yazd›¤› bir beyannameden sonra Mecliste cemaatle na-
maz k›l›nmas›na bafllanan ve Birinci Cihan Harbinde
Gönüllü Alay Kumandan› olarak esir düfltü¤ü Rusya’da
moskof çarl›¤›na karfl› izzet-i ‹slâmiyeyi muhafaza edip,
kurfluna dizilece¤i hengâmda, “
Ahirete gitmek için bana
bir pasaport lâz›md›
” diye ölümü istihkar eden böyle bir
kahraman-› ‹slâm üstad›m›z Bediüzzaman’›n eserlerini
okumak nimet-i uzmas›na mukabil can›m›z› da feda et-
sek, ömrümüzü de ona vakfetsek, zulümden zulüme de
sürüklensek, ömrümüzün nihayetine kadar flükran sec-
desinden de kalkmasak bize yine ucuzdur.
Üstad›m›z s›k s›k der ki: “
Mesle¤imiz müspettir; men-
fi hareketten Kur’ân bizi men ediyor
.”
Ey seyyid-i senedimiz, ey ruhumuzun ruhu, kalbimizin
kalbi, can›m›z›n can›, canan›m›z, sertac›m›z, sevgili Üs-
tad›m›z Efendimiz! Madem bize menfi harekete izin ver-
miyorsun; öyle ise biz de rahmet-i ‹lâhiyeden niyaz ede-
rek ahdediyoruz ki, din düflmanl›¤› ile Üstad›m›za zulme-
den o gaddar, insafs›z zalimlerden intikam›m›z› flöylece
alaca¤›z: Risale-i Nur’u ölünceye kadar mütemadiyen
okuyaca¤›z ve neflrinde sebat ve sadâkatle hizmet edece-
¤iz. Onu alt›n mürekkeplerle yazaca¤›z, inflaallah.
Üniversite Nur Talebeleri
„®ò
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 1075
I
SPARTA
H
AYATI
nimet-i uzma:
en büyük nimet,
en büyük ihsan, lütuf.
niyaz:
Allah’a yalvarma ve yakar-
ma.
rahmet-i ‹lâhîye:
Allah’›n sonsuz
rahmeti, ‹lâhî rahmet.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
ad›.
ruh:
can.
sadâkat:
ba¤l›l›k, do¤ruluk.
sebat:
sözünde durma, kararl› ol-
ma, azimlilik.
sertâc:
bafl tac›.
seyyid-i senet:
istinat edilen, da-
yan›lan, güvenilen efendi.
flükran:
iyili¤e karfl› gösterilen iyi
tav›r, gönül borcu, minnettarl›k.
Talebe:
ö¤renci.
vakf:
ba¤›fllamak.
zalim:
zulmeden, ac›mas›z ve
haks›z davranan.
zulüm:
haks›zl›k, eziyet, iflkence.
Ahiret:
dünya hayat›ndan
sonra bafllay›p ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat.
aht:
söz verme.
beyanname:
bildiri, tebli¤.
canan:
sevgili, gönül verilmifl.
cemaat:
bir imama uyup na-
maz k›lan Müslümanlar top-
lulu¤u.
fedâ:
u¤runa verme.
gaddar:
çok fazla zulüm ve
haks›zl›k eden.
Harp:
savafl.
hengâm:
zaman, s›ra.
inflaallah:
‘Allah izin verirse’
manas›nda kullan›lan bir dua.
intikam:
öç alma.
istihkâr:
hakir görme, hor
görme, küçümseme, k›ymet
vermeme.
izzet-i ‹slâmiye:
‹slâm›n ge-
rektirdi¤i haysiyet, fleref, yü-
celik.
kahramân-› ‹slâm:
‹slâm
kahraman›, mücahit.
Kumandan:
komutan.
Madem:
...den dolay›, böyle
ise.
men:
yasak etme, engelleme.
menfi:
olumsuz, müspet ol-
mayan.
Meslek:
gidifl, tutulan yol, sis-
tem.
moskof:
Rus, Rusyal›.
muhafaza:
koruma.
mukabil:
karfl›l›k.
müspet:
olumlu.
mütemadiyen:
sürekli ola-
rak, devaml›.
neflr:
kitap basma, ç›karma;
herkese duyurma, yayma.
nihayet:
son.