devam edecek
. İmanî hizmetinizde kazandığınız ebedî se-
vaplar ve ruhî ve kalbî faziletler ve sevinçler, şimdiki ge-
çici ve muvakkat gamları ve sıkıntıları hiçe indirir kana-
atindeyim. Şimdiye kadar, risale-i nur Şakirtleri gibi, çok
kudsî hizmette çok az zahmet çekenler olmamış.
evet, cennet ucuz değil. İki hayatı imha eden küfr-i
mutlaktan kurtarmak, bu zamanda pek çok ehemmiyet-
lidir. Bir parça meşakkat olsa da, şevk ve şükür ve sabır-
la karşılamalı.
Madem bizi çalıştıran Hâlık’ımız Rahîm ve
Hakîm’dir; başa gelen her şeyi rıza ile, sevinç ile, rahme-
tine, hikmetine itimat ile karşılamalıyız
.
kahraman bir kardeşimiz,
Ayetü’l-Kübra
meselesinde
bütün mes’uliyeti kendine alıp,
Hizb-i Kur’ân
’ı ve
Hizb-i
Nur
’u ve kalemiyle kazandığı fevkalâde uhrevî şeref ve fa-
zilete istihkakını tam göstermiş; beni derin sevinçlerle ağ-
latmış. Ve Yedinci Şua olan
Ayetü’l-Kübra
tam nazar-ı
dikkati celp ederek, ileride ona lâyık bir fütuhatı ihzar et-
mek hikmetiyle ona gelen bu muvakkat müsadere, o kar-
deşimizin ve rüfekasının hizmetlerini ve masraflarını zayi
etmeyecek, inşaallah daha parlattıracak diye, rahmet-i İlâ-
hiyeden bekleriz.
sizi bütün dualarında
(1)
Én
æ r
¶n
Ør
MGn
h ,Én
ær
ªn
Mr
QGn
h ,Én
f r
ôp
Ln
G
gibi
bütün mütekellim-i maalgayr sîgalarında bilâistisna dâhil
edip, kesretli cesetler ve bir tek ruh hükmünde şirket-i
maneviyemizin düsturlarıyla çalışan ve sizin sıkıntınız ile
Şualar | 481 |
o
n
Ü
çÜncÜ
Ş
ua
imanî:
imana ait olan, imana dair
olan, imanla ilgili.
imha:
ortadan kaldırma, mahvet-
me.
inşaallah:
‘Allah izin verirse’ ma-
nasında kullanılan bir dua.
istihkak:
hak etme, hak kazanma,
hakkı olma.
itimat:
dayanma, güvenme.
kalbî:
kalple ilgili, kalbe ait.
kanaat:
inanma, görüş, fikir.
kesretli:
çokluğu olan, çok fazla.
kudsî:
mukaddes, yüce.
küfr-i mutlak:
kayıtsız şartsız kü-
für, mutlak küfür, hiç bir imanî
hükmü, delili, hakikati kabul et-
meme, kesin ve tam bir inkâr.
lâyık:
uygun, yakışır, münasip.
meşakkat:
zahmet, sıkıntı, güçlük,
zorluk.
mes’uliyet:
mes’ul olma hâli, so-
rumluluk.
müsadere:
toplatma, elden alma.
muvakkat:
geçici.
nazar-ı dikkat:
dikkatli bakma,
dikkatli bakış.
rahîm:
merhamet eden, çok mer-
hametli olan, esirgeyen, koruyan,
acıyan Allah.
rahmet:
şefkat etmek, merhamet
etmek, esirgemek.
rahmet-i İlâhîye:
Allah’ın sonsuz
rahmeti, İlâhî rahmet.
rıza:
razılık, razı olma, hoşnutluk,
memnunluk.
rüfeka:
arkadaşlar, refikler.
ruh:
dirilik kaynağı, hayatın temeli
ve sebebi olan manevî varlık.
ruhî:
ruha ait, ruhla ilgili.
sabır:
başa gelen üzücü olaylara,
belâ ve afetlere veya bir haksızlığa
katlanma, tahammül göstererek
Allah’a tevekkül edip sıkıntılara
göğüs germe.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şeref:
manevî büyüklük, yücelik,
onur.
sevap:
hayırlı bir işe karşı Allah
tarafından verilen mükâfat; sevap.
şevk:
şiddetli arzu, aşırı istek ve
heves.
sîga:
kip, fiilin çekiminden mey-
dana gelen; şahıs, zaman ve vasfı
değiştiren hâl.
şirket-i maneviye:
manevî şirket,
manevî ortalık.
şükür:
Allah’ın nimetlerine karşı
memnunluk gösterme, gerek dil
ile gerekse hâl ile Allah’ı hamd
etme.
uhrevî:
ahirete dair, ahirete ait,
ahiret âlemiyle ilgili.
zahmet:
sıkıntı, eziyet, meşakkat.
zayi:
elden çıkmış, zarar, ziyan.
bilâistisna:
istisnasız, ayırt et-
meksizin.
celp:
çekme, çekiş, kendine
çekmek.
ceset:
vücut, beden.
dâhil:
karışma, girme.
düstur:
kanun, kural, esas,
prensip.
ebedî:
sonu olmayan, daimî,
sürekli.
ehemmiyetli:
önemli.
fazilet:
değer, meziyet, iman
ve irfan itibarıyla olan yüksek
derece.
fevkalâde:
olağanüstü.
fütuhat:
zaferler, fetihler, ga-
libiyetler.
gam:
keder, üzüntü.
Hakîm:
her şeyi bir maksatla
uygun ve hikmetle yaratan,
hikmet sahibi Allah.
Hâlık:
yoktan yaratan, her şeyi
yoktan var eden, yaratıcı; Al-
lah.
hikmet:
İlahî gaye, gizli sebep,
fayda, yüksek bilgi.
Hizb-i Kur’ân:
Kur’ân ayetle-
rinden bir kısmının bir araya
getirilmiş hâli.
Hizb-i Nur:
Risale-i Nur ve
Ayetü’l-Kübra’nın bir özeti ma-
hiyetinde Nur’a ait hizip isimli
bir Arabca dua.
hükmünde:
değerinde, yerin-
de.
ihzar:
hazır etme, hazırlama.
1.
Bizi kurtar. • Bize merhamet et. • Bizi muhafaza eyle.