Tarihçe-i Hayat - page 1099

flimdiki para ile befl milyon liraya yak›n bir tahsisat ver-
mekle, tâ o zamanda böyle k›ymetdar bir üniversitenin
tesisine her fleyden ziyade ehemmiyet verdiler. Hatta
dinde çok lâkayt ve garpl›laflmak ve an’anattan tecerrüt
etmek taraftar› bulunan bir k›s›m mebuslar dahi onu im-
za ettiler. Yaln›z onlardan ikisi dediler ki:
“Biz flimdi ulûm-i an’ane ve ulûm-i diniyeden ziyade
garpl›laflmaya ve medeniyete muhtac›z.”
Ben de cevaben dedim:
Siz, farz-› muhal olarak, hiçbir cihette ihtiyaç olmasa
da, ekser enbiyan›n Asya’da, flarkta zuhuru ve ekser hü-
keman›n ve filozoflar›n garpta gelmelerinin delâletiyle
Asya’y› hakikî terakki ettirecek, fen ve felsefenin tesira-
t›ndan ziyade hiss-i dinî oldu¤u halde, bu f›trî kanunu na-
zara almayarak garpl›laflmak nam›yla an’ane-i ‹slâmiyeyi
b›raksan›z ve lâdinî bir esas yapsan›z dahi, dört befl bü-
yük milletlerin merkezinde olan vilâyat-› flarkiyede millet,
vatan selâmeti için dine, ‹slâmiyetin hakaikine kat’iyen
tarafdar olmak, size lâz›m ve elzemdir. Binler misallerin-
den bir küçük misal size söyleyece¤im:
Ben Van’da iken, hamiyetli Kürt bir talebeme dedim
ki: “Türkler ‹slâmiyete çok hizmet etmifller. Sen onlara
ne niyetle bak›yorsun?” dedim.
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 1099
I
SPARTA
H
AYATI
den gerçek anlamda yararlana-
rak, bolluk, güvenlik ve rahatl›k
içinde yaflay›fl.
misal:
örnek.
nam:
ad.
nazar:
bak›fl, dikkat.
flark:
do¤u, do¤u bölgeleri.
selâmet:
salimlik, eminlik, kurtu-
lufl, korku ve endifleden uzak ol-
ma.
tahsisat:
bir kimse ve daire için
ayr›lm›fl para, ödenek.
talebe:
ö¤renci.
taraftar:
tarafl›, bir taraf› destek-
leyen.
tecerrüt:
soyunma, soyutlanma,
uzak olma.
terakki:
yükselme, ilerleme.
tesirat:
etkiler, tesirler.
tesis:
kurma, meydana getirme.
ulûm-i an’ane:
gelenek hâline
gelmifl, klasik ilimler.
ulûm-i diniye:
dinî ilimler.
vilayat-› flarkiye:
flark vilayetleri,
do¤u illeri.
ziyade:
çok, fazla.
zuhur:
ortaya ç›kma.
an’anat:
an’aneler, gelenek-
ler.
an’ane-i ‹slâmiye:
‹slâmî ge-
lenek.
cevaben:
cevap olarak, karfl›-
l›k fleklinde.
cihet:
yön.
delâlet:
delil olma, gösterme;
alamet, iflaret.
ehemmiyet:
önem, de¤er,
k›ymet.
ekser:
pek çok.
elzem:
daha (en, pek) lâz›m,
lüzumlu, gerekli.
enbiya:
nebiler, peygamber-
ler.
farz-› muhal:
imkâns›z› farz
etme, olmayacak bir fleyi ola-
cakm›fl gibi düflünme.
felsefe:
madde ve hayat›
bafllang›ç ve gaye bak›m›n-
dan inceleyen ilim.
fen:
tecrübî, ispatla meydana
gelmifl ilimlere verilen genel
ad.
f›trî:
tabiî, do¤al.
garp:
bat›.
hakaik:
hakikatler, do¤rular,
gerçekler.
hakikî:
gerçek.
hamiyet:
gayret.
hiss-i dinî:
din duygusu.
hükema:
filozoflar.
kat’iyen:
katî olarak, kesin
olarak, kesinlikle.
k›ymettar:
k›ymetli, de¤erli.
lâdinî:
din d›fl›, dinsiz, dinle
alâkas› olmayan.
lâkayt:
kay›ts›z, ilgisiz.
mebus:
milletvekili.
medeniyet:
ilim, teknik, sa-
nayi ve ticaretin nimetlerin-
1...,1089,1090,1091,1092,1093,1094,1095,1096,1097,1098 1100,1101,1102,1103,1104,1105,1106,1107,1108,1109,...1390
Powered by FlippingBook