"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Millet ‘tek adam rejimi’ni reddetti

24 Temmuz 2024, Çarşamba 00:37
Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün, "Son seçimde iktidara karşı kim öndeyse seçmen onu desteklemiş. Demek ki vatandaşlar 'tek adam yönetimi'nden kurtulmak için oy vermiş" dedi.

BAŞKENT NOTLARI - CEVHER İLHAN - MEHMET KARA - MUHAMMET ÖRTLEK

Gelecek Parti Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün Yeni Asya’ya konuştu. Gündemi değerlendiren Üstün ile gerçekleştirdiğimiz röportajın ikinci bölümünü istifadenize sunuyoruz.

 *14-28 Mayıs seçimlerinden sonra 31 Mart seçimleri âdeta bir rövanş gibi. Bu seçimlerin aslında “millet ittifakı”nın, “altılı masa”nın çalışmalarının bir semeresi olduğuna dair tesbitler var. Süreçteki çalışmaların, işbirliğinin meyvelerinin yeni yeni toplandığı belirtiliyor. Seçim sonuçlarını nasıl analiz ediyorsunuz?

Evet, 2023 seçimlerine giderken aslında bir dip dalganın geldiğini gördük. “Dip dalga” son seçimde geldi. Mâlum “ötekileştirme olmasın, bir devr-i sabık üretilmesin” diye bir toplumsal uzlaşma mekânizması, bir milli mutâbakat olarak “altılı masa”da toplumdaki ayrışmayı ortadan kaldırmak hedefiyle ortak çözümler ortaya konuldu. Bu çalışmalar, millet nezdinde de ma’kes buldu.

Ancak “altılı masa”nın içerisindeki bir takım ani çıkışlardan vesaire sebeplerden ne yazık ki neticeye ulaşılamadı. Zira iktidardakiler bütün devlet imkânlarını ve araçlarını tepe tepe kullandılar. Yine korku üretildi. Bu yüzden o gün gelmesi gereken “dip dalga” gecikti. Bu dalganın yakın bir zamanda iktidarı vuracağını biliyorduk. Hatta şu örneği veriyorduk, 1989 seçimlerinden bir önceki seçimi rahmetli Özal almıştı. Ancak ekonomik krizle beraber vatandaşın öfkesi devam ediyordu. Tepkisini sonraki yerel seçimlerde gösterdi. Buna benzer bir senaryo oldu. Vatandaş baktı ki iktidar uyarılardan hiçbir ders almamış, yanlışlarını sürdürüyor; geciken dalga yerel seçimlerde sahile vurdu…

*Yani esasında oylar bir partiye verilmiş oylar değil, “tek adam rejimi”ne karşı bir tepkidir” diyorsunuz?

Son seçimler “artık bunlar tamamen gitsinler” tepkisidir. “Millet ittifakı”nın, “altılı masa”nın getirdiği uzlaşı kültürünün, demokratik mutâbakatın yaygınlaşmasının neticesidir. İnsanlar “tek kişilik otoriterliğe karşı başka bir partiye de oy verebiliriz” noktasına geldiler; böylece geçişler daha kolay olmaya başladı. Burada sayın Davutoğlu’nun, partisini geniş toplum kesimlerine açan sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile “altılı masa”daki liderlerin ve kadroların gayretleri, başarısı inkâr edilemez.

Yerel seçimlerdeki seçim sonuçlarına baktığımızda yarışın hep iki aday arasında geçtiğini, âdeta yarışacak üçüncü kişinin olmadığını görüyoruz. Seçmen, iktidarın adayına karşı oy vermiş; bu Doğuda HDP olmuş, bazı yerlerde Yeniden Refah, başka yerlerde başka partiler olmuş. Oysa yerel seçimlerde asıl saik adaylardır, adaylara oy verilir. Ancak son seçimde iktidara karşı kim öndeyse seçmen onu desteklemiş. Demek ki vatandaşlar “tek adam yönetimi”nden kurtulmak için oy vermiş. Seçim sonuçları haritasına bakıldığında bu durum açıkça görülüyor.

