Tarihçe-i Hayat - page 1086

etmektir. Onun içindir ki, âlem-i ‹slâmda asayifli ihlâl edi-
ci dahilî muharebat ancak binde bir olmufltur. O da ara-
daki bir içtihat fark›ndan ileri gelmifltir. Ve cihad-›
maneviyenin en büyük flart› da vazife-i ‹lâhiyeye kar›fl-
mamakt›r ki, “Bizim vazifemiz hizmettir; netice Cenab-›
Hakka aittir. Biz vazifemizi yapmakla mecbur ve mükel-
lefiz.”
Ben de Celâleddin Harzemflah gibi, “Benim vazifem
hizmet-i imaniyedir; muvaffak etmek veya etmemek Ce-
nab-› Hakk›n vazifesidir” deyip ihlâs ile hareket etmeyi
Kur’ân’dan ders alm›fl›m.
Haricî tecavüze karfl› kuvvetle mukabele edilir. Çünkü
düflman›n mal›, çoluk çocu¤u ganimet hükmüne geçer.
Dâhilde ise öyle de¤ildir. Dâhildeki hareket, müsbet bir
flekilde manevî tahribata karfl› manevî, ihlâs s›rr›yla ha-
reket etmektir. Hariçteki cihad baflka, dahildeki cihad
baflkad›r. fiimdi milyonlar hakikî talebeleri Cenab-› Hak
bana vermifl. Biz bütün kuvvetimizle dahilde ancak asayi-
fli muhafaza için müsbet hareket edece¤iz. Bu zamanda
dahil ve hariçteki cihad-› maneviyedeki fark pek azîmdir.
Bir mesele daha var; o da çok ehemmiyetlidir. Hükm-i
Kur’ân’a göre, bu zamanda mimsiz medeniyetin icaba-
t›ndan olarak hacat-› zaruriye dörtten yirmiye ç›km›fl.
Tiryakilikle, görenekle ve itiyatla, hacat-› gayr-i zaruriye,
hacat-› zaruriye hükmüne geçmifl. Ahirete iman etti¤i
hâlde, “Zaruret var” diye ve zaruret zann›yla dünya men-
faati ve maiflet derdi için dünyay› ahirete tercih ediyor.
ahiret:
dünya hayat›ndan sonra
bafllay›p ebediyen devam edecek
olan ikinci hayat.
âlem-i ‹slâm:
‹slâm âlemi, ‹slâm
dünyas›.
asayifl:
emniyet, kanun ve nizam
hakimiyetin sa¤lanmas›.
azîm:
büyük, yüce, ulu.
cihad:
düflmanla savaflma.
cihad-› maneviye:
manevî cihat,
ilim, fikir, dua gibi manevî unsur-
larla din düflmanlar›na karfl› koy-
mak.
cihad-› maneviye:
manevî cihat,
ilim, fikir, dua gibi manevî unsur-
larla din düflmanlar›na karfl› koy-
mak.
dahil:
iç, içerisi.
dahilî:
içe ait, içe dönük, iç ile il-
gili.
ehemmiyetli:
önemli.
hâcât-› gayr-› zaruriye:
gerekli
olmayan istekler, zaruri olmayan
ihtiyaçlar, ihtiyaç olmad›¤› hâlde
ihtiyaç hâlini alm›fl fleyler.
hâcât-› zaruriye:
zorunlu ihtiyaç-
lar, gerekli ihtiyaçlar.
hakikî:
gerçek.
hariç:
d›flar›.
Haricî:
d›fla ait, d›flar› ile ilgili.
hizmet-i imaniye:
iman ve
Kur’an hakikatlerinin ikna edici
ve ilmî delillerle anlafl›lmas›na
hizmet etme.
Hükm-i Kur’ân:
Kur’ân’›n hükmü,
emri.
hükmüne:
yerine, de¤erine.
icabat:
icaplar, gerekenler, lâz›m
gelenler; bir ifl için gerekli olanlar.
içtihat:
din âlimlerinin fler’î esas-
lar dahilinde Kur’ân ve sünnete
uygun flekilde bir konuda fikir or-
taya koymalar›, hüküm vermele-
ri.
1086 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
I
SPARTA
H
AYATI
ihlâl:
bozma, zarar verme.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli
baflka bir karfl›l›k beklemek-
sizin, s›rf Allah r›zas› için yap-
ma.
iman:
inanma, itikat.
itiyat:
âdet edinme, al›flkan-
l›k haline getirme, al›flkanl›k.
maiflet:
geçim, geçinme.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
menfaat:
fayda.
mesele:
konu.
mimsiz medeniyet:
deniyet
manas›na gelen kötü mede-
niyet.
muhafaza:
koruma.
muharebât:
savaflmalar.
mukabele:
karfl›l›k verme,
karfl›lama.
mükellef:
sorumlu ve yü-
kümlü olan, bir fleyi yapmaya
mecbur olan, vazifeli.
müspet:
olumlu.
muvaffak:
baflarm›fl, baflar›l›.
s›r:
gizli hakikat, bir fleyin dik-
kat ve tecrübe ile anlafl›lan
en ince yan›.
tahribat:
tahripler, y›k›p boz-
malar.
talebe:
ö¤renci.
tecavüz:
sald›rma, s›n›r›n› afl-
ma.
tiryaki:
bir fleye vazgeçeme-
yecek derecede al›flm›fl olan.
vazife:
görev.
vazife-i ‹lahiye:
do¤rudan
do¤ruya Allah’a ait olan ifl ve
vazife.
zaruret:
zorunluluk, mecburi-
yet.
1...,1076,1077,1078,1079,1080,1081,1082,1083,1084,1085 1087,1088,1089,1090,1091,1092,1093,1094,1095,1096,...1390
Powered by FlippingBook