var. Onun için mahkemelerin resmen bunlara iliflecek
hiçbir ciheti yok.
Saniyen:
Risale-i Nur, krk elli senede bütün ehl-i si-
yasetin tazyikat altnda tek baflna âlem-i slâmda harika
bir tarzda neflroldu¤u hâlde, flimdi milyonlar naflirleri
varken, de¤il eski bir parti, dünya toplansa ona karfl bir
set çekemez, mümkün de¤il; belki bir ilânname hükmü-
ne geçer. Onun için, Nur Talebeleri müteessir olmasn-
lar...
Salisen:
Hem eski partinin bana karfl zulümlerini he-
lâl etti¤imi; hem Kurânn bir kanun-i esasiyesi olan
1
'
ôr
No
G n
Qr
Rp
h l
In
Qp
RGn
h o
Qp
ġn
J n
n
h
yani
birisinin hatas ile baflkas,
partisi, akrabas mesul olmaz, olamaz
diye hem Anado-
lu, hem vilâyet-i flarkiyede Risale-i Nurlar neflredildi¤i
sebebiyle, asayifle tam kuvvetli bir tarzda hizmet edilmifl.
Demek bir manevî zabta hükmünde herkesin kalbinde
bir yasakç brakyor. Bu noktaya binaen, Risale-i Nur,
eski partinin dört-befl hatasn yüz derece ziyadelefltirme-
ye mânidir. Yüzde befl adamn hatasn doksan befle de
verip, yirmi otuz derece ziyadelefltirmemifl. Onun için,
umum o partinin ekserîsi iktidar partisi kadar Risale-i
Nura minnettar olmak lâzmdr. Çünkü, bu dersi, bu ka-
nun-i esasiye-i Kurâniyeyi Risale-i Nur ders vermeseydi,
o befl adamn hatas binler adam da hatakâr yapard.
Rabian:
Katiyen tahakkuk etmifl ki, Risale-i Nur, ha-
riçten hücum eden küfr-i mutlaka karfl bu milleti ve
âlem-i slâmiyeti muhafaza edecek, Kurân- Hakîmin
âlem-i slâm:
slâm âlemi, slâm
dünyas.
âlem-i slâmiyet:
slam âlemi, s-
lam dünyas.
asayifl:
emniyet, kanun ve nizam
hakimiyetin sa¤lanmas.
binaen:
-den dolay, bu sebep-
ten.
cihet:
yön.
ehl-i siyaset:
ülkenin idaresiyle
meflgul olanlar, siyaset adamlar,
politikaclar.
ekserî:
ço¤u ksm.
hariç:
dflar.
harika:
ola¤anüstü.
hatakâr:
yanlfllk yapan, hata
eden, yanlan.
hücûm:
saldrma.
hükmünde:
de¤erinde, yerinde.
hükmüne:
yerine, de¤erine.
ilânname:
ilân yazs, içinde ilân
yazl olan kâ¤t.
kanun-i esasiye:
ana prensip,
ana yasa.
kanun-i esasiye-i Kurâniye:
Kurânn temel ölçüleri, temel
kanunu, Kurânn anayasas.
katiyen:
katî olarak, kesin ola-
rak, kesinlikle.
küfr-i mutlak:
mutlak küfür, hiç
bir imanî hükmü, delili kabul et-
meme, kesin ve tam bir inkar.
Kurân- Hakîm:
her ayet ve su-
resinde saysz hikmet ve fayda-
lar bulunan Kurân.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
mâni:
engel.
mesul:
sorumlu, yükümlü.
minnettar:
bir iyili¤e karfl te-
flekkür duygusu içinde olan.
muhafaza:
koruma.
müteessir:
teessüre kaplan,
hüzünlü, kederli, mahzun.
naflir:
eser, neflreden, yayn-
layan, da¤tan.
neflir:
kitap basma, çkarma;
herkese duyurma, yayma.
rabian:
dördüncü olarak.
resmen:
resmî olarak, resmî
bir flekilde.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursînin
eserlerinin ad.
salisen:
üçüncü olarak.
saniyen:
ikinci olarak.
set:
mani, perde, engel.
tahakkuk:
gerçekleflme, ke-
sinleflme.
talebe:
ö¤renci.
tarz:
biçim, flekil.
tazyikat:
tazyikler, basklar,
zorlamalar.
umum:
bütün.
vilâyet-i flarkiye:
Do¤u ili.
zabta:
flehir güvenli¤ini sa¤-
lamakla vazifeli bulunan ida-
re, polis.
ziyade:
Artma, ço¤alma.
zulüm:
hakszlk, eziyet, ifl-
kence.
1.
Hiçbir günahkâr baflkasnn günahn yüklenmez. (Enam Suresi: 164.)
1078 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
I
SPARTA
H
AYATI