Hâsılı, milletin 2023’ün seçimlerindeki öfkesi 31 Mart’ta patladı. “Dip dalga”  sekiz dokuz ay sonra sahile vurdu. Bunun doğru tahlil edilmesi lazım. Zaten zaman zaman sayın Özel de aldıkları oyların “emânet oylar” olduğunu ifade ediyor. Bu bakımdan muhafazakâr câmiayı küstürecek, tedirgin edecek eylemlerden sakınmaları gerekiyor. Mesela menfi bir örnek olarak Bolu Belediye Başkanı’nı susturmazlarsa, muhafazakâr - mütedeyyin seçmen kaçar. Ama iyi örnekler de var; Yenimahalle Belediye Başkanı Yaşar Bey herkesi kucaklıyor. En iyi ve en geniş cami arsaları Yenimahalle’de. Bütün imar planları yapılırken mutlaka cami arsasını tahsis ediyor. Emânet oyların kalması için bunun gibi iyi örnekler çoğaltılması lazım.

ASIL “A TAKIMI”NA DOKUNULMUYOR!

 *Daha önceki görüşmemizde mafya, çete, yabancı mafya ülke sokaklarında cirit atıyor, ülke kötü yönetiliyor; ‘paralel yapıyı yok edeyim’ derken “yeni paralel yapılar’ oluştu” demiştiniz. Bu meyânda Özel Harekât Dairesi’ndeki “el öpme hadisesi”ne yorumunuz nedir?

Eğer 15 Temmuz aydınlatılsaydı, biz oradan kendimize tecrübe edinirdik, dersler çıkartırdık. Son örneğini gördük. Sayın Bahçeli, Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın karargâhına ziyarette bulunuyor ve orada Daire Başkanı elini öpüyor. Oysa sayın Bahçeli, şu anda devletin yönetim kademesinin, hiyerarşisinin içerisinde değil, ne yetkisi, ne sorumluluğu var. Böyle bir garabet.

Bu durum, tam da “devletin içerisinde ‘paralel devlet oluştuğu”nun resmidir. O fotoğraf onun göstergesidir ve millet için, devlet için fevkalâde vahim bir tehlikedir. Bakın, Sinan Ateş cinâyetinde, o katilleri İstanbul’dan Ankara’ya getirenlerin bazı Özel Harekât polisleri olduğu iddianamede yazıyor ve şuan tutuklular. Bu vaziyet, 15 Temmuz’dan sonra “yeni paralel devlet yapılanmaları” oluştuğunun bir tezahürüdür, tecessüm etmiş halidir. Yani el öpenlerin ayak izlerini takip ederseniz, “paralel yapı”yı ortaya çıkarırsınız.

Devletin içinde olduğu gibi devletin dışında “paralel yapılar” oluşmuş. Hep uyardık ama iki-üç yılda bir af getirdiler. İçeride olması gereken gangsterler, tecavüzcüler, mafya mensupları, çeteler dışarı salındı. Ve bunlar toplum için büyük bir tehlike oluşturuyor ve zamanla o kadar güçleniyorlar ki sokaklarda “paralel oluşumlar” meydana geliyor. Yeni bakan, “mücadele ediyor” gibi gözükmekle birlikte ayak takımıyla mücadele ediliyor. Asıl işin “a takımı”na dokunulmuyor, üçüncü - dördüncü sıradakilerle kalınıyor.

SUÇLULARI SOKAKLARA SALDILAR...

 *Bu çerçevede Suriyeli sığınmacılara karşı Kayseri’de tetiklenip diğer illere sıçratılmak istenen provokasyonlara tesbitiniz nedir? 

