RE‹S‹CUMHURA VE BAfiVEK‹LE
Kabir kap›s›nda ve seksen küsur yafl›nda, birkaç has-
tal›kla hasta bulunan ve ölüme kendini yak›n gören bir
biçare garip ihtiyar der ki:
Size iki hakikati beyan ediyorum:
Evvelâ
: Sizlerin Pakistan ve Irak’la gayet muvaffaki-
yetkârâne ittifak›n›, bu millete kemâl-i samimiyetle, sürur
ve ferah ile kazanman›z› bütün ruhucan›m›zla tebrik
ediyoruz. Bu ittifak›n›z›, inflaallah 400 milyon ‹slâm›n
sulh-i umumiyesine ve selâmet-i ammenin teminine kat’î
bir mukaddeme olarak ruhumda hissettim. Ve namaz
tesbihat›ndaki kuvvetli bir ihtar ile bunu size yazmaya
mecbur kald›m.
Otuz k›rk seneden beri dünyay› ve siyaseti terk etti¤im
halde, fliddetli bir alâka ile bu ihtar-› kalbînin sebebi: Elli
seneden beri iman› kurtarmak için gayet k›sa bir yolu bu-
lan ve Kur’ân’›n bu zamanda bir mucize-i maneviyesi
olan Risale-i Nur’un Arabistan ve Pakistan’da her yer-
den daha ziyade tesirat› oldu¤u ve makbul olmas›, hatta
ald›¤›m›z habere göre, mahkemece tesbit edilen mikta-
r›n üç misli Risale-i Nur’un talebelerinin o havalide bu-
lunmalar›d›r. Bu s›r için ahir hayat›mda kabir kap›s›nda
bu netice-i azîmeyi görmek ve beyan etmeye ruhen mec-
bur oldum.
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 1095
I
SPARTA
H
AYATI
cumhurbaflkan›.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
ad›.
ruh u cân:
ruh ve can; ruh ve
canla.
ruh:
dirilik kayna¤›, hayat›n te-
meli ve sebebi olan manevî var-
l›k.
ruhen:
ruh bak›m›ndan, ruh yö-
nünden, ruh olarak.
selâmet-i amme:
umumun selâ-
meti, herkesin selâmeti.
s›r:
gizli hakikat.
sulh-› umumiye:
genel bar›fl,
herkesi ilgilendiren bar›fl, dünya
bar›fl›.
sürur:
sevinç, mutluluk.
talebe:
ö¤renci.
temîn:
sa¤lama.
tesbihat:
tesbihler, Cenab-› Hak-
k›n bütün noksan s›fatlardan
uzak ve bütün kemal s›fatlara sa-
hip oldu¤unu ifade eden sözler.
tesirat:
etkiler, tesirler.
ziyade:
çok, fazla.
ahir hayat:
hayat›n son dev-
resi.
alâka:
ilgi, iliflki, yak›nl›k.
baflvekil:
baflbakan.
beyan:
aç›klama, bildirme,
izah.
bîçare:
çaresiz, zavall›.
evvelâ:
birinci olarak, her
fleyden önce, ilk olarak.
ferah:
gönül aç›kl›¤›, sevinç,
sevinme.
garip:
gurbette, kendi mem-
leketinin d›fl›nda bulunan, ya-
banc›.
gayet:
son derece.
hakikat:
gerçek.
havali:
bölge, etraf, çevre, ci-
var.
ihtar:
hat›rlatma, uyar›.
ihtar-› kalbî:
kalpten gelen
ihtar, hat›rlatma, uyar›.
iman:
inanç, itikat.
inflaallah:
‘Allah izin verirse’
manas›nda kullan›lan bir dua.
ittifak:
birleflme, fikir birli¤i
etme.
kat’î:
kesin, flüpheye ve te-
reddüde mahal b›rakmayan.
kemal-i samimiyet:
samimi-
yetin tam oluflu, tam ve ku-
sursuz samimîlik.
makbul:
kabul edilmifl, ge-
çerli.
misl:
kat; efl.
mu’cize-i manevîye:
manevî
mucize.
mukaddeme:
bafllangݍ.
muvaffak›yetkârane:
bafla-
rarak, baflar›l› olarak.
netice-i azîme:
büyük neti-
ce.
ReisiCumhur:
halk›n reisi,