Tarihçe-i Hayat - page 314

Beflinci ‹flaret
Risaleler umumiyetle pek çok intiflar etti¤i hâlde, en
büyük âlimden tut, tâ en âmî adama kadar ve ehl-i kalp
büyük bir velîden tut, tâ en muannit dinsiz bir feylesofa
kadar olan tabakat-› nâs ve taifeler o risaleleri gördükle-
ri ve okuduklar› ve bir k›sm› tokatlar›n› yedikleri hâlde,
tenkit edilmemesi ve her taife derecesine göre istifade
etmesi, do¤rudan do¤ruya bir eser-i inayet-i Rabbaniye
ve bir keramet-i Kur’âniye oldu¤u gibi, çok tetkikat ve
taharriyat›n neticesiyle ancak husul bulan o çeflit risale-
ler, fevkalâde bir sür’atle, hem idrakimi ve fikrimi müflev-
vefl eden s›k›nt›l› ink›baz vakitlerinde yaz›lmas› dahi, bir
eser-i inayet ve bir ikram-› Rabbanîdir.
Evet, ekser kardefllerim ve yan›mdaki umum arkadafl-
lar›m ve müstensihler biliyorlar ki, On Dokuzuncu Mek-
tubun befl parças›, birkaç gün zarf›nda, her gün iki üç sa-
atte ve mecmuu on iki saatte, hiçbir kitaba müracaat
edilmeden yaz›lmas›, hatta en mühim bir parça ve o par-
çada lâfz-› Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm kelime-
sinde zahir bir hatem-i nübüvveti gösteren Dördüncü
Cüz üç dört saatte, da¤da, ya¤mur alt›nda ezber yaz›l-
m›fl. Ve Otuzuncu Söz gibi mühim ve dakik bir risale, al-
t› saat içinde, bir ba¤da yaz›lm›fl. Ve Yirmi Sekizinci Söz,
Süleyman’›n bahçesinde bir, nihayet iki saat içinde ya-
z›lmas› gibi, ekser risaleler böyle olmas›, ve eskiden beri
s›k›nt›l› ve munkab›z oldu¤um zaman, en zahir hakikat-
leri dahi beyan edemedi¤imi, belki bilemedi¤imi yak›n
aleyhissalâtü vesselâm:
Salât ve
selâm onun üzerine olsun,” anla-
m›nda Peygamberimiz Hz. Mu-
hammed’in (a.s.m.)ismini duyun-
ca söylenmesi sünnet olan dua.
âlim:
ilim ile u¤raflan, ilim adam›.
âmî:
cahil.
beyan:
anlatma, aç›k söyleme,
bildirme, izah.
derece:
mertebe, kademe.
ehl-i kalp:
maneviyata çok k›y-
met veren, kalben Cenab-› Hakka
çok yak›nl›k hissedip çok hikmet-
lerden anlayan zat.
ekser:
pek çok, ço¤unluk.
eser-i inayet-i Rabbaniye:
Al-
lah’›n lütfunun, ihsan›n›n eseri.
fevkalâde:
al›fl›lm›fltan farkl›, ola-
¤anüstü, normalin üstünde.
feylesof:
felsefe ile u¤raflan, filo-
zof.
fikir:
ak›l, haf›za.
hakikat:
as›l, esas.
hatem-i nübüvvet:
Peygamber-
lik mührü.
hatta:
manaya kuvvet vermek
için “üstelik, fazla olarak, bundan
baflka, kadar, bile, dahi, hem
de...” manalar›nda, cümle baflla-
r›nda kullan›lan edatt›r.
husûl:
has›l olma, meydana gel-
me, peydâ olma.
idrak:
anlay›fl, ak›l erdirme, anla-
ma, kavrama kabiliyeti.
314 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
B
ARLA
H
AYATI
intiflar:
yay›lma, da¤›lma,
neflrolunma.
istifade:
faydalanma, yarar-
lanma, yarar sa¤lama.
keramet-i
Kur’âniye:
Kur’ân’›n kerameti.
lâfz-› Resul-i Ekrem:
Hz. Pey-
gamberin sözü.
mecmu:
bütün hepsi.
muannit:
inatç›, ayak dire-
yen.
munkab›z:
s›k›nt›l›, s›k›lm›fl.
mühim:
önemli, ehemmiyet-
li.
müracaat:
her hangi bir eser-
den yararlanma.
müstensih:
istinsah eden, bir
yaz›n›n suretini, kopyas›n› ç›-
karan, yaz›l› bir metnin sure-
tini ç›kararak ço¤altan, kopya
eden.
müflevvefl:
teflevvüfle u¤ra-
m›fl, belirsiz, kar›fl›k, düzensiz,
karmakar›fl›k.
netice:
sonuç.
nihayet:
en sonunda.
sür’at:
çabukluk, h›z, acele.
tabakat-› nâs:
insan s›n›flar›,
insan katmanlar›.
taharriyat:
araflt›rmalar, ara-
malar, incelemeler, tahkik et-
meler.
taife:
kavim, kabile.
umum:
hep, bütün, cümle,
herkes.
umumiyet:
umumî olma hâli,
umumîlik, bir fleyin herkese
ait olmas›, genellik.
velî:
Allah’›n sevgisine, hima-
yesine kavuflmufl, ermifl kim-
seler, Allah dostu, evliya.
zahir:
aç›k, belli, meydanda.
1...,304,305,306,307,308,309,310,311,312,313 315,316,317,318,319,320,321,322,323,324,...1390
Powered by FlippingBook