Tarihçe-i Hayat - page 1092

Meselâ, bir parti bana binler vecihle s›k›nt› verdi¤i hal-
de, hatta otuz senede hapisler de, tazyikler de oldu¤u
halde, hakk›m› helâl ettim. Ve azaplar›na mukabil, o bi-
çarelerin yüzde doksan beflini tezyif ve itirazlara, zulüm-
lere maruz kalmaktan kurtulmaya vesile oldum ki,
1
…'
ôr
No
G n
Qr
Rp
h l
In
Qp
RGn
h o
Qp
ġn
J n
’n
h
âyeti hükmünce kabahat ancak
yüzde befle verildi. O aleyhimizdeki partinin flimdi hiçbir
cihetle aleyhimizde flekvaya haklar› yoktur.
Hatta bir mahkemede yanl›fl muhbirlerin ve casuslar›n
evhamlar›yla bizi, yetmifl kifliyi mahkûm etmek için su-i
fehmiyle, dikkatsizli¤iyle Risale-i Nur’un baz› k›s›mlar›na
yanl›fl mana vererek seksen yanl›flla beni mahkûm etme-
ye çal›flt›¤› halde, mahkemelerde ispat edildi¤i gibi, en zi-
yade hücuma maruz bir kardefliniz, mahpus iken pence-
reden o müddeiumumînin üç yafl›ndaki çocu¤unu gördü,
sordu. Dediler: “Bu müddeiumumînin k›z›d›r.” O masu-
mun hat›r› için o müddeiye beddua etmedi. Belki onun
verdi¤i zahmetler, o Risale-i Nur’un, o mu’cize-i manevi-
yenin intiflar›na, ilân›na bir vesile oldu¤u için rahmetlere
ink›lâp etti.
Kardefllerim, belki ben ölece¤im. Bu zaman›n bir has-
tal›¤› daha var; o da benlik, enaniyet, hodfüruflluk, haya-
t›n› güzelce medeniyet fantaziyesiyle geçirmek ifltiha, tir-
yakilik gibi hastal›klard›r. Risale-i Nur’un Kur’ân’dan al-
d›¤› dersin en birinci esas› benlik, enaniyet, hodfurufllu-
¤u terk etmek lüzumudur. Tâ ihlâs-› hakikî ile iman›n kur-
tar›lmas›na hizmet edilsin. Cenab-› Hakka flükür, o azamî
aleyh:
karfl›, karfl›t.
ayet:
Kur’an’›n her bir cümlesi.
azamî:
en fazla, en çok, nihayet
derecede.
azap:
eziyet, iflkence; büyük s›-
k›nt›, fliddetli ac›.
beddua:
bir kimsenin kötü olma-
s› için dua, kötü dua.
bîçare:
çaresiz, zavall›.
casus:
çeflitli konularda s›r mahi-
yetindeki fleyleri ö¤renip baflka-
lar›na bildiren kimse.
cihet:
yön.
enaniyet:
kendini be¤enme,
bencillik, egoistlik.
evham:
vehimler, zanlar, kurun-
tular.
fanteziye:
yalandan gösterifl, gö-
rünüflte lüks ve zinet.
hodfürufl:
kendini be¤endirmeye
çal›flan, övünen.
hücûm:
sald›rma.
hüküm:
emir, buyruk.
ihlâs-› hakikî:
gerçek ihlâs, sami-
miyet.
iman:
inanç, itikat.
ink›lâp:
de¤iflme, dönüflme.
intiflar:
yay›lma, yayg›nlaflma,
neflrolunma.
ifltiha: istek, ifltah.
mahkûm:
bir mahkemece hü-
küm giymifl, hükümlü.
mahpus:
hapsedilmifl olan, tu-
tuklu.
maruz:
bir fleyin etkisi ve tesiri
alt›nda bulunma.
masum:
suçsuz, günahs›z, saf, te-
miz.
meselâ:
örne¤in.
mu’cize-i manevîye:
manevî
mucize.
müddei:
dava eden, davac›.
müddeiumumî:
savc›.
muhbir:
ihbar eden, ihbarc›,
gizli bir fleyi ilgili makamlara
bildiren, jurnalci.
mukabil:
karfl›l›k.
rahmet:
flefkat, merhamet,
ba¤›fllama ve esirgeyicilik.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin ad›.
flekva:
flikayet.
su-i fehim:
anlay›fl›n fenal›¤›;
kötü anlay›fl.
flükür:
Allah’›n nimetlerine
karfl› memnunluk gösterme,
gerek dil ile gerekse hal ile
Allah’› hamd etme.
tazyik:
zorlama, bask›, s›k›nt›
verme.
tezyif:
zay›fa ç›karma, çürüt-
me.
tiryaki:
bir fleye vazgeçeme-
yecek derecede al›flm›fl olan.
vecih:
cihet, yön.
vesile:
arac›, vas›ta.
zahmet:
s›k›nt›, eziyet, me-
flakkat.
ziyade:
fazla, fazlas›yla.
zulüm:
haks›zl›k, eziyet, ifl-
kence.
1.
Hiçbir günahkâr baflkas›n›n günah›n› yüklenmez. (En’am Suresi: 164.)
1092 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
I
SPARTA
H
AYATI
1...,1082,1083,1084,1085,1086,1087,1088,1089,1090,1091 1093,1094,1095,1096,1097,1098,1099,1100,1101,1102,...1390
Powered by FlippingBook