kinci flaret
Hizmet-i Kurâniyeye ait inayat- Rabbaniyenin ikinci-
si fludur ki
:
Cenab- Hak, benim gibi kalemsiz, yarm ümmî, di-
yar- gurbette, kimsesiz, ihtilâttan menedilmifl bir tarzda;
kuvvetli, ciddî, samimî, gayyur, fedakâr ve kalemleri bi-
rer elmas klç olan kardeflleri bana muavin ihsan etti.
Zayf ve âciz omuzuma çok a¤r gelen vazife-i Kurâniye-
yi, o kuvvetli omuzlara bindirdi. Kemal-i kereminden, yü-
kümü hafiflefltirdi.
O mübarek cemaat ise, Hulûsînin tabiriyle telsiz
telgrafn ahizeleri hükmünde ve Sabrinin tabiriyle
Nur Fabrikasnn elektriklerini yetifltiren makineler hük-
münde ayr ayr meziyetleri ve kymettar muhtelif hasi-
yetleriyle beraber, yine Sabrinin tabiriyle bir tevafu-
kat- gaybiye nevinden olarak, flevk ve sayügayret ve
ciddiyette birbirine benzer bir surette esrar- Kurâniyeyi
ve envar- imaniyeyi etrafa neflretmeleri ve her yere erifl-
tirmeleri ve flu zamanda yani hurufat de¤iflmifl, mat-
baa yok, herkes envar- imaniyeye muhtaç oldu¤u bir za-
manda ve fütur verecek ve flevki kracak çok esbap
varken, bunlarn fütursuz, kemal-i flevk ve gayretle bu
hizmetleri, do¤rudan do¤ruya bir keramet-i Kurâniye ve
zahir bir inayet-i lâhiyedir.
Evet, velâyetin kerameti oldu¤u gibi, niyet-i halisenin
dahi kerameti vardr
:
Samimiyetin dahi kerameti vardr.
âciz:
eli yetmez, gücü yetmez,
güçsüz.
ahize:
alc, nakledici alet; elektrik
enerjisini mekanik enerjiye dö-
nüfltüren alet.
cemaat:
topluluk, bir yere top-
lanmfl insanlar, takm, bölük.
Cenab- Hak:
Allah; do¤ru, ger-
çek, Hakkn tâ kendisi olan, fleref
ve azamet sahibi yüce Allah.
ciddî:
gerçek, hakikat.
ciddiyet:
ciddîlik.
diyar- gurbet:
gurbet diyar, ya-
banc memleket, gurbet ili.
envar- imaniye:
iman nurlar,
imana ait parltlar.
esbap:
nedenler, sebepler, vas-
talar.
esrar- Kurâniye:
Kurânn srla-
r, Kurâna ait gizlilikler.
fedakâr:
kendini veya flahsî men-
faatlerini hiçe sayan, feda eden.
fütur:
zayflk, gevfleklik, bezgin-
lik, usanma, usanç, bkma.
gayyur:
çok gayretli, çok çalfl-
kan.
hasiyet:
bir fleye has vasf.
hizmet:
bir u¤urda bir iflin yapl-
mas için çalflma, o ifl için gayret
gösterme, çabalama.
hizmet-i Kurâniye:
Kurânn hiz-
meti.
hurufat:
harfler.
ihsan:
iyilik etme, güzel davran-
ma, ba¤fllama, ikram etme, lütuf,
ba¤fl, yardm.
inayet-i Rabbanîye:
Allahn
mahlûkatn terbiye, tedbir ve ida-
resinde onlara yapmfl oldu¤u lü-
tuflar, himayeler, yardmlar.
kemal-i kerem:
ihsann mükem-
meli, tam bir ikram edicilik.
kemal-i flevk ve gayret:
flevk ve
gayretteki mükemmellik.
keramet:
Allahn velî kullarnda
görülen ola¤anüstü hâller veya
tabiatüstü hâdiseler.
keramet-i Kurâniye:
Kurânn
kerameti.
kymettar:
kymetli, de¤erli, pa-
hal.
matbaa:
basm evi; kitap, dergi,
gazete v.b. fleylerin basld¤ yer.
men:
yasak etme, durdurma,
mâni olma, brakmama, bir fleyi
diri¤ etme, bir fleyin yaplmasn
engelleme, esirgeme, vermeme,
önleme.
310 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
B
ARLA
H
AYATI
meziyet:
bir kifliyi baflkalarn-
dan ayran veya yücelten va-
sf, üstünlük vasf, de¤erlilik,
yüksek karekter, fazilet.
muavin:
muavenette bulu-
nan, yardm eden, yardmc.
muhtâc:
ihtiyac olan, kendi-
sine bir fley lâzm olan, ihti-
yaç içinde bulunan, bir eksi¤i
olup onu tamamlamak iste-
yen.
muhtelif:
türlü türlü, çeflitli,
çeflit çeflit, farkl.
mübarek:
hayrl, mutlu, kut-
lu, u¤urlu.
neflr:
da¤tma, yayma, saç-
ma, serpme.
niyet-i halise:
halis olan ni-
yet, her türlü hileden, riya-
dan, kötülükten uzak olan ni-
yet, samimî olan gaye.
samimî:
içten, candan, gönül-
den, kalbî, menfaatsiz, riyasz.
samimîyet:
samimîlik, içten-
lik.
say ü gayret:
çalflma ve ça-
balama.
suret:
biçim, görünüfl, klk,
kyafet.
flevk:
fliddetli arzu, aflr istek
ve heves.
tabir:
ifade, söz.
tarz:
biçim, flekil, suret.
tevâfukât- gaybiye:
gaybla
ilgili raslantlar.
ümmî:
okuma yazmas olma-
yan, okumamfl.
vazife-i Kurâniye:
Kurânla
ilgili vazife, Kurân vazifesi.
velâyet:
velîlik, ermifllik, Al-
lah dostlu¤u.
zahir:
açk, belli, meydanda.