etmektir. Onun içindir ki, âlem-i slâmda asayifli ihlâl edi-
ci dahilî muharebat ancak binde bir olmufltur. O da ara-
daki bir içtihat farkndan ileri gelmifltir. Ve cihad-
maneviyenin en büyük flart da vazife-i lâhiyeye karfl-
mamaktr ki, Bizim vazifemiz hizmettir; netice Cenab-
Hakka aittir. Biz vazifemizi yapmakla mecbur ve mükel-
lefiz.
Ben de Celâleddin Harzemflah gibi, Benim vazifem
hizmet-i imaniyedir; muvaffak etmek veya etmemek Ce-
nab- Hakkn vazifesidir deyip ihlâs ile hareket etmeyi
Kurândan ders almflm.
Haricî tecavüze karfl kuvvetle mukabele edilir. Çünkü
düflmann mal, çoluk çocu¤u ganimet hükmüne geçer.
Dâhilde ise öyle de¤ildir. Dâhildeki hareket, müsbet bir
flekilde manevî tahribata karfl manevî, ihlâs srryla ha-
reket etmektir. Hariçteki cihad baflka, dahildeki cihad
baflkadr. fiimdi milyonlar hakikî talebeleri Cenab- Hak
bana vermifl. Biz bütün kuvvetimizle dahilde ancak asayi-
fli muhafaza için müsbet hareket edece¤iz. Bu zamanda
dahil ve hariçteki cihad- maneviyedeki fark pek azîmdir.
Bir mesele daha var; o da çok ehemmiyetlidir. Hükm-i
Kurâna göre, bu zamanda mimsiz medeniyetin icaba-
tndan olarak hacat- zaruriye dörtten yirmiye çkmfl.
Tiryakilikle, görenekle ve itiyatla, hacat- gayr-i zaruriye,
hacat- zaruriye hükmüne geçmifl. Ahirete iman etti¤i
hâlde, Zaruret var diye ve zaruret zannyla dünya men-
faati ve maiflet derdi için dünyay ahirete tercih ediyor.
ahiret:
dünya hayatndan sonra
bafllayp ebediyen devam edecek
olan ikinci hayat.
âlem-i slâm:
slâm âlemi, slâm
dünyas.
asayifl:
emniyet, kanun ve nizam
hakimiyetin sa¤lanmas.
azîm:
büyük, yüce, ulu.
cihad:
düflmanla savaflma.
cihad- maneviye:
manevî cihat,
ilim, fikir, dua gibi manevî unsur-
larla din düflmanlarna karfl koy-
mak.
cihad- maneviye:
manevî cihat,
ilim, fikir, dua gibi manevî unsur-
larla din düflmanlarna karfl koy-
mak.
dahil:
iç, içerisi.
dahilî:
içe ait, içe dönük, iç ile il-
gili.
ehemmiyetli:
önemli.
hâcât- gayr- zaruriye:
gerekli
olmayan istekler, zaruri olmayan
ihtiyaçlar, ihtiyaç olmad¤ hâlde
ihtiyaç hâlini almfl fleyler.
hâcât- zaruriye:
zorunlu ihtiyaç-
lar, gerekli ihtiyaçlar.
hakikî:
gerçek.
hariç:
dflar.
Haricî:
dfla ait, dflar ile ilgili.
hizmet-i imaniye:
iman ve
Kuran hakikatlerinin ikna edici
ve ilmî delillerle anlafllmasna
hizmet etme.
Hükm-i Kurân:
Kurânn hükmü,
emri.
hükmüne:
yerine, de¤erine.
icabat:
icaplar, gerekenler, lâzm
gelenler; bir ifl için gerekli olanlar.
içtihat:
din âlimlerinin flerî esas-
lar dahilinde Kurân ve sünnete
uygun flekilde bir konuda fikir or-
taya koymalar, hüküm vermele-
ri.
1086 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
I
SPARTA
H
AYATI
ihlâl:
bozma, zarar verme.
ihlâs:
samimiyet, bir ameli
baflka bir karfllk beklemek-
sizin, srf Allah rzas için yap-
ma.
iman:
inanma, itikat.
itiyat:
âdet edinme, alflkan-
lk haline getirme, alflkanlk.
maiflet:
geçim, geçinme.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
menfaat:
fayda.
mesele:
konu.
mimsiz medeniyet:
deniyet
manasna gelen kötü mede-
niyet.
muhafaza:
koruma.
muharebât:
savaflmalar.
mukabele:
karfllk verme,
karfllama.
mükellef:
sorumlu ve yü-
kümlü olan, bir fleyi yapmaya
mecbur olan, vazifeli.
müspet:
olumlu.
muvaffak:
baflarmfl, baflarl.
sr:
gizli hakikat, bir fleyin dik-
kat ve tecrübe ile anlafllan
en ince yan.
tahribat:
tahripler, ykp boz-
malar.
talebe:
ö¤renci.
tecavüz:
saldrma, snrn afl-
ma.
tiryaki:
bir fleye vazgeçeme-
yecek derecede alflmfl olan.
vazife:
görev.
vazife-i lahiye:
do¤rudan
do¤ruya Allaha ait olan ifl ve
vazife.
zaruret:
zorunluluk, mecburi-
yet.