 Kayseri olayları buram buram provokasyon kokuyor. Aslında orada bir duman tutuyor. İçişleri Bakanı, kışkırtmalara karışan 860 kişiden 464’ünün uyuşturucu, cinâyet, gasp, tecavüz gibi ağır suçlardan sâbıkalı olduğunu açıklıyor. Aslında bunlar bu hükümetin daha önce çıkardığı aflarla sokaklarda dolaşıyor. Peki, nasıl oldu da 464 kişi bir araya geliyor? Bakın, kendilerinin yaptığı bir yanlış nasıl ülkenin başına bir belâ ediliyor. Belli ki bir tertip var. Bunlar ortaya çıkarılsın, “artık hukuk düzenini, toplum düzenini bozan, devletin itibarını sarsan bir olaydır, Türkiye’ye yayılma temayülü var”  diye Meclis’te araştırma önergesi verdik, yine AKP ve MHP reddetti. “15 Temmuz”un araştırılmasını istemedikleri gibi bu olayların da araştırılmasını istemediler; ayıpları ortaya çıkar diye kaçındılar. 

Bir ülkeyi karıştırmak istiyorsanız önce cezaevlerini boşaltırsınız. Irak’ı karıştırmak isteyenler önce bunu yaptı. Amerika cezaevlerinin kapılarını açtı, kaçtılar sonra IŞİD’i kurdurdular, bütün Ortadoğu’yu karıştırdılar. Katiller, câniler affedildi, Suriye karıştı.

İktidarda kalma uğruna ülkeye vahim kötülüklere göz yumuluyor. Bütün bunları “iktidarın bir kanadı istedi” diye pandemi kılıfıyla, cezaevlerinin doluluğu gibi bahanelerle hapishaneler boşaltıldı. İçeride olması gerekenler sokaklara salındı. Bu açıdan Kayseri olayları ateşlenmesi ve bunların birlikte organize edilmeleri de ayrı bir skandal ve araştırma konusu. Bu durum, hukuk devletine karşı bir başkaldırıdır. Sayın Erdoğan da sırf iktidarı birkaç yıl daha uzasın diye, bu zillete ses çıkarmadı. Bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüktür.

HUKUKSUZLUK VE EKONOMİK KRİZ BİRBİRİNİ TETİKLİYOR

Diğer yandan hukuksuzluk varsa ekonomi de kötüye gidiyor. Ekonominin çöküşüne karşı 250 bin dolarla dünyanın çetelerine, mafyaya vatandaşlık verilmiş. Bu durum hukuksuzluğu yaygınlaştırıp derinleştiriyor. Ekonomi bozulunca yolsuzluk, kara para işleri almış başını gidiyor.

Esasen önceki İçişleri Bakanı’nın albümüne bakarsanız kimlere operasyon yapılması gerektiğini tespit edersiniz. O fotoğrafların çoğu düğünde, bayramda değil Bakanlıkta çekilmiş. 12 bin kilometre öteden Kolombiya’dan, Brezilya’dan uyuşturucu doğrudan aslında Belçika’ya, Hollanda’ya, İngiltere’ye giderken, Türkiye’den yol bulmuş. Güney Amerika mafyası da Escobar’ın torunları şimdi bu yolu keşfetmiş! Türkiye’nin limanları, havaalanları onlara açımış; yeter ki para gelsin diye…

Türkiye önceden eroinle tanışmıştı ama kokainle bu dönemde tanıştı. Türkiye uyuşturucu ticaretinin, kaçakçılığının merkezi haline getirilmiş. Avrupa’ya Türkiye üzerinden kokain gidiyor; yani burada meşrulaştırılıyor. Cumhurbaşkanlarını taşımış Ata Uçağı “yaşlandı” diye mafyaca satın alınmış. O uçakla taşıdılar bazı şeyleri… Bundandır ki sayın Davutoğlu, “artık siyasi ahlak yasası yetmeyebilir, siyasi ahlâk devrimi yapmamız, zihinleri değiştirmemiz lazım” diyor. Bir yasayla olacak iş değil. Bunu kabul eden partilerle birlikte bunu yapmaya hazırız. Sayın Erdoğan o gün o yasanın çıkartılmasına engel oldu. Aslında “siyasi ahlâk yasası”nın ilk imzacısı benim; bu yönüyle bir “Ayhan Sefer Üstün yasası”dır o yasa. Kaldı ki vizesiz Avrupa’nın şartlarından biridir. Yani her halûkârda çıkarmamız gereken bir düzenlemedir. Ayrıca bu kapsamda Kamu İhale ile İmar kanunlarının düzeltilmesi, “şefafflık yasası”nın çıkarılması gerekiyor.

