Meselâ, bir parti bana binler vecihle sknt verdi¤i hal-
de, hatta otuz senede hapisler de, tazyikler de oldu¤u
halde, hakkm helâl ettim. Ve azaplarna mukabil, o bi-
çarelerin yüzde doksan beflini tezyif ve itirazlara, zulüm-
lere maruz kalmaktan kurtulmaya vesile oldum ki,
1
'
ôr
No
G n
Qr
Rp
h l
In
Qp
RGn
h o
Qp
ġn
J n
n
h
âyeti hükmünce kabahat ancak
yüzde befle verildi. O aleyhimizdeki partinin flimdi hiçbir
cihetle aleyhimizde flekvaya haklar yoktur.
Hatta bir mahkemede yanlfl muhbirlerin ve casuslarn
evhamlaryla bizi, yetmifl kifliyi mahkûm etmek için su-i
fehmiyle, dikkatsizli¤iyle Risale-i Nurun baz ksmlarna
yanlfl mana vererek seksen yanlflla beni mahkûm etme-
ye çalflt¤ halde, mahkemelerde ispat edildi¤i gibi, en zi-
yade hücuma maruz bir kardefliniz, mahpus iken pence-
reden o müddeiumumînin üç yaflndaki çocu¤unu gördü,
sordu. Dediler: Bu müddeiumumînin kzdr. O masu-
mun hatr için o müddeiye beddua etmedi. Belki onun
verdi¤i zahmetler, o Risale-i Nurun, o mucize-i manevi-
yenin intiflarna, ilânna bir vesile oldu¤u için rahmetlere
inklâp etti.
Kardefllerim, belki ben ölece¤im. Bu zamann bir has-
tal¤ daha var; o da benlik, enaniyet, hodfüruflluk, haya-
tn güzelce medeniyet fantaziyesiyle geçirmek ifltiha, tir-
yakilik gibi hastalklardr. Risale-i Nurun Kurândan al-
d¤ dersin en birinci esas benlik, enaniyet, hodfurufllu-
¤u terk etmek lüzumudur. Tâ ihlâs- hakikî ile imann kur-
tarlmasna hizmet edilsin. Cenab- Hakka flükür, o azamî
aleyh:
karfl, karflt.
ayet:
Kurann her bir cümlesi.
azamî:
en fazla, en çok, nihayet
derecede.
azap:
eziyet, iflkence; büyük s-
knt, fliddetli ac.
beddua:
bir kimsenin kötü olma-
s için dua, kötü dua.
bîçare:
çaresiz, zavall.
casus:
çeflitli konularda sr mahi-
yetindeki fleyleri ö¤renip baflka-
larna bildiren kimse.
cihet:
yön.
enaniyet:
kendini be¤enme,
bencillik, egoistlik.
evham:
vehimler, zanlar, kurun-
tular.
fanteziye:
yalandan gösterifl, gö-
rünüflte lüks ve zinet.
hodfürufl:
kendini be¤endirmeye
çalflan, övünen.
hücûm:
saldrma.
hüküm:
emir, buyruk.
ihlâs- hakikî:
gerçek ihlâs, sami-
miyet.
iman:
inanç, itikat.
inklâp:
de¤iflme, dönüflme.
intiflar:
yaylma, yaygnlaflma,
neflrolunma.
ifltiha: istek, ifltah.
mahkûm:
bir mahkemece hü-
küm giymifl, hükümlü.
mahpus:
hapsedilmifl olan, tu-
tuklu.
maruz:
bir fleyin etkisi ve tesiri
altnda bulunma.
masum:
suçsuz, günahsz, saf, te-
miz.
meselâ:
örne¤in.
mucize-i manevîye:
manevî
mucize.
müddei:
dava eden, davac.
müddeiumumî:
savc.
muhbir:
ihbar eden, ihbarc,
gizli bir fleyi ilgili makamlara
bildiren, jurnalci.
mukabil:
karfllk.
rahmet:
flefkat, merhamet,
ba¤fllama ve esirgeyicilik.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursînin
eserlerinin ad.
flekva:
flikayet.
su-i fehim:
anlayfln fenal¤;
kötü anlayfl.
flükür:
Allahn nimetlerine
karfl memnunluk gösterme,
gerek dil ile gerekse hal ile
Allah hamd etme.
tazyik:
zorlama, bask, sknt
verme.
tezyif:
zayfa çkarma, çürüt-
me.
tiryaki:
bir fleye vazgeçeme-
yecek derecede alflmfl olan.
vecih:
cihet, yön.
vesile:
arac, vasta.
zahmet:
sknt, eziyet, me-
flakkat.
ziyade:
fazla, fazlasyla.
zulüm:
hakszlk, eziyet, ifl-
kence.
1.
Hiçbir günahkâr baflkasnn günahn yüklenmez. (Enam Suresi: 164.)
1092 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
I
SPARTA
H
AYATI