler, pkk... Ümidimiz Şam şehri ile başlayan bu fütuhatın bütün bölgeye yayılması.

  • Eda Gül Beyaz

    18.12.2024 06:38:01

    Gözyaşları içinde okudum. İnsan gerçekten dehşete düşüyor. İnsanın zalimliğinin boyutu yok. Esfeli safilin bu. Allah Şam'ı fetheden mücahid-i islamdan razı olsun. Allah büyük.

  • Mustafa Said Kara

    18.12.2024 01:43:27

    İslam dünyasında zalimleri serbest bırakıp mazlumları bağlamışlar. Suriye de yönetimi elinde tutan Nusayri ailesi biliyorsunuz gulat bir şii fırkadır ve islam dairesinde kabul edilmezler. Baba Eset seküler dinsiz bir rejim kurmuş. Böyle olunca bizdeki laikliği dinsizlik olarak uygulayanlar gibi ortaya tarifsiz zulümler çıkıyor. Allah bir daha yaşatmasın. Çok şükür bir pislik daha temizlendi.

  • Neslinur

    18.12.2024 00:32:34

    😭😭😭🤲🤲🤲

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı