Tarihçe-i Hayat - page 307

BEfi‹NC‹ SEBEP
:
Çok zaman evvel bir ehl-i velâyetten
iflittim ki, o zat, eski velîlerin gaybî iflaretlerinden istihraç
etmifl ve kanaati gelmifl ki, “fiark taraf›ndan bir nur zu-
hur edecek, bid’alar zulümat›n› da¤›tacak.” Ben, böyle
bir nurun zuhuruna çok intizar ettim ve ediyorum. Fakat,
çiçekler baharda gelir. Öyle kudsî çiçeklere zemin haz›r
etmek lâz›m gelir. Ve anlad›k ki, bu hizmetimizle o nura-
nî zatlara zemin ihzar ediyoruz.
Madem kendimize ait de¤il; elbette Sözler nam›ndaki
nurlara ait olan inayat-› ‹lâhiyeyi beyan etmekte medar-›
fahir ve gurur olamaz; belki medar-› hamd ve flükür ve
tahdis-i nimet olur.
ALTINCI SEBEP
:
Sözlerin telifi vas›tas›yla Kur’ân’a
hizmetimize bir mükâfat-› acile ve bir vas›ta-i teflvik olan
inayat-› Rabbaniye, bir muvaffak›yettir. Muvaffak›yet ise
izhar edilir.
Muvaffak›yetten geçse, olsa olsa bir ikram-› ‹lâhî olur.
‹kram-› ‹lâhî ise, izhar› bir flükr-i manevîdir.
Ondan dahi geçse, olsa olsa hiç ihtiyar›m›z kar›flma-
dan bir keramet-i Kur’âniye olur; biz mazhar olmufluz.
Bu nevi ihtiyars›z ve habersiz gelen bir kerametin izhar›,
zarars›zd›r.
E¤er adî keramat›n fevkine ç›ksa, o vakit olsa olsa
Kur’ân’›n i’caz-› manevîsinin fluleleri olur. Madem i’caz
izhar edilir; elbette i’caza yard›m edenin dahi izhar› i’caz
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 307
B
ARLA
H
AYATI
keramet-i Kur’âniye:
Kur’ân’›n
kerameti.
kudsî:
mukaddes, kutlu, muaz-
zez, aziz.
madem:
çünkü, için, de¤il mi ki,
...den dolay›, böyle ise, hele.
mazhar:
nail olma, flereflenme,
kavuflma; nail olmufl, eriflmifl, ka-
vuflmufl.
muvaffak›yet:
Allah’›n yard›m›y-
la baflar›l› olma, muvaffak olma,
baflarma.
mükâfat-› âcile:
âcil, peflin, acele
bir mükâfat.
nur:
ayd›nl›k, par›lt›, parlakl›k, zi-
ya, ›fl›k, flule.
nuranî:
nurlu, ›fl›kl›, parlak, mü-
nevver.
fiark:
do¤u yönünde yer alan yer-
ler, do¤u bölgeleri.
flule:
›fl›k.
flükr-i manevî:
insan›n duygu ve
azalar›yla etti¤i flükür, manevî flü-
kür.
telif:
kitap yazma, eser ortaya
koyma.
vas›ta:
arac›l›k.
vas›ta-i teflvik:
teflvik vas›tas›,
teflvik etme vas›tas›.
velî:
Allah’›n sevgisine, himayesi-
ne kavuflmufl, ermifl kimseler, Al-
lah dostu, evliya.
zat:
kifli, flah›s, fert.
zemin:
yer.
zuhur:
görünme, meydana ç›k-
ma.
zulümat:
karanl›klar.
adî:
al›fl›lm›fl olan, her zaman-
ki gibi, fevkalâde olmayan.
beyan:
anlatma, aç›k söyle-
me, bildirme, izah.
bid’a:
dinin asl›na uymayan
adet ve uygulamalar.
ehl-i velâyet:
velî olanlar;
erenler, Allah’›n dostlu¤unu
kazananlar, velîlik s›fat›n› ta-
fl›yanlar.
elbette:
kesinlikle, mutlaka,
flüphesiz.
evvel:
önce, ilk, birinci, iptida,
bafllangݍ.
fevk:
üst, üst taraf, yukar›,
üzeri.
gaybî:
gayba ait, göze görün-
meyenlere ait, gaypla ilgili,
haz›rda olmayan.
hizmet:
bir u¤urda bir iflin ya-
p›lmas› için çal›flma, o ifl için
gayret gösterme, çabalama.
i’caz:
mu’cize gösterme, kim-
senin yapamayaca¤› fleyleri
yapma.
ihtiyar:
seçme, tercih, irade.
ihzar:
has›rlama.
ikram-› ‹lâhî:
Allah’›n ikram
ve ihsan›.
inayet-i Rabbanîye:
Allah’›n
mahlûkat›n terbiye, tedbir ve
idaresinde onlara yapm›fl ol-
du¤u lütuflar, himayeler, yar-
d›mlar.
intizar:
bekleme, gözleme.
istihraç:
bir fleyden bir fley ç›-
karma, sonuç ç›karma, mana
ç›karma.
kanaat:
görüfl, fikir.
keramat:
kerametler, ermifl-
lerin, velîlerin ola¤an üstü
sözleri ve hâlleri.
1...,297,298,299,300,301,302,303,304,305,306 308,309,310,311,312,313,314,315,316,317,...1390
Powered by FlippingBook