Tarihçe-i Hayat - page 1085

Meselâ, kendimi misal alarak derim: Ben eskiden be-
ri tahakküme ve terzile karfl› boyun e¤memiflim. Haya-
t›mda tahakkümü kald›rmad›¤›m, birçok hâdiselerle sabit
olmufl. Meselâ, Rusya’da kumandana aya¤a kalkma-
mak, Divan-› Harb-i Örfîde idam tehdidine karfl› mahke-
medeki paflalar›n suallerine befl para ehemmiyet verme-
di¤im gibi, dört kumandanlara karfl› bu tavr›m, tahak-
kümlere boyun e¤medi¤imi gösteriyor. Fakat bu otuz se-
nedir müspet hareket etmek, menfi hareket etmemek ve
vazife-i ‹lâhiyeye kar›flmamak hakikati için, bana karfl›
yap›lan muamelelere sab›rla, r›za ile mukabele ettim.
Cercis Aleyhisselâm gibi ve Bedir, Uhud muharebelerin-
de çok cefa çekenler gibi, sab›r ve r›za ile karfl›lad›m.
Evet, meselâ seksen bir hatas›n› mahkemede ispat et-
ti¤im bir müddeiumumînin yanl›fl iddialar› ile aleyhimiz-
deki karar›na karfl›, beddua dahi etmedim. Çünkü as›l
mesele bu zaman›n cihad-› manevîsidir. Manevî tahriba-
t›na karfl› set çekmektir. Bununla dâhilî asayifle bütün
kuvvetimizle yard›m etmektir.
Evet, mesle¤imizde kuvvet var. Fakat bu kuvvet, asa-
yifli muhafaza etmek içindir.
1
…'
ôr
No
G n
Qr
Rp
h l
In
Qp
RGn
h o
Qp
ġn
J n
’n
h
düs-
turu ile ki “Bir cani yüzünden onun kardefli, hanedan›,
çoluk çocu¤u mes’ul olamaz” iflte bunun içindir ki, bütün
hayat›mda bütün kuvvetimle asayifli muhafazaya
çal›flm›fl›m. Bu kuvvet dâhile karfl› de¤il, ancak haricî te-
cavüze karfl› istimal edilebilir. Mezkûr ayetin düsturuyla
vazifemiz, dahildeki asayifle bütün kuvvetimizle yard›m
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 1085
I
SPARTA
H
AYATI
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
menfi:
olumsuz, müspet olma-
yan.
meselâ:
örne¤in.
mesele:
konu.
meslek:
gidifl, tutulan yol, sistem.
mes’ul:
sorumlu, yükümlü.
mezkûr:
zikredilen, ad› geçen,
an›lan.
misal:
örnek.
muamele:
davranma, davran›fl.
müddeiumumî:
savc›.
muhafaza:
koruma.
muharebe:
savaflma, savafl.
mukabele:
karfl›l›k verme, karfl›-
lama.
müspet:
olumlu.
r›za:
raz› olma, hoflnutluk.
sab›r:
dayanma, katlanma, zor-
luklara dayanma gücü.
sabit:
ispat edilmifl, ispatlanm›fl.
set:
mani, perde, engel.
sual:
soru.
tahakküm:
zorbal›k etme, zorla
hükmetme, hükmü alt›na alma.
tahribat:
tahripler, y›k›p bozma-
lar.
tecavüz:
sald›rma, s›n›r›n› aflma.
tehdit:
korkutma, gözda¤› ver-
me.
terzil:
rezil etme, itibar›n› düflür-
me.
vazife:
görev.
vazife-i ‹lahiye:
do¤rudan do¤ru-
ya Allah’a ait olan ifl ve vazife.
1.
Hiçbir günahkâr baflkas›n›n günah›n› yüklenmez. (En’am Suresi: 164.)
aleyh:
karfl›, karfl›t.
aleyhisselâm:
Allah’›n selam›
onun üzerine olsun.
asayifl:
emniyet, kanun ve ni-
zam hakimiyetin sa¤lanmas›.
ayet:
Kur’an’›n her bir cümle-
si.
beddua:
bir kimsenin kötü ol-
mas› için dua, kötü dua.
cani:
cinayet ifllemifl kimse,
ac›mas›z, gaddar.
cefa:
eziyet, s›k›nt›, zulüm.
cihad-› manevî:
manevî ci-
hat, ilim, fikir, dua gibi mane-
vî unsurlarla din düflmanlar›-
na karfl› koymak.
dâhil:
iç, içerisi.
dâhilî:
içe ait, içe dönük, iç ile
ilgili.
Divan-› Harb-i Örfî:
‹ttihat ve
Terakki hükümeti zaman›nda
31 Mart Olay›ndan sonra ku-
rulan ve oldukça sert kararlar
alan s›k›yönetim mahkemesi.
düstur:
kaide, esas, prensip.
ehemmiyet:
önem, de¤er,
k›ymet.
hâdise:
olay.
hakikat:
gerçek, esas.
hanedan:
köklü ve büyük ai-
le.
haricî:
d›fla ait, d›flla ilgili.
ispat:
delil göstererek iddiay›
sa¤lamlaflt›rma.
istimâl:
kullanma.
kumandan:
komutan.
1...,1075,1076,1077,1078,1079,1080,1081,1082,1083,1084 1086,1087,1088,1089,1090,1091,1092,1093,1094,1095,...1390
Powered by FlippingBook