Şualar - page 549

mazeret olabilir zannıyla, tahliyeden sonra değişmek ih-
timaline binaen derim: Bu derece kıymettar bir mala bu
maddî ve manevî fiyat veren ve bu azabı çeken o maldan
vazgeçmek büyük bir hasarettir. Hem her birisi, risale-i
nur’un eczalarını ve alâkadarlarını ve bizi muhafaza ve
yardım ve hizmeti birden bıraksa; hem ona, hem bizlere
lüzumsuz bir zarardır. onun için,
ihtiyatla beraber, sadâ-
kati ve irtibatı ve hizmeti değiştirmemek lâzımdır.
* * *
(1)
o
¬n
fÉ n
ër
Ñ° o
S /
¬ p
ª° r
SÉp
H
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Bir cilve-i inayet-i rabbaniye ve bir himayet-i hıfz-ı İlâ-
hiyedir ki, Ankara’da ehl-i vukuf heyeti, risale-i nur’un
hakikatlerine karşı mağlûp olup, şiddetli tenkit ve itirazın
çok esbabı var iken âdeta beraatine karar verdiklerini işit-
tim. Hâlbuki, mahremlerin şedit ifadeleri ve müdafaatın
dokunaklı meydan okumaları ve Maarif Vekilinin dehşetli
hücumu ve ehl-i vukufun heyetinde Maarif dairesine
mensup ehemmiyetli iki maddî feylesofların ve yeni icat-
lara taraftar büyük bir âlimin bulunması ve bir seneden
beri gizli zındıka komitesi aleyhimize Halk Fırkasını ve
Maarifi sevk etmesi cihetiyle, ehl-i vukufun pek şiddetli
itirazları ve bizi ağır cezalarla ittiham etmelerini bekler-
ken, himayet ve inayet-i rahmaniye imdada yetişip
onlara risale-i nur’un yüksek makamını göstererek, şid-
detli tenkitlerden vazgeçirmiş. Hatta bizi cezalardan kur-
tarmak fikriyle ve eskişehir meselesi ve otuz Bir Mart
Şualar | 549 |
o
n
Ü
çÜncÜ
Ş
ua
mite.
himayet:
koruma, esirgeme, mu-
hafaza etme.
himayet-i hıfz-ı İlâhiye:
Allah’ın
koruması ve kollaması.
hücum:
saldırma.
icat:
yeni bir şey ortaya koyma,
yeniden bir şey çıkarma, buluş.
ihtimal:
olabilirlik.
ihtiyat:
ileriyi düşünme, ilerisini
düşünerek davranma, geleceği dü-
şünerek tedbirli hareket etme.
imdat:
yardım.
inayet-i rahmaniye:
çok merha-
metli olan Allah’ın yardımı.
irtibat:
bir şeye bağlı olma, bağ-
lanma.
itiraz:
bir mahkemenin görüş ve
kararına karşı bir görüş öne sürü-
lerek değiştirilmesini isteme.
itiraz:
kabul etmediğini belirtme,
karşı çıkma.
ittiham:
suç altında bulunma, töh-
metli olma, töhmet altında olma.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
komite:
kötü bir maksat için top-
lanmış gizli cemiyet.
maarif vekili:
eğitim bakanı.
maarif:
eğitim bakanlığı.
maddî:
madde ile alâkalı, cisma-
nî.
mağlûp:
boyun eğme, yenilme,
yenilmiş olma.
mahrem:
herkesçe bilinmemesi
gereken, gizli.
makam:
yer, mevki.
manevî:
manaya ait, maddî ol-
mayan.
mazeret:
özür, elde olmadan ya-
pılan suç, kabahat.
mensup:
bir şeye veya kimseye
nispeti olan, alâkası bulunan, bir
şeyle ilgili olan.
mesele:
ehemmiyetli, önemli iş.
müdafaat:
müdafaalar, savunma-
lar, korunmalar.
muhafaza:
koruma.
nazar:
bakış, dikkat.
sadâkat:
bağlılık, doğruluk.
şedit:
şiddetli.
sevk:
ulaştırma, yöneltme.
sıddık:
çok doğru, dürüst, hakkı
ve hakikati tereddütsüz kabulle-
nen.
tahliye:
tutukluyu serbest bırak-
ma.
taraftar:
taraflı, birinin veya bir
grubun tarafını tutan, bir tarafı
destekleyen.
tenkit:
eleştirme.
zındıka:
dinsizlik, inançsızlık.
âdeta:
sanki.
alâkadar:
ilgili, ilişkili, müna-
sebetli, bağlı.
aleyh:
karşı, karşıt.
âlim:
ilim ile uğraşan, ilim ada-
mı.
azap:
ceza, büyük sıkıntı, şid-
detli acı.
aziz:
muhterem, saygın.
beraat:
temize çıkma; bir da-
vanın neticesinde suçsuz ol-
duğu anlaşılma.
binaen:
-den dolayı, bu se-
bepten.
cihet:
yön, sebep, vesile.
cilve-i inayet-i rabbaniye:
Rabbimizin görünen yardım-
ları.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
ecza:
cüz’ler, parçalar, kısım-
lar.
ehemmiyetli:
önemli.
ehl-i vukuf:
bir mesele hak-
kında bilgi ve yetki sahibi olan-
lar, hâkimler.
esbap:
sebepler, vasıtalar.
feylesof:
sapık fikirli, felsefe
ile uğraşan.
fırka:
siyasî parti.
hakikat:
gerçek, esas.
hasaret:
hasar, zarar, ziyan.
heyet:
bir topluluğu meydana
getiren kişilerin bütünü, ko-
mite.
heyet:
bir topluluğu meydana
getiren kişilerin bütünü, ko-
1.
Her türhlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
1...,539,540,541,542,543,544,545,546,547,548 550,551,552,553,554,555,556,557,558,559,...1581
Powered by FlippingBook