mesaili, kadere dair olan Yirmi Altnc Sözde, kinci
Mebhasn iki sahifesinde tamamyla hem herkese bildire-
cek bir tarzda beyan, eser-i inayet olmazsa nedir?
Hem, bütün ukulü hayrette brakan ve hiçbir felsefe-
nin eliyle keflfedilemeyen ve srr- hilkat-i âlem ve tlsm-
kâinat denilen ve Kurân- Azîmüflflann icazyla keflfe-
dilen o tlsm- müflkülküfla ve o muamma-i hayretnüma,
Yirmi Dördüncü Mektup ve Yirmi Dokuzuncu Sözün
ahirindeki remizli nüktede ve Otuzuncu Sözün tahavvü-
lât- zerratn alt adet hikmetinde keflfedilmifltir. Kâinatta-
ki faaliyet-i hayretnümann tlsmn ve hilkat-i kâinatn
ve akbetinin muammasn ve tahavvülât- zerrattaki ha-
rekâtn srr- hikmetini keflif ve beyan etmifllerdir; mey-
dandadr, baklabilir.
Hem, srr- ehadiyet ile, fleriksiz vahdet-i rububiyeti,
hem nihayetsiz kurbiyet-i lâhiye ile, nihayetsiz budiyeti-
miz olan hayretengiz hakikatleri kemal-i vuzuh ile On Al-
tnc Söz ve Otuz kinci Söz beyan ettikleri gibi, kudret-i
lâhiyeye nispeten zerrat ve seyyarat müsavi oldu¤unu ve
haflr-i azamda umum zîruhun ihyas, bir nefsin ihyas ka-
dar o kudrete kolay oldu¤unu ve flirkin hilkat-i kâinatta
müdahalesi imtina derecesinde akldan uzak oldu¤unu
kemal-i vuzuh ile gösteren Yirminci Mektuptaki
1
l
ôj/
ón
b m
Ar
Àn
T u
?o
c '
¤n
Y n
o
g n
h
kelimesi beyannda ve üç temsili ha-
vi onun zeyli, flu azîm srr- vahdeti keflfetmifltir.
Hem hakaik- imaniye ve Kurâniyede öyle bir genifl-
lik var ki, en büyük zekâ-i beflerî ihata edemedi¤i hâlde,
akbet:
nihayet, son, bitim.
azîm:
büyük, yüce, ulu.
beyan:
anlatma, açk söyleme,
bildirme, izah.
budiyet:
uzaklk.
eser-i inayet:
lütuf eseri; ihsan,
iyilik, yardm alâmeti.
faaliyet-i hayretnüma:
hayret
uyandran bir faaliyet, hayranlk
veren faaliyet, hayret veren gay-
ret, çalflma.
felsefe:
hikmet bilgisi.
hakikat:
gerçek, hayalî olmayan,
görülen, mevcut olan, bir fleyin
asl ve esas.
harekât:
hareketler.
haflr- azam:
kyamet koptuktan
sonraki en büyük haflir, toplan-
ma.
hayretengiz:
hayret veren, hay-
ret verici, hayret içinde brakc,
flaflrtc.
hikmet:
yüksek bilgi.
icaz:
âciz brakma, acze düflür-
me, âciz hâle getirme.
ihata:
tam kavrayfl, zihnen, ak-
len ve bilgiyle kavrayfl, mükem-
mel bir flekilde anlama.
ihya:
canlandrma, hayat verme,
yeniden hayata döndürme.
imtina:
imkânszlk, olamayfl.
kâinat:
yaratlmfl olan fleylerin
tamam, bütün âlemler, varlklar.
keflif:
gizli bir fleyi bulma, gizli bir
fleyi bulup meydana çkarma.
kudret:
Allahn bütün varl¤ çev-
releyen ezelî kuvveti.
kudret-i lâhiye:
Allahn kudreti,
Allahn kudretiyle yapt¤ ifller, fi-
iller, tasarruflar.
Kurân- Azîmüflflan:
flan ve flere-
fi yüce olan Kurân.
kurbiyet-i lâhiye:
Allaha yakn-
lk.
mesail:
meseleler.
muamma:
Anlafllmaz, çözülmesi
güç ifl.
muamma-y hayretnüma:
hay-
ret uyandran sr ve gizlilikler.
müdahale:
karflma, el atma, ara-
ya girme, sokulma.
nefis:
hayat, ruh, can.
nispeten:
nispet olarak, nispetle,
kyaslayarak, öncekine göre, bir
dereceye kadar.
nükte:
herkesin anlayamad¤ in-
ce mana, ancak dikkat edildi¤in-
de anlafllan ince söz ve mana.
remiz:
iflaret; istedi¤ini iflaretle
ifade etme, ima.
seyyarat:
gezegenler.
srr- ehadiyet:
ehadiyet srr; Al-
lahn her bir varlkta görülen bir-
lik tecellisinin srr.
srr- hikmet:
hikmet srr, herke-
sin bilmedi¤i gizli sebep.
srr- hilkat-i âlem:
cihann yara-
tlmasnn srr, âlemin yaratlma-
1.
O her fleye kadirdir. (Hûd Suresi: 4; Rum Suresi: 50.)
312 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
B
ARLA
H
AYATI
sndaki hikmet, amaç, gaye.
srr- vahdet:
Cenab- Allahn
umum eflyada birden tecelli
eden birli¤inin srr.
flerik:
ortak, hissedar.
flirk:
Allaha ortak koflma, Al-
lahtan baflka yaratcnn bu-
lundu¤una inanma.
tahavvülât- zerrat:
zerrele-
rin de¤iflmesi, atomlardaki bir
hâlden baflka bir hâle geçme,
de¤ifliklik.
tarz:
üslûp, eda.
temsil:
bir fleyin aynn yap-
ma.
tlsm:
herkesin bilip çözeme-
di¤i gizli sr, bilmece.
tlsm- kâinat:
kâinatn tls-
m, evrenin gizli srr.
tlsm- müflkilküfla:
açlmas
ve anlafllmas zor fleyleri çö-
züme kavuflturan tlsm.
ukul:
akllar, zihinler, uslar.
umum:
hep, bütün, herkes.
vahdet-i rububiyet:
Allahn
birli¤i, terbiye ve idare edici
Cenab- Hakkn birli¤i.
zekâ-y beflerî:
insana ait ze-
kâ, insan zekâs.
zerrat:
zerreler, çok ufak par-
çalar, moleküller, atomlar.
zeyl:
ek, ilâve.
zîruh:
ruh sahibi, ruhlu, canl,
hayattar.