Tarihçe-i Hayat - page 1076

ÜSTADIN Z‹YARETNjLERE DA‹R
B‹R MEKTUBU
Umum dostlar›ma, hususan ziyaretçilere bir özrümü
beyan etmeye mecbur oldum.
Ekser hayat›m inzivada geçti¤i gibi, otuz-k›rk senedir
tarassud ve taarruza maruz kald›¤›mdan, zaruretsiz soh-
bet etmekten çekinip tevahhufl ediyordum. Hem, eski-
den beri manevî ve maddî hediyeler bana a¤›r geliyordu.
Hem, flimdi ziyaretçiler, dostlar ço¤alm›fl, hem manevî
mukabele lâz›m gelmifl. fiimdi maddî bir lokma hediye
beni hasta etti¤i gibi; manevî bir hediye olan ziyaret et-
mek, görüflmek, hususan baflka yerlerden musafaha için
zahmet edip gelmek ziyareti dahi ehemmiyetli bir hedi-
ye-i maneviyedir. Ona mukabele edemiyorum; hem de
ucuz de¤il, manen pahal›d›r. Ben kendimi o hürmete lâ-
y›k görmüyorum, manen mukabele de edemiyorum.
Onun için flimdilik aynen maddî hediye gibi, bir ihsan-›
‹lâhî olarak bana manevî hediye gibi olan sohbetten, za-
ruret olmadan, men edildim. Baz› beni hasta eder; mad-
dî hediyenin tam mukabilini vermedi¤im vakit beni has-
ta etti¤i gibi. Onun için hat›r›n›z k›r›lmas›n, gücenmeyi-
niz.
Risale-i Nur’u okumak on defa benimle görüflmekten
daha kârl›d›r. Zaten benimle görüflmek ahiret, iman,
Kur’ân hesab›nad›r. Dünya ile alâkam› kesti¤im için dün-
ya hesab›na görüflmek manas›zd›r. Ahiret, iman, Kur’ân
için ise, Risale-i Nur daha bana ihtiyaç b›rakmam›fl. Hat-
ta hizmetimdeki has kardefllerimle de zaruret olmadan
ahiret:
dünya hayat›ndan sonra
bafllay›p ebediyen devam edecek
olan ikinci hayat.
alâka:
ilgi, iliflki. ba¤.
beyan:
aç›klama, bildirme, izah.
Dair:
alakal›, ilgili.
ehemmiyetli:
önemli.
Ekser:
pek çok.
hâs:
ileri gelen, seçkin olan.
hediye-i maneviye:
manevî he-
diye.
hürmet:
sayg›.
hususan:
bilhassa, özellikle.
ihsan-› ‹lâhî:
‹lâhî ihsan; Cenab-›
1076 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
I
SPARTA
H
AYATI
Hakk›n mahlûkat›na ihsan et-
ti¤i bütün nimetler, ikramlar,
hediyeler, ba¤›fllar.
iman:
inanç, itikat.
inziva:
bir köfleye çekilme,
tek bafl›na yaflama, dünya ifl-
lerinden vaz geçme, dünya-
dan el-etek çekme.
maddî:
madde ile alakal›, cis-
manî.
manen:
mana bak›m›ndan,
manaca.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
maruz:
bir fleyin etkisi ve te-
siri alt›nda bulunma.
men:
yasak etme, engelleme.
mukabele:
karfl›l›k verme,
karfl›lama.
musâfaha:
selam vermek ve
sevgisini göstermek üzere
birbirine el uzatma.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin ad›.
taarruz:
sald›rma, sataflma,
iliflme.
tarassut:
gözetme, göz alt›n-
da tutma.
tevahhufl:
yaln›zlaflma, vah-
flileflme, yabanc›laflma.
umum:
bütün.
zahmet:
s›k›nt›, eziyet, me-
flakkat.
zaruret:
zorunluluk, mecburi-
yet.
1...,1066,1067,1068,1069,1070,1071,1072,1073,1074,1075 1077,1078,1079,1080,1081,1082,1083,1084,1085,1086,...1390
Powered by FlippingBook