"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nur’un dili

Ahmet DURSUN
13 Kasım 2024, Çarşamba
“Özü itibariyle dil yoluyla yapılması planlanan tahribatların da önünde bir set oluşturan Risale-i Nurlar’ın dilini anlaşılmıyor mülâhazasıyla sadeleştirme gibi fiiliyata maruz bırakmak, tüm dertlerimize deva olabilecek bir hazinenin üstünü örtmek anlamıyla birlikte harf inkılâbının hedefleriyle örtüşen bir harekete ortak olmaktır.”

Osmanlı’nın çöküş sürecinde etkili olan materyalist fikirlere sahip çıkan Cumhuriyet elitlerinin tek medeniyet olarak Batı’yı adres göstermesi ve Avrupa kültürüyle yeni nesiller yetiştirmek gayesiyle bu noktada direnç noktası olarak gördükleri dili tahribe yönelmeleri, İslâm medeniyetini temsil eden tüm değerlerle birlikte dili de tarumar etmiştir. Bu tahribatın nasıl tamir edilebileceği bugün en önemli meselemizdir. 

Son yıllarda her alanda yaşadığımız savrulmaların dil ve kültür sahasındaki bozulmalarla ilgili olduğundan şüphe yoktur. 1928 Harf İnkılâbı’yla başlayan ve sonunda uydurmacılığa dönen “öztürkçecilik-özleştirme” hareketlerinin dil ve kültürümüz üzerindeki yıkıcı etkisi devam ederken tarihî, dinî ve kültürel değerlerimize yabancılaşma had safhaya ulaşmışken hangi dil ve söyleyiş bizi özümüzle buluşturacaktır sorusu bugün üzerinde düşünmemiz gereken temel sorulardandır. Zira, geçmişle bağı koparılmış ve varlığının anlamını yitirmiş nesilleri özüyle buluşturabilmek, nihayetinde yaşadığımız problemlerin de devası olacaktır. 

Cemil Meriç’in ifadesiyle kütüphaneleri birer tuğla yığınına döndürmek anlamına gelen harf inkılâbı genetik kodlarına İslâm kültürünü ve dilini kodlamış olan bu milletin dinî ve millî hafızasını yok etmek anlamına geliyordu. Bu milletin dayandığı manevî değerleri reddetmek ve bu değerlerin yeni nesillere aktarılmasını önlemek için ne yapılabilirdi? Nesiller arasında aşılması zor duvarlar örerek geçmişle bağları koparmanın en etkili yolu dili tahrip etmekti ki başımıza gelen de buydu. İslâm’ı temsil rolünü, şeairi temsil eden tüm değerlerle birlikte bu topraklardan def etme düşüncesi… Bu toprakların kendine yabancılaştırılması ancak dil anarşisiyle başarılabilirdi ki inayet-i İlâhiye ile bunun önüne geçebilecek yegane direniş Risale-i Nurlar’la gerçekleşti. 

Risale-i Nur’un dili, İslâm dünyasında rol model olarak tarih sahnesinde yer alan bu milleti değerleriyle birlikte ortadan kaldırma cinayetlerine karşı direnen ve ayakta duran bir özelliğe sahiptir. Risale-i Nur, tarihimize, kültürümüze ve dinimize yabancılaştırıldığımız bir dönemde telif edilmiştir. Bu eserlerin Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde kültür ve medeniyet sahasındaki bütün kırılmalara şahit olan ve bunlara tedbirler sunan Bediüzzaman’ın duruşuna ve diline sahip olması, Kur’ân medeniyetini bu topraklarda yeniden inşa edebilme ümitlerini yeşertmektedir. 

Bediüzzaman Said Nursî dilin tasfiyesi ile bu milletin İslâm ile bağını koparmak hareketine karşı yeni bir dil oluşturarak bir tavır ortaya koymuştur. Bu tavır, müsbet hareket, iman merkezli bir hayat ve varlık algısı, hürriyeti imanın hassası gören bir üst dili ve nesillerin öz değerleriyle buluşmasını sağlayacak Kur’ân’dan beslenen bir medeniyet dilini içinde barındırmaktadır. 

Risale-i Nur’un dili, münhasıran İslâm medeniyetini içinde barındıran tefsir hadis, kelâm, akaid, fıkıh, tasavvuf, felsefe, mantık ve tarih gibi ilimlerden müteşekkil İslâm düşüncesini temsil etmekte ve bu dili de harekete geçirmektedir. 

Said Nursî’nin, Türkçenin uğradığı sadmelere karşı temsil ettiği değerleri koruyucu ve kollayıcı biçimde yeni bir dil geliştirmesi, diğer dinî metinlerde sıklıkla rastlayabileceğimiz ağır tesirlerden azade olarak Anadolu insanıyla birlikte coğrafyaları aşarak İslâm dünyasına hitap eden Kur’ânî bir dil ortaya koyması çok değerlidir. 

Zaman zaman dilinin ağır olması gibi ithamlara mâruz kalan Risale-i Nur’un Türkçeye nasıl bir katkı sağladığı basit bir okumayla dahi anlaşılabilecek niteliktedir. Risale-i Nur’un Türkçenin gramer özelliklerinden de faydalanarak dilimize yeni kelimeler ve ifadeler kazandırdığı, unutulmaya yüz tutmuş bir çok kelimeyi hayata geçirdiği, Arapça ve Farsça kökenli olsa da bir çok kelimeyi Türkçenin gramerine uygun hâle getirerek hayata geçirdiği ve anlam bilimi açısından da kelimelere yeni anlamlar yükleyerek düşünce ufkumuzu genişlettiği aşikârdır. 

