meşguliyetine bu kadar ilişmeye hangi kanun müsaade
ediyor?
Vatana ve millete ve ahlâka çok zararlı olan dinsizlerin
kitaplarının intişarına ve komünistlerin neşriyatına serbes-
tiyet kanunu ile ilişilmediği hâlde, üç mahkeme medar-ı
mes’uliyet olacak içinde hiçbir maddeyi bulmayan ve mil-
let ve vatanın hayat-ı içtimaiyesini ve ahlâkını ve asayişi-
ni temine yirmi seneden beri çalışan ve bu milletin haki-
kî bir nokta-i istinadı olan âlem-i İslâm’ın uhuvvetini ve
bu millete dostluğunu iadeye ve o dostluğu takviyesine te-
sirli bir surette çabalayan ve diyanet riyasetinin uleması
tenkit niyetiyle dâhiliye Vekilinin emriyle üç ay tetkikten
sonra tenkit etmeyerek, tam kıymetini takdir edip “kıy-
mettar eser” diye diyanet kütüphanesine konulan
Zülfi-
kar
ve
Asa-yı Mûsa
gibi ve kabr-i peygamberî (Aleyhissa-
lâtü Vesselâm) üzerinde alâmet-i makbuliyet olarak
Asa-
yı Mûsa
mecmuasını hacılar gördükleri hâlde, nur ecza-
larını evrak-ı muzırra gibi toplayıp mahkeme eline ver-
mek, acaba hiçbir kanun, hiçbir vicdan, hiçbir insaf buna
müsaade eder mi?
Sekizincisi
: Yirmi iki sene sıkıntılı sebepsiz bir nefiy-
den sonra tam serbestiyet verildiği hâlde, binler akraba
ve ahbabı bulunan doğduğu memleketine gitmeyerek,
gurbeti, kimsesizliği tercih ederek, tâ ki dünyaya ve ha-
yat-ı içtimaiyeye ve siyasete temas etmesin; ve çok se-
vaplı olan camideki cemaatin hayrını bırakıp, odasında
yalnız namazını kılıp oturmasını tercih eden, yani halkın
Şualar | 599 |
o
n
d
ördÜncÜ
Ş
ua
cezalandırarak başka bir yerde
ikamet etmeye mecbur etme; sür-
gün.
neşriyat:
yayınlar.
nokta-i istinat:
dayanak noktası,
güvenme ve itimat noktası.
riyaset:
reislik, başkanlık.
serbestiyet:
serbestlik, rahat ve
serbest olma hâli.
sevap:
hayırlı bir işe karşı Allah
tarafından verilen mükâfat; sevap.
siyaset:
politika.
suret:
biçim, şekil, tarz.
takdir:
kıymet verme, ölçme.
takviye:
kuvvetlendirme, sağlam-
laştırma, teyit ve tasdik etme.
temin:
güvenlik, emniyet hissi ver-
me, şüphe ve korkuyu giderme.
tenkit:
eleştirme.
tetkik:
dikkatle araştırma, incele-
me.
uhuvvet:
kardeşlik, din kardeşli-
ği.
ulema:
âlimler, bilginler, ilim sa-
hipleri.
vekil:
nazır, bakan.
vicdan:
insanın içindeki iyiyi kö-
tüden ayırabilen ve iyilik etmekten
lezeet duyan ve kötülükten elem
alan manevî bir his.
ahbap:
dostlar.
akraba:
yakınlar, aralarında
soyca yakınlık bulunanlar, hı-
sımlar.
alâmet-i makbuliyet:
kabul
olunduğunu belirtilen işaret,
nişan v.b.
âlem-i İslâm:
İslâm âlemi, İs-
lâm dünyası.
aleyhissalâtü vesselâm:
‘salât
ve selam onun üzerine olsun’
anlamında Hz. Muhammed’e
dua.
asayiş:
kanun ve nizam hâki-
miyetinin sağlanması.
Dâhiliye:
İç İşleri Bakanlığı.
Diyanet:
Diyanet İşleri Teşki-
lâtı.
ecza:
cüz’ler, parçalar, kısım-
lar.
evrak-ı muzırra:
zararlı evrak,
kâğıtlar, yapraklar.
gurbet:
yabancı yere gidip kal-
ma, doğup büyünülen yerler
dışında kalma.
hakikî:
gerçek.
hayat-ı içtimaiye:
sosyal ha-
yat, toplum hayatı.
iade:
geri verme.
intişar:
yayılma, dağılma, neş-
rolunma.
kabr-i peygamberi:
Hz. Pey-
gamberin mezarı.
kanun:
yasa.
kıymet:
değer.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
mahkeme:
dava, duruşma.
mecmua:
tertip ve tanzim edil-
miş şeylerin hepsi, koleksiyon.
medar-ı mes’uliyet:
sorum-
luluk sebebi.
meşguliyet:
meşgul olma, bir
iş yapma.
müsaade:
izin.
nefiy:
sürme, sürgün etme,