Tarihçe-i Hayat - page 1097

kald›kça, biz onlara hakikî hâkim olamay›z, tahakkümü-
müz alt›nda tutamay›z. Ya Kur’ân’› sukut ettirmeliyiz ve-
yahut Müslümanlar› ondan so¤utmal›y›z.”
‹flte bu iki fikirle, dehfletli ifsat komitesi bu biçare feda-
kâr, masum, hamiyetkâr millete zarar vermeye çal›flm›fl-
lar. Ben de, altm›fl befl sene evvel bu cereyana karfl›,
Kur’ân-› Hakîm’den istimdat eyledim. Hakikate karfl› k›-
sa bir yol ve bir de pek büyük bir “Dârülfünun-i ‹slâmi-
ye” tasavvuru ile, altm›fl befl senedir, âhiretimizi kurtar-
mak ve onun bir faydas› olarak hayat-› dünyeviyemizi de
istibdad-› mutlaktan ve dalâletin helâketinden kurtarma-
ya ve akvam-› ‹slâmiyenin mâbeynindeki uhuvvetini inki-
flaf ettirmeye iki vesileyi bulduk.
Birinci vesilesi:
Risale-i Nur’dur ki, uhuvvet-i ima-
niyenin inkiflaf›na kuvvet-i iman ile hizmet etti¤ine kat’î
delil, emsalsiz bir mazlumiyet ve âcizlik hâletinde telif
edilmesi ve flimdi âlem-i ‹slâm›n ekseri yerlerinde ve Av-
rupa ve Amerika’ya da tesirini göstermesi ve ihtilâlcilere
ve dinsiz felsefeye ve otuz seneden beri dehfletli bir su-
rette maddiyyun ve tabiiyun gibi dinsizlik fikrine karfl› ga-
lebe çalmas› ve hiçbir mahkeme ve ehl-i vukuf dahi on-
lar› cerh edememesidir. ‹nflaallah bir zaman da, sizin gi-
bi uhuvvet-i ‹slâmiyenin anahtar›n› bulan zatlar, bu muci-
ze-i Kur’âniyenin cilvesini âlem-i ‹slâma iflittireceksiniz.
‹kinci vesilesi:
Altm›fl befl sene evvel Câmiü’l-Ezhe-
re gitmek istiyordum. Âlem-i ‹slâm›n medresesidir diye,
ben de o mübarek medresede bir ders almaya niyet
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 1097
I
SPARTA
H
AYATI
ve haysiyet sahibi.
hayat-› dünyeviye:
dünyaya ait
olan hayat.
helâket:
y›k›lma, mahvolma.
ifsat:
fesada u¤ratma, bozma, ka-
r›fl›kl›k ç›karma.
ihtilâl:
mevcut idareyi veya reji-
mi zor kullanarak de¤ifltirme.
inkiflaf:
ortaya ç›kma, geliflme.
inflaallah:
‘Allah izin verirse’ ma-
nas›nda kullan›lan bir dua.
istibdat-› mutlak:
hiç bir hak ve
hürriyeti tan›mayan tam bask›,
tam diktatörlük.
istimdat:
aman dileme, merha-
met ve yard›m›na s›¤›nma.
kat’î:
kesin, flüpheye ve tereddü-
de mahal b›rakmayan.
komite:
kötü bir maksat için top-
lanm›fl topluluk, cemiyet.
Kur’ân-› Hakîm:
her ayet ve su-
resinde say›s›z hikmet ve fayda-
lar bulunan Kur’ân.
kuvvet-i iman:
iman kuvveti.
mabeyn:
ara.
maddiyyun:
maddenin ezelî ve
ebedî oldu¤una, sonradan yarat›l-
mam›fl bulundu¤una inananlar,
maddeye ba¤l› kalanlar, madde-
ciler, materyalistler.
masum:
suçsuz, günahs›z, saf, te-
miz.
mazlumiyet:
mazlumluk, zulüm
görmüfllük.
medrese:
e¤itim ve ö¤retim ku-
rumu.
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
mu’cize-i Kur’âniye:
Kur’ân’a ait
mu’cize.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
ad›.
sükût:
düflme, düflüfl; suskunluk.
suret:
biçim, flekil, tarz.
tabiiyyun:
tabiatç›lar, materya-
listler, tabiata tapanlar.
tahakküm:
zorbal›k etme, zorla
hükmetme, hükmü alt›na alma.
tasavvur:
bir fleyi zihinde flekil-
lendirme, düflünme.
telif:
uzlaflt›rma, bar›flt›rma, ba¤-
daflt›rma, al›flt›rma.
uhuvvet:
kardefllik, din kardeflli-
¤i.
uhuvvet-i imaniye:
imana ait,
imandan gelen kardefllik.
uhuvvet-i ‹slâmiye:
‹slâm kar-
deflli¤i.
vesile:
arac›, vas›ta.
zat:
kifli, flah›s.
âciz:
zay›f, eli yetmez, gücü
yetmez.
ahiret:
dünya hayat›ndan
sonra bafllay›p ebediyen de-
vam edecek olan ikinci hayat.
akvam-› ‹slâmiye:
Müslüman
kavimler, milletler.
âlem-i ‹slâm:
‹slâm âlemi, ‹s-
lâm dünyas›.
bîçare:
çaresiz, zavall›.
Camiü’l-Ezher:
M›s›r’daki Ez-
her Üniversitenin ad›.
cereyan:
ak›m, fikir, sanat ve-
ya siyaset hareketi.
cerh:
yaralama, bir iddiay›,
fikri çürütme, reddetme.
cilve:
tecelli, görüntü.
dalâlet:
Hak ve hakikatten
sapma, do¤ru yoldan ayr›lma,
azma.
dârülfünun-i ‹slâmiye:
‹slâmî
ilimler (fenler) akademisi.
dehfletli:
ürkütücü, korkunç.
delil:
bir davay› ispata yara-
yan fley, burhan.
ehl-i vukuf:
hâkimler.
ekserî:
ço¤u k›sm›.
emsalsiz:
benzersiz.
evvel:
önce.
fedakâr:
kendini veya flahsî
menfaatlerini hiçe sayan, fe-
da eden.
felsefe:
madde ve hayat›
bafllang›ç ve gaye bak›m›n-
dan inceleyen ilim.
galebe:
galip gelme, üstün-
lük.
Hakikat:
gerçek, esas.
hakikî:
gerçek.
hâkim:
hükmeden.
hâlet:
hal, durum.
hamiyetkâr:
hamiyetli, onur
1...,1087,1088,1089,1090,1091,1092,1093,1094,1095,1096 1098,1099,1100,1101,1102,1103,1104,1105,1106,1107,...1390
Powered by FlippingBook