Krk sene evvel, bir baflkumandan beni bir parça dün-
yaya alfltrmak için baz kumandanlar, hatta hocalar
benim yanma gönderdi. Onlar dediler:
Biz flimdi mecburuz.
1
'
ôr
No
G n
Qr
Rp
h l
In
Qp
RGn
h o
Qp
ġn
J n
n
h
kaide-
siyle, Avrupann baz usullerini medeniyetin icaplarn
taklide mecburuz dediler.
Ben de dedim:
Çok aldanmflsnz. Zaruret sû-i ihti-
yardan gelse, katiyen do¤ru de¤ildir; haram helâl et-
mez. Sû-i ihtiyardan gelmezse, yani zaruret haram yo-
luyla olmamflsa zarar yok. Meselâ; Bir adam sû-i ihtiya-
ryla haram bir tarzda kendini sarhofl etse ve sarhoflluk-
la bir cinayet yapsa, hüküm aleyhine cari olur, mazur sa-
ylmaz, ceza görür. Çünkü, sû-i ihtiyaryla bu zaruret
meydana gelmifltir. Fakat bir meczup çocuk cezbe hâlin-
de birisini vursa, mazurdur. Ceza görmez. Çünkü ihtiya-
r dâhilinde de¤ildir.
flte, ben o kumandana ve hocalara dedim: Ekmek
yemek, yaflamak gibi zarurî ihtiyaçlar haricinde baflka
hangi zaruret var? Sû-i ihtiyardan, gayrimeflru meyiller-
den ve haram muamelelerden tevellüt eden hareketler
haram helâl etmeye medar olamazlar. Sinema, tiyatro,
dans gibi fleylerde tiryaki olmuflsa, mutlak zaruret olma-
d¤ ve sû-i ihtiyardan geldi¤i için, haram helâl etmeye se-
bep olamaz. Kanun-i beflerî de bu noktalar nazara almfl
ki, ihtiyar haricinde zaruret-i katiye ile, sû-i ihtiyardan
neflet eden hükümleri ayrmfltr. Kanun-i lâhîde ise, da-
ha esasl ve muhkem bir flekilde bu esaslar tefrik edilmifl.
TARHÇE- HAYATI
| 1087
I
SPARTA
H
AYATI
me, yönelme.
muamele:
davranma, davranfl.
muhkem:
sa¤lam olan, eksiklik
ve noksan olmayan.
mutlak:
kesin.
nazar:
bakfl, dikkat.
neflet:
meydana gelme, oluflma,
çkma.
sû-i ihtiyar:
kötü seçim, seçme-
nin fenal¤.
tarz:
biçim, flekil.
tefrik:
birbirinden ayrma, ayr
tutma.
tevellüt:
do¤ma, do¤um.
tiryaki:
bir fleye vazgeçemeye-
cek derecede alflmfl olan.
usûl:
metot, metodoloji; esaslar,
kaideler.
zaruret:
zorunluluk, mecburiyet.
zaruret-i katiye:
katî zaruret;
kesin ihtiyaç, katî zorunluluk.
zarurî:
zorunlu.
1.
Hiçbir günahkâr baflkasnn günahn yüklenmez. (Enam Suresi: 164.)
aleyh:
karfl, karflt.
baflkumandan:
baflkomutan,
bir devletin silahl kuvvetleri-
nin en yüksek rütbelisi.
cari:
cereyan eden, akan, iflle-
yen.
cezbe:
çekme, çekim; heye-
cen, coflkunluk.
cinayet:
cana kyma, katl ve-
ya bu derecede a¤r bir suç.
dâhil:
iç, içerisi.
evvel:
önce.
gayrimeflru:
meflru olmayan,
dine aykr, kanunsuz.
hariç:
bir fleyin dfl, dflars,
dflta kalan.
hüküm:
verilen karar.
icap:
gerekme hali, gerekli ol-
ma.
ihtiyar:
irade, tercih; kendi is-
tek ve arzularna göre hare-
ket etme.
kaide:
kural, esas, düstur.
Kanun- beflerî:
insanlarn or-
taya koydu¤u kanun.
kanun-i lâhî:
lâhî irade, lâhî
kanun.
katiyen:
katî olarak, kesin
olarak, kesinlikle.
kumandan:
komutan.
mazur:
özürlü, özrü olan.
meczup:
cezp edilmifl, bir yö-
ne çekilmifl.
medar:
sebep, vesile.
meselâ:
örne¤in.
meyil:
bir tarafa do¤ru e¤il-