Bu bağlamda özü itibariyle dil yoluyla yapılması planlanan tahribatların da önünde bir set oluşturan Risale-i Nurlar’ın dilini anlaşılmıyor mülâhazasıyla sadeleştirme gibi fiiliyata maruz bırakmak, tüm dertlerimize deva olabilecek bir hazinenin üstünü örtmek anlamıyla birlikte harf inkılâbının hedefleriyle örtüşen bir harekete ortak olmaktır.

Okunma Sayısı: 1925
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Turgay Namdar

    14.11.2024 16:26:01

    Allah razı olsun. Bin maşallah barekallah. Bu sadeleştirme ihaneti konusunda yazmaya devam etmek gerekir diye düşünüyorum. Çünkü bu ihaneti yapanlar pusuda beklemektedirler. Onların etkisinde olan safdilleri uyandırmak lazım.

  • Yıldız Fırtına

    14.11.2024 09:05:23

    Muhteşem bir dönüşle yeniden yazılarını gazetemizde okumak çok güzel.. tebrikler harika iki yazı idi. Devamlı ve daimi olması dileklerimle..

  • Ayhan Aydın

    13.11.2024 23:02:56

    Allah kaleminize kuvvet versin. Tebrikler.

  • M. Ali KAYA

    13.11.2024 14:43:25

    Güzel bir yazı tebrik ederiz

  • Kadir Akbaş

    13.11.2024 13:31:40

    Tebrikler. Ehemmiyetli bir meselenin özünü ortaya koyan bir yazı.

  • Abdullah tunç

    13.11.2024 11:47:05

    Risale-i Nur'un dil mese lesi çok çok önemli.Dilin kaynağı kelimelerdir.İleti şim aracı ve kültürün kay nağı ve bizi tarihimiz ve ecdadımız ile irtibatlandı ran en önemli ve kuvvetli bağdır, vasıtadır,araçtır. Risale-i Nur dili en mükem mel dildir.Kelimelerinin kö kü Kur'anidir.En zengin ve en derin manaları içinde barındıran bir dildir.Bunu mükemmel izah etmek için dil uzamanlarından müteşekkil bir heyet kur mak lazım.Firuzi Abadi'nin Kamus-u Okya nus lugatının ışığı altında Risale-i Nur'un dilini ince lemek lazım.Bu lugat kita bı birbuçuk milyon kelime ihtiva ediyor.Ve Kur'anın kök kelimeleriyle tanzim edilmiş harika bir lugattır. Üstad'ımızın buna göre bir lugat yapınız tavsiyesi var. Referas olarak ta; Mısır'da bununla ilgil bir çalışma ve Mehhmet Feyzi Pamuk çu abenin Asay'ı Musa kitabının arkasına yazdığı lugatnameyi gösteriyor. Bu önemli konuyu işlediği ve gündeme getirdiği için yazarımızı tebrik ediyorum.

  • Mustafa Said Kara

    13.11.2024 11:34:33

    Said Yüksekdağ kardeşin sözlerine imza atıyorum.

  • hasan

    13.11.2024 11:04:19

    Yazarında belirtiği gibi sadeleştirme tecavüzü harf inkilâbının hedefleri ile örtüşen bir girişimdir. Bu nedenle Risale-i Nur'un sadeleştirilmesine bizzat kendilerinin talimat verdiğini itiraf edenler ahirette bu tecavüzün hesabını elbette vereceklerdir.

  • Hikmet Günaydın

    13.11.2024 08:51:59

    Maşallah Ahmet kardeş harika bir yazı olmuş, Sizi tebrik ediyorum

  • Said Yüksekdağ

    13.11.2024 01:00:13

    Yazınızda ifade ettiğiniz üzere Risale-i Nur'un dilinin mahiyeti bu kadar önemli iken ne yazık ki özü Türkçe olan bu şaheser "Anlaşılmıyor, gençler anlamıyor" gibi bahanelerle sadeleştirme ihanetine maruz kalmıştır. Üstadımızın ve Nur Talebelerinin rızası olmamasına rağmen bu sadeleştirme ihanetini yapanlar ve bunu destekleyenler ne yazık ki pişman olmuş ve akıllarını başlarına almış değiller. Sosyal medyada bu konuda tartıştıp da delilleri gösterdiğim hâlde ikna ettiğim "Biz bu konuda hata ettik, yanlış yaptık ve bunun tokatını yedik" diyen bir kişiye dahi rastlamadım. Demek oluyor ki ellerine fırsat geçse tekrar bu ihaneti yapacaklar. Zira vâki olan şey mümkündür. Biz şimdi Üstadımızı hiçe sayıp bu ihaneti yapanlarla nasıl kardeş olacağız, nasıl bunlarla aynı safta olacağız, nasıl bunların tahkirlerine karşı sessiz kalacağız? Bu konuda kimseye iyi niyetli yaklaşamayız. Risale-i Nur'un hukukuna tecavüz eden bu gürüha asla itimad etmemeli ve dost görmemeliyiz.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı