Üçüncü Makam
Bu Makam tevhidin üç küllî alâmetini
icmalen beyan edecek.
Vahdetin tahakkukuna ve vücuduna delâlet eden deliller ve
alâmetler ve hüccetler had ve hesaba gelmez. Onlardan binler
bürhanlar Siracünnur’da tafsilen beyan edildiğinden, bu Üçün-
cü Makamda yalnız üç küllî hüccetlerin icmalen beyanıyla ikti-
fa edildi.
BİRİNCİ ALÂMET VE HÜCCET
ki,
(1)
o
?n
ór
Mn
h
ke-
limesi onun neticesidir.
Her şeyde bir vahdet var. Vahdet ise, bir vahide delâ-
let ve işaret eder.
evet, vahit bir eser, bilbedahe vahit bir sâni’den sudûr
eder. Bir, elbette “Bir”den gelir. Her şeyde bir birlik bu-
lunduğundan, elbette bir tek zatın eseri ve sanatı olduğu-
nu gösterir.
evet,
bu kâinat, bin birlikler perdeleri içinde sarılı bir
gül goncası gibidir; belki, esma ve ef’al-i umumiye-i İlâhi-
yenin adedince vahdetleri giymiş bir tek insan-ı ekberdir;
belki, enva-ı mahlûkat sayısınca, dallarına vahdetler, bir-
likler asılmış bir şecere-i tuba-i hilkattir.
evet, kâinatın idaresi bir ve tedbiri bir ve saltanatı bir
ve sikkesi bir; bir, bir, bir, tâ binbir bir birler kadar. Hem
bu kâinatı çeviren isimler ve fiiller bir iken, her biri kâ-
inatı veya ekserini ihata eder. Yani, içinde işleyen
hikmeti bir ve inayeti bir ve tanzimatı bir ve iaşesi bir ve
Şualar | 51 |
i
kinci
Ş
ua
yaratan Allah.
sikke:
alâmet, nişan, turra.
sudûr:
sâdır olma, meydana çık-
ma, çıkma, olma.
şecere-i Tuba-i hilkat:
Tuba mi-
sali yaratılış ağacı, silsilesi.
tafsilen:
tafsilli bir şekilde, uzun
uzadıya, ayrıntılı olarak.
tahakkuk:
gerçekleşme, delil ile
ispat edilme, kesinleşme.
tanzimat:
tanzimler, nizam ver-
meler, düzenlemeler.
tevhid:
Allah’ın bir olduğuna inan-
ma, birleme.
vahdet:
birlik ve teklik.
vahit:
zatında ve sıfatlarında tek
ve yegâne olan.
vücut:
varlık.
zat:
azamet ve ululuk sahibi olan.
alâmet:
belirti, işaret, iz.
beyan etmek:
açıklamak, bil-
dirmek, izah etmek.
beyan:
açıklama, bildirme, izah.
bilbedahe:
açıktan, aşikâr ola-
rak.
bürhan:
delil, ispat, tanık, hüc-
cet.
delâlet:
delil olma, gösterme.
delil:
bir davayı ispata yara-
yan şey, bürhan.
ef’al-i umumiye-i İlâhiye:
her
tarafı kuşatan İlâhî fiiller, işler.
ekser:
pek çok.
enva-ı mahlûkat:
yaratılmış
olanların türleri, çeşitleri.
esma:
adlar, isimler.
fiil:
iş, hareket.
had ve hesaba gelmeme:
sa-
yısız ve sınırsız olma.
hikmet:
İlâhî gaye, gizli se-
bep.
hüccet:
delil.
iaşe:
geçindirme, besleme, ya-
şatma.
icmalen:
kısaltarak, kısaca,
özetle.
ihata:
kuşatma, içine alma.
iktifa:
yeterli bulma, kâfi gör-
me, var olanla yetinme.
inayet:
yardım, ihsan, lütuf.
insan-ı ekber:
büyük ve en
makbul olan insan, kâinat.
saltanat:
sultanlık, padişahlık,
hükümdarlık.
Sâni:
her şeyi sanatlı olarak
1.
Allah birdir.