mucize-i maneviyesinden bir derstir ki, dinsiz feylesof-
lardan hiçbirisi ona karfl mukabele çaresi bulamadlar.
Katiyen haber aldk ki, hariçte baz yerde bir milyon
gençler,
Müsalemet-i umumiyeyi temin edecek Risale-i
Nurdur
demifller. Sulh-i umumî taraftar Almanya ve
Amerika gibi baz ecnebîlerin de Risale-i Nuru tercüme-
ye bafllad¤n haber aldk.
Hamisen:
E¤er resmî adamlar baz yeni kanunlara
yanlfl manalar verip bir iki satrna iliflseler benim bede-
lime deyiniz ki,
Bir adamn hatas ile yirmi bin komflusu
cezalandrlr m, hapsedilir mi? Dünyada böyle hükme-
den hiçbir kanun var m
?
flte her sahifesi yirmi satr olan befl yüz sahifelik bir
kitabn bir satrnda bir adama fliddetli tokat vurmuflsa;
evvelâ, isim muayyen de¤il; orada mesuliyet yok. fiayet
olsa da, sansür gibi o satr silinir; o kitab müsadere et-
mek, on bin adam hapse sokmak gibi kâinatta iflitilme-
mifl bir kanunsuzluk, bir zulüm oldu¤u gibi; öteki yirmi
bin satrlar, flimdiye kadar yirmi bin adamn imann kuv-
vetlendirdi¤i cihetle, yirmi bin hasene ve iyilik oldu¤un-
dan, elbette o hatay ve seyyieyi affettirir.
Ben fliddetli hasta olmasaydm daha konuflacaktm.
Siz hizmetkârlarm tashih ve slah edersiniz. Hatta mü-
nasip görseniz, manen polislerin bir vazifesini gören Ri-
sale-i Nurun asayifl hizmetinde polislere büyük bir kuvvet
olan derslerine polisler herkesten ziyade taraftar olmak
lâzm gelirken, flimdi resmen taharri memuru suretinde
TARHÇE- HAYATI
| 1079
I
SPARTA
H
AYATI
resmen:
resmî olarak, resmî bir
flekilde.
resmî:
devlet adna olan.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursînin eserlerinin
ad.
sahife:
sayfa.
seyyie:
fenalk, kötülük; suç, gü-
nah.
sulh-i umumî:
genel barfl, herke-
si ilgilendiren barfl, dünya barfl.
suret:
biçim, tarz, görünüfl.
taharri:
sivil polis.
taraftar:
tarafl, bir taraf destek-
leyen.
tashih:
düzeltme, yanlfln gider-
me.
temîn:
sa¤lama.
ziyade:
çok, fazla.
zulüm:
hakszlk, eziyet, iflkence.
asayifl:
emniyet, kanun ve ni-
zam hakimiyetin sa¤lanmas.
bedel:
karfllk.
cihet:
yön.
ecnebi:
yabanc, baflka mil-
letten olan.
evvelâ:
birinci olarak, her
fleyden önce, ilk olarak.
feylesof:
sapk fikirli, felsefe
ile u¤raflan.
Hamisen:
beflinci olarak, be-
flincisi, beflinci derece.
hariç:
dflar.
hasene:
hayrl amel, Allah r-
zasna uygun ifl.
hizmetkâr:
hizmet yapan
kimse, hizmetçi.
hükmetme:
hakim olma, ka-
rar verme.
iman:
inanç, itikat.
slah:
iyi duruma getirme, iyi-
lefltirme, düzeltme.
kâinat:
evren; yaratlmfl olan
fleylerin tamam, bütün âlem-
ler.
Katiyen:
katî olarak, kesin
olarak, kesinlikle.
manen:
mana bakmndan,
manaca.
mesuliyet:
mesul olma hali,
sorumluluk.
muayyen:
belirli.
mucize-i manevîye:
manevî
mucize.
mukabele:
karfllk verme,
karfllama.
münasip:
uygun.
müsadere:
toplatma, elden
alma.
müsâlemet-i
umumîye:
umumun selâmeti, insanl¤n
barfl.