Meselâ, kendimi misal alarak derim: Ben eskiden be-
ri tahakküme ve terzile karfl boyun e¤memiflim. Haya-
tmda tahakkümü kaldrmad¤m, birçok hâdiselerle sabit
olmufl. Meselâ, Rusyada kumandana aya¤a kalkma-
mak, Divan- Harb-i Örfîde idam tehdidine karfl mahke-
medeki paflalarn suallerine befl para ehemmiyet verme-
di¤im gibi, dört kumandanlara karfl bu tavrm, tahak-
kümlere boyun e¤medi¤imi gösteriyor. Fakat bu otuz se-
nedir müspet hareket etmek, menfi hareket etmemek ve
vazife-i lâhiyeye karflmamak hakikati için, bana karfl
yaplan muamelelere sabrla, rza ile mukabele ettim.
Cercis Aleyhisselâm gibi ve Bedir, Uhud muharebelerin-
de çok cefa çekenler gibi, sabr ve rza ile karflladm.
Evet, meselâ seksen bir hatasn mahkemede ispat et-
ti¤im bir müddeiumumînin yanlfl iddialar ile aleyhimiz-
deki kararna karfl, beddua dahi etmedim. Çünkü asl
mesele bu zamann cihad- manevîsidir. Manevî tahriba-
tna karfl set çekmektir. Bununla dâhilî asayifle bütün
kuvvetimizle yardm etmektir.
Evet, mesle¤imizde kuvvet var. Fakat bu kuvvet, asa-
yifli muhafaza etmek içindir.
1
'
ôr
No
G n
Qr
Rp
h l
In
Qp
RGn
h o
Qp
ġn
J n
n
h
düs-
turu ile ki Bir cani yüzünden onun kardefli, hanedan,
çoluk çocu¤u mesul olamaz iflte bunun içindir ki, bütün
hayatmda bütün kuvvetimle asayifli muhafazaya
çalflmflm. Bu kuvvet dâhile karfl de¤il, ancak haricî te-
cavüze karfl istimal edilebilir. Mezkûr ayetin düsturuyla
vazifemiz, dahildeki asayifle bütün kuvvetimizle yardm
TARHÇE- HAYATI
| 1085
I
SPARTA
H
AYATI
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
menfi:
olumsuz, müspet olma-
yan.
meselâ:
örne¤in.
mesele:
konu.
meslek:
gidifl, tutulan yol, sistem.
mesul:
sorumlu, yükümlü.
mezkûr:
zikredilen, ad geçen,
anlan.
misal:
örnek.
muamele:
davranma, davranfl.
müddeiumumî:
savc.
muhafaza:
koruma.
muharebe:
savaflma, savafl.
mukabele:
karfllk verme, karfl-
lama.
müspet:
olumlu.
rza:
raz olma, hoflnutluk.
sabr:
dayanma, katlanma, zor-
luklara dayanma gücü.
sabit:
ispat edilmifl, ispatlanmfl.
set:
mani, perde, engel.
sual:
soru.
tahakküm:
zorbalk etme, zorla
hükmetme, hükmü altna alma.
tahribat:
tahripler, ykp bozma-
lar.
tecavüz:
saldrma, snrn aflma.
tehdit:
korkutma, gözda¤ ver-
me.
terzil:
rezil etme, itibarn düflür-
me.
vazife:
görev.
vazife-i lahiye:
do¤rudan do¤ru-
ya Allaha ait olan ifl ve vazife.
1.
Hiçbir günahkâr baflkasnn günahn yüklenmez. (Enam Suresi: 164.)
aleyh:
karfl, karflt.
aleyhisselâm:
Allahn selam
onun üzerine olsun.
asayifl:
emniyet, kanun ve ni-
zam hakimiyetin sa¤lanmas.
ayet:
Kurann her bir cümle-
si.
beddua:
bir kimsenin kötü ol-
mas için dua, kötü dua.
cani:
cinayet ifllemifl kimse,
acmasz, gaddar.
cefa:
eziyet, sknt, zulüm.
cihad- manevî:
manevî ci-
hat, ilim, fikir, dua gibi mane-
vî unsurlarla din düflmanlar-
na karfl koymak.
dâhil:
iç, içerisi.
dâhilî:
içe ait, içe dönük, iç ile
ilgili.
Divan- Harb-i Örfî:
ttihat ve
Terakki hükümeti zamannda
31 Mart Olayndan sonra ku-
rulan ve oldukça sert kararlar
alan skyönetim mahkemesi.
düstur:
kaide, esas, prensip.
ehemmiyet:
önem, de¤er,
kymet.
hâdise:
olay.
hakikat:
gerçek, esas.
hanedan:
köklü ve büyük ai-
le.
haricî:
dfla ait, dflla ilgili.
ispat:
delil göstererek iddiay
sa¤lamlafltrma.
istimâl:
kullanma.
kumandan:
komutan.