Tarihçe-i Hayat - page 1088

Bununla beraber zaman›n ilcaat›yla zaruretler ortal›kta
zannederek baz› hocalar›n bid’alara taraftarl›¤›ndan dola-
y› onlara hücum etmeyiniz. Bilmeyerek, “Zaruret var”
zann›yla hareket eden o bîçarelere vurmay›n›z. Onun
için, kuvvetimizi dâhilde sarf etmiyoruz. Bîçare, zaruret
derecesine girmifl; bize muhalif olanlardan hoca da olsa,
onlara iliflmeyiniz. Ben tek bafl›mla daha evvel aleyhim-
deki o kadar muar›zlara karfl› dayand›¤›m, zerre kadar
fütur getirmedi¤im, o hizmet-i imaniyede muvaffak oldu-
¤um hâlde, flimdi milyonlar Nur Talebesi oldu¤u hâlde,
yine müspet hareket etmekle onlar›n bütün tahkiratlar›-
na, zulümlerine tahammül ediyorum.
Biz dünyaya bakm›yoruz. Bakt›¤›m›z vakit de onlara
yard›mc› olarak çal›fl›yoruz. Asayifli muhafazaya müspet
bir flekilde yard›m ediyoruz. ‹flte bu gibi hakikatler itiba-
r›yla, bize zulüm de etseler hofl görmeliyiz.
Risale-i Nur’un neflri her tarafta kanaat-i tamme verdi
ki, Demokratlar dine taraftard›rlar. fiimdi bir risaleye ilifl-
mek, vatan, millet maslahat›na tamamen z›tt›r.
Bir mahrem risale vard› ki, o mahrem risalenin neflri-
ni men etmifltim. “Öldükten sonra neflrolunsun” demifl-
tim. Sonra mahkemeler al›p okudular, tetkik ettiler, son-
ra beraat verdiler. Mahkeme-i Temyiz o beraati tasdik et-
ti. Ben de bunu dâhilde asayifli temin için ve yüzde dok-
san befl masuma zarar gelmemesi için neflredenlere izin
verdim. “Said, meflveretle neflredebilir” dedim.
aleyh:
karfl›, karfl›t.
asayifl:
emniyet, kanun ve nizam
hakimiyetin sa¤lanmas›.
beraat:
temize ç›kma; bir dava-
n›n neticesinde suçsuz oldu¤u
anlafl›lma.
bîçare:
çaresiz, zavall›.
bid’a:
dinin asl›na uymayan adet
ve uygulamalar..
dahil:
iç, içerisi.
evvel:
önce.
fütur:
zay›fl›k, gevfleklik, usanç.
hakikat:
gerçek, esas.
hizmet-i imaniye:
iman ve
Kur’an hakikatlerinin ikna edici
ve ilmî delillerle anlafl›lmas›na
hizmet etme.
hücum:
sald›rma.
ilcaat:
zorlamalar, mecbur etme-
ler.
kanaat-i tamme:
tam kanaat.
kesin, flüphe edilmeyen düflünce,
fikir.
Mahkeme-i Temyiz:
temyiz
mahkemesi, mahkeme kararlar›-
n›n yolunda verilip verilmedi¤ini
tetkik etmekle görevli makam,
yarg›tay.
mahrem:
herkesçe bilinmemesi
gereken, gizli.
mahzur:
haram edilmifl, yan›na
yaklafl›lmas› yasak edilmifl, ha-
ram.
maslahat:
fayda, maksat.
masum:
suçsuz, günahs›z, saf, te-
miz.
1088 |
BED‹ÜZZAMAN SA‹D NURSÎ
I
SPARTA
H
AYATI
men:
yasak etme, engelleme.
meflveret:
ifllerin konuflup
anlaflma yoluyla halledilmesi,
bir konu hakk›nda çeflitli ve
ehil flah›slardan fikir alma.
muar›z:
muhalefet eden,
karfl› ç›kan, muhalif.
mübah:
dinin emri ve yasa¤›
alt›nda bulunmayan, dine gö-
re helâl, haram veya mekruh
say›lmayan, ifllenmesinde se-
vap ve günah olmayan fley.
muhafaza:
koruma.
muhalif:
z›t, karfl›t, ayk›r›.
müspet:
olumlu.
muvaffak:
baflarm›fl, baflar›l›.
neflr:
kitap basma, ç›karma;
herkese duyurma, yayma.
Risale-i Nur:
Nur Risalesi, Be-
diüzzaman Said Nursî’nin
eserlerinin ad›.
sarf:
harcama.
tahammül:
zora dayanma,
kötü ve güç durumlara karfl›
koyabilme, katlanma.
tahkirat:
hakaret etmeler,
hor görmeler, küçük görme-
ler.
talebe:
ö¤renci.
taraftar:
tarafl›, bir taraf› des-
tekleyen.
tasdik:
do¤rulama, onayla-
ma.
temîn:
sa¤lama.
tetkik:
dikkatle araflt›rma, in-
celeme.
zaruret:
zorunluluk, mecburi-
yet.
zerre:
pek ufak parça, en kü-
çük parça.
zulüm:
haks›zl›k, eziyet, ifl-
kence.
1...,1078,1079,1080,1081,1082,1083,1084,1085,1086,1087 1089,1090,1091,1092,1093,1094,1095,1096,1097,1098,...1390
Powered by FlippingBook