DEMOKRATİK SAĞIN TOPARLANMASI İÇİN İŞBİRLİĞİ LAZIM

 *Bugünkü tabloda demokratik muhalefetin, özellikle demokrat – muhafazakâr siyasetin toparlanması için nelerin yapılması gerekiyor?

Aslında Türkiye’de sağın alternatifi her zaman sağ olmuştur, AKP durdurulamaz çöküşe sürüklenirken bu alanda alternatif üretmemiz, bir araya gelip güç birliği yapmamız lazım. Zira bu kadar dağınıklığı vatandaş kabul etmiyor, ortak hareket etmemizi arzu ediyor. Demokratik muhalefetin birlikte hareket etmesi lazım. İşbirliğiyle sağda güç birliğinin oluşturulması icâb ediyor. “İlla şu formülle olsun” demiyorum. Farklı farklı yöntemlerle olabilir. Yöntemini partiler üretmeli, bu birlikteliğin tercihlerini tartışmalı.  Burada demokrasi olmazsa olmazdır. Demokrasiye inanmayanlar siyasette olmamalı. Demokrat olması lazım. İkincisi hukukun üstünlüğüne inanması şart. Hukukun üstünlüğüne inanmayanın âdil olması mümkün değil. Yıllarca bize Hz. Ömer’in menkıbelerini anlatanlar, adâlete nasıl inanmadıklarını birçok olayda gösterdiler.

Hz. Ömer, “Dicle kenarında bir kurt kapsa bir koyunu, gelir Medine’deki Ömer’den sorar adl-i İlâhi onu” diyor. Kendini bundan sorumlu tutuyor. Peki, Ankara’nın göbeğinde modern muhafazakarların yatağı olan bir yerde bırakın kuzuyu, bir insan, bir siyasetçi, bir akademisyen torbacılar tarafından katledildi. Aylarca yıllarca kimsenin gıkı çıkmadı. Şimdi nerede kaldı her defasında dillendirdikleri Hz. Ömer menkıbeleri, nerede Hz. Ali’nin “devletin dini adâlettir” ikazları…

DEMOKRASİYE, ADÂLETE, İSTİŞÂREYE İNANANLARLA İŞBİRLİĞİ

Bunun için öncelikle adâlete, demokrasiye, hukukun üstünlüğüne, istişareye, liyakate, ehliyete ve hazinenin bir emânet olarak teslim edildiğine, evrensel değerlere inanacak kadroların bir araya gelmesi gerekiyor. Zira bu mücadele, insani değerlere inananlarla inanmayanların mücadelesidir. Bu değerlere önem verenlerle işbirliği yapmalıyız.  

DEMOKRATİK CESÂRETLE MÜCADELEYE DEVAM…

 *Yeni Asya aracılığıyla kamuoyuna mesajınız nedir?

 Hiçbir zaman ümitsiz olmadık, olmayacağız da. Cenâb-ı Hak, “bir işi bitirdiğinizde başka bir işe başlayın” buyuruyor. Yılmak yok, bu ülke için mücadeleyi kesintisiz sürdüreceğiz. Vatandaşlarımız nasıl ikaz edeceklerini gösterdiler. “Mutlak iktidarı elimize aldık” diyenler dokuz ay sonra şaşa kalmıştır. Demokratik cesâretle vatandaşlara gerçekleri anlatmaya devam edeceğiz.

—SON—

Okunma Sayısı: 4191
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı