Tarihçe-i Hayat - page 1087

K›rk sene evvel, bir baflkumandan beni bir parça dün-
yaya al›flt›rmak için baz› kumandanlar›, hatta hocalar›
benim yan›ma gönderdi. Onlar dediler:
“Biz flimdi mecburuz.
1
…'
ôr
No
G n
Qr
Rp
h l
In
Qp
RGn
h o
Qp
ġn
J n
’n
h
kaide-
siyle, Avrupa’n›n baz› usullerini medeniyetin icaplar›n›
taklide mecburuz” dediler.
Ben de dedim:
“Çok aldanm›fls›n›z. Zaruret sû-i ihti-
yardan gelse, kat’iyen do¤ru de¤ildir; haram› helâl et-
mez. Sû-i ihtiyardan gelmezse, yani zaruret haram yo-
luyla olmam›flsa zarar› yok. Meselâ; Bir adam sû-i ihtiya-
r›yla haram bir tarzda kendini sarhofl etse ve sarhoflluk-
la bir cinayet yapsa, hüküm aleyhine cari olur, mazur sa-
y›lmaz, ceza görür. Çünkü, sû-i ihtiyar›yla bu zaruret
meydana gelmifltir. Fakat bir meczup çocuk cezbe hâlin-
de birisini vursa, mazurdur. Ceza görmez. Çünkü ihtiya-
r› dâhilinde de¤ildir.”
‹flte, ben o kumandana ve hocalara dedim: “Ekmek
yemek, yaflamak gibi zarurî ihtiyaçlar haricinde baflka
hangi zaruret var? Sû-i ihtiyardan, gayrimeflru meyiller-
den ve haram muamelelerden tevellüt eden hareketler
haram› helâl etmeye medar olamazlar. Sinema, tiyatro,
dans gibi fleylerde tiryaki olmuflsa, mutlak zaruret olma-
d›¤› ve sû-i ihtiyardan geldi¤i için, haram› helâl etmeye se-
bep olamaz. Kanun-i beflerî de bu noktalar› nazara alm›fl
ki, ihtiyar haricinde zaruret-i kat’iye ile, sû-i ihtiyardan
nefl’et eden hükümleri ay›rm›flt›r. Kanun-i ‹lâhîde ise, da-
ha esasl› ve muhkem bir flekilde bu esaslar tefrik edilmifl.”
TAR‹HÇE-‹ HAYATI
| 1087
I
SPARTA
H
AYATI
me, yönelme.
muamele:
davranma, davran›fl.
muhkem:
sa¤lam olan, eksiklik
ve noksan› olmayan.
mutlak:
kesin.
nazar:
bak›fl, dikkat.
nefl’et:
meydana gelme, oluflma,
ç›kma.
sû-i ihtiyar:
kötü seçim, seçme-
nin fenal›¤›.
tarz:
biçim, flekil.
tefrik:
birbirinden ay›rma, ayr›
tutma.
tevellüt:
do¤ma, do¤um.
tiryaki:
bir fleye vazgeçemeye-
cek derecede al›flm›fl olan.
usûl:
metot, metodoloji; esaslar,
kaideler.
zaruret:
zorunluluk, mecburiyet.
zaruret-i kat’iye:
kat’î zaruret;
kesin ihtiyaç, kat’î zorunluluk.
zarurî:
zorunlu.
1.
Hiçbir günahkâr baflkas›n›n günah›n› yüklenmez. (En’am Suresi: 164.)
aleyh:
karfl›, karfl›t.
baflkumandan:
baflkomutan,
bir devletin silahl› kuvvetleri-
nin en yüksek rütbelisi.
cari:
cereyan eden, akan, iflle-
yen.
cezbe:
çekme, çekim; heye-
cen, coflkunluk.
cinayet:
cana k›yma, katl ve-
ya bu derecede a¤›r bir suç.
dâhil:
iç, içerisi.
evvel:
önce.
gayrimeflru:
meflru olmayan,
dine ayk›r›, kanunsuz.
hariç:
bir fleyin d›fl›, d›flar›s›,
d›flta kalan.
hüküm:
verilen karar.
icap:
gerekme hali, gerekli ol-
ma.
ihtiyar:
irade, tercih; kendi is-
tek ve arzular›na göre hare-
ket etme.
kaide:
kural, esas, düstur.
Kanun-› beflerî:
insanlar›n or-
taya koydu¤u kanun.
kanun-i ‹lâhî:
‹lâhî irade, ‹lâhî
kanun.
kat’iyen:
katî olarak, kesin
olarak, kesinlikle.
kumandan:
komutan.
mazur:
özürlü, özrü olan.
meczup:
cezp edilmifl, bir yö-
ne çekilmifl.
medar:
sebep, vesile.
meselâ:
örne¤in.
meyil:
bir tarafa do¤ru e¤il-
1...,1077,1078,1079,1080,1081,1082,1083,1084,1085,1086 1088,1089,1090,1091,1092,1093,1094,1095,1096,1097,...1390
Powered by FlippingBook