için, düflmann hücumuyla beraber mücahidlerin yars
silâhn brakp cemaat hayrna flerik olmak, iki rekat
sonra onlar da hissedar olsun diye Fahr-i Âlem Aleyhis-
salâtü Vesselâm bir hadis-i flerifiyle emretmifl olmasdr.
Madem harpte bu ruhsat var. Ve madem cemaat hayr
da sünnet oldu¤u halde, o sünnete riayet etmek en bü-
yük bir hadise-i dünyeviyeye tercih edilmifl. Üstad- mut-
lakn böyle bir iflaretinden bir nüktecik alarak, biz de ruh
ve canmzla ittiba ediyoruz.
k i n c i s i :
Kahraman- slâm mam- Ali Radyallahü
Anh,
Celcelûtiye
nin çok yerlerinde ve ahirinde bir hi-
mayetçi istemifl ki, namaz içinde huzuruna gaflet gelme-
sin. Düflmanlar tarafndan ona bir hücum manas hatr-
na gelmemek, srf namazdaki huzuruna pek çok olan
düflmanlar tarafndan bir hücum tasavvuru ile namazda-
ki huzuruna mâni olunmamak için, bir muhafz ifriti der-
gâh- lâhîden niyaz etmifl.
flte bu biçare, ömrü bu zamanda hodfuruflluk içinde
yuvarlanan biçare kardefliniz de, hem sebeb-i hilkat-
âlemden, hem kahraman- slâmdan bu iki küçük nükte-
yi ders aldm. Ve bu zamanda çok lâzm olan Kurânn
esrarna ehemmiyet vermekle, harp içinde ruhunun mu-
hafazasn dinlemeyerek, Kurânn bir harfinin bir nük-
tesini beyan etmifl.
Said Nursî
è
ahir:
son.
aleyhissalâtü vesselâm:
salât ve
selam onun üzerine olsun anla-
mnda Hz. Muhammede dua.
beyan:
açklama, bildirme, izah.
bîçare:
çaresiz, zavall.
Celcelûtiye:
Peygamberimiz Re-
sul-i Ekremin (a.s.m.) derslerine
istinaden, asl cifir ve ebcet hesa-
b ile alâkal olarak Hz. Ali (r.a.) ta-
rafndan telif edilen Süryanice bir
kasidedir.
cemaat:
bir imama uyup namaz
klan Müslümanlar toplulu¤u.
dergâh- lâhî:
lâhî dergâh, s¤-
nak, Allah kat.
ehemmiyet:
önem, de¤er, ky-
met.
esrar:
srlar, gizli hakikatler.
Fahr-i Alem:
âlemin övüncü, âle-
min kendisiyle övündü¤ü Pey-
gamberimiz (a.s.m.).
gaflet:
dikkatsizlik, endiflesizlik,
Allahtan uzaklaflp nefsin arzula-
rna dalmak.
hâdise-i dünyeviye:
dünya ile il-
gili hadise, dünyaya ait olay.
hadis-i flerif:
Peygamberimizden
aktarlan sözlerin genel ad.
harp:
savafl.
himayet:
koruma, esirgeme.
hissedar:
hisse sâhibi, hissesi
olan.
hodfürufl:
kendini be¤endirmeye
çalflan, övünen.
hücûm:
saldrma.
1094 |
BEDÜZZAMAN SAD NURSÎ
I
SPARTA
H
AYATI
hücûm:
saldrma.
ifrit:
korkunç ve zararl cin.
ittiba:
tabi olma, uyma, itaat
etme.
kahramân- slâm:
slâm
kahraman, mücahit.
madem:
...den dolay, böyle
ise.
mâni:
engel.
mücahit:
cihat eden, sava-
flan.
muhafaza:
koruma.
muhâfz:
koruyucu, bekçi.
niyaz:
Allaha yalvarma ve
yakarma.
nükte:
ince manal, ancak
dikkatle anlafllabilen mana
veya söz.
Radyallahü Anh:
Allah on-
dan raz olsun.
riayet:
uyma, tâbi olma.
ruh:
dirilik kayna¤, hayatn
temeli ve sebebi olan manevî
varlk.
ruhsat:
mevcut bir dinî hük-
mün özür sebebiyle belirli
flartlar altnda geniflletilmesi
veya kolaylafltrlmas.
sebeb-i hilkat-i âlem:
âlemin
yaratlfl sebebi.
flerik:
ortak.
sünnet:
Hz. Muhammedin
(a.s.m.) Kurân dflnda, Müslü-
manlara örnek olan mübarek
söz, fiil ve emirleri, kabulleri
veya takrirleri.
tasavvur:
bir fleyi zihinde fle-
killendirme, düflünme.
üstad- mutlak:
ilimde üs-
tünlü¤ü ve ö¤reticili¤i tartfl-
masz olan üstat.