Şualar - page 595

evham bahanesiyle büyük reisin ona şahsî garazı ile
onun aleyhinde bazı adliyecileri teşvik ettiği hâlde, cemi-
yetçilik ve tarikatçilik ve risale-i nur cihetinde beraat et-
tirip, yalnız risale-i nur’un bir küçük parçası olan
Teset-
tür Risalesi’
ni bahane ederek, kanun ile değil de yalnız
kanaat-i vicdaniye ile yüz şakirt içinde beş-on şakirde al-
tışar ay ceza verdiler ki; tetkik zamanına kadar dört bu-
çuk ay mevkuf, yani bir buçuk ay hapis kaldıkları ve on
sene sonra denizli Mahkemesi yine dokuz ay cemiyetçi-
lik ve tarikatçilik gibi birkaç bahane ile yirmi senelik bü-
tün mektubat ve telifatlarını inceden inceye tetkik ile be-
raber, Ankara’nın Ağır Ceza Mahkemesine beş sandık
kitapları gönderdikleri ve iki sene o kitaplar ve mektup-
lar, Ankara ve denizli Mahkemelerinde tetkikten geçtik-
leri hâlde, o mahkemeler ittifakla cemiyetçilik, tarikatçi-
lik
(HaşİYe)
ve sair bahaneler cihetinde beraat kararı verip
o kitap ve mektupları aynen sahiplerine iade ve said’i
arkadaşlarıyla beraber beraat ettirdikleri hâlde, “bir siya-
sî cemiyetçi” nazarıyla ve “entrikacı bir adam” tarzında
Şualar | 595 |
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
gibileri.
adliye:
mahkeme, yargılama
işleriyle uğraşan daire.
aleyh:
karşı, karşıt.
bahane:
yalandan özür, asıl
sebebi gizlemek için ileri sü-
rülen uydurma sebep.
beraat:
temize çıkma; bir da-
vanın neticesinde suçsuz ol-
duğu anlaşılma.
cemiyetçilik:
cemiyet taraf-
tarlığı, particilik, grupçuluk.
cihet:
yön.
entrika:
bir çıkar sağlamak
veya birine zarar vermek mak-
sadıyla hazırlanan düzen, hile.
evham:
vehimler, zanlar, kuş-
kular, esassız şeyler, kuruntu-
lar.
garaz:
kötü kasıt, düşmanca
niyet, kin.
haşiye:
dipnot.
iade:
geri verme.
ittifak:
birleşme, fikir birliği
etme.
kanaat-i vicdaniye:
vicdanî
kanaat, vicdana ait fikir.
kanun:
yasa.
mektubat:
mektuplar, yazılı
şeyler, yazılar.
mevkuf:
tevkif edilmiş, hap-
sedilmiş, tutuklu.
nazar:
bakış, dikkat.
reis:
başkan.
şahsî:
şahsa, kişiye ait, husu-
sî.
şakirt:
talebe, öğrenci.
siyasî:
siyasetle ilgili, siyasete
ait.
tarikatçilik:
tarikat taraftarlı-
ğı.
telifat:
telifler, kaleme alınan
eserler, yazılanlar.
tetkik:
dikkatle araştırma, in-
celeme.
vesaire:
ve başkaları, bunun
HaşİYe:
nurların esası ve hedefi, iman-ı tahkikî ve hakikat-i kur’âniye-
dir. onun için, üç mahkeme, tarikat noktasında beraat vermişler.
Hem, bu yirmi senede hiçbir adam dememiş: “said bana tarikat ver-
miş.”
Hem bin seneden beri bu milletin ekser ecdadı bağlandığı bir mes-
lek, sebeb-i mes’uliyet olamaz.
Hem, gizli münafıklar, hakikat-i İslâmiyet’e “tarikat” namını takıp, bu
milletin dinine taarruz ettiklerine karşı galibâne mukabele edenler, tari-
katle ittiham edilmezler.
Cemiyet ise, uhuvvet-i İslâmiye cihetinde bir uhrevî kardeşliktir. Yok-
sa siyasî cemiyet olmadığına üç mahkeme hüküm vermişler; o cihette
beraat ettirmişler.
1...,585,586,587,588,589,590,591,592,593,594 596,597,598,599,600,601,602,603,604,605,...1581
Powered by FlippingBook