Şualar - page 444

On İkinci Şua
Denizli Mahkemesi Müdafaatından
(HaşİYe)
(1)
o
¬n
fÉn
ër
Ño
°S /
¬p
ªr
°SÉp
H
evet; biz bir cemiyetiz ve öyle bir cemiyetimiz var ki,
her asırda, üç yüz elli milyon dahil mensupları var ve her
gün beş defa namazda, o mukaddes cemiyetin prensip-
lerine kemal-i hürmetle alâkalarını ve hizmetlerini göste-
riyorlar.
(2)
l
In
ƒr
Np
G n
¿ƒo
æp
erD
ƒ o
Ÿr
G Én
ªs
fp
G
kudsî programıyla birbirinin
yardımına, dualarıyla ve manevî kazançlarıyla koşuyorlar.
İşte biz bu mukaddes ve muazzam cemiyetin efradında-
nız ve hususî vazifemiz de, kur’ân’ın imanî hakikatlerini
tahkikî bir surette ehl-i imana bildirip, onları ve kendimi-
zi idam-ı ebedîden ve daimî, berzahî haps-i münferitten
kurtarmaktır. sair dünyevî ve siyasî ve entrikalı cemiyet
ve komitelerle ve bizim medar-ı ittihamımız olan cemiyet-
cilik gibi asılsız ve manasız gizli cemiyetle hiçbir münase-
betimiz yoktur ve tenezzül etmiyoruz.
* * *
HaşİYe:
üstadımız Bediüzzaman said nursî Hazretleri, denizli Mahke-
mesi Müdafaanamesine bazı lüzumlu tayy ve ilâveleri yaparak Afyon
Mahkemesine –vahdet-i mesele münasebetiyle– aynı müdafaanameyi
ibraz ettiğinden, bu denizli Müdafaanamesinin büyük bir kısmını, Af-
yon Mahkemesi Müdafaanamesiyle birleştirmiş ve “on dördüncü Şua”
namını vermiştir.
alâka:
ilgi, ilişki, bağ.
asır:
yüzyıl.
cemiyet:
manevî birlik teşkil eden
topluluk.
dâhil:
içinde, giren.
daimî:
sürekli, devamlı.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
dünyevî:
dünyaya ait.
efrat:
fertler.
ehl-i iman:
inananlar, iman sa-
hipleri.
entrika:
bir çıkar sağlamak veya
birine zarar vermek maksadıyla
hazırlanan düzen, dalavere, hile,
desise.
hakikat:
gerçek, esas.
haps-i münferit:
ehl-i dalâlet için
ölüm ve kabir.
hususî:
özel.
idam-ı ebedî:
dirilmemek üzere
yok oluş, ahiret inancı olmadığı
için ölümü ebedî yokluğa gitmek
olarak görme.
imanî:
imana ait olan, imana dair
olan, imanla ilgili.
kemal-i hürmet:
hürmetin mü-
kemmelliği, tam ve kusursuz
mükemmel hürmet.
komite:
kötü bir maksat için
toplanmış gizli cemiyet.
kudsî:
mukaddes, yüce.
Kur’ân:
Allah tarafından vahiy
yoluyla Hz. Muhammed’e in-
dirilmiş, semavî kitapların so-
nuncusu.
manevî:
manaya ait, maddî
olmayan.
mensup:
bir şeye veya kim-
seye alâkası bulunan, bağlı
olan.
muazzam:
çok büyük, ulu,
yüce.
mukaddes:
takdis edilmiş, kut-
sal, aziz, temiz.
münasebet:
ilgi, alâka, ya-
kınlık.
prensip:
temel fikir, temel bilgi,
esas, ilke.
sair:
diğer, başka, öteki.
siyasî:
siyasetle ilgili, siyasete
ait.
suret:
biçim, şekil, tarz.
tahkikî:
araştırma ve inceleme
ile ilgili, inandığı şeylerin aslını,
esasını bilerek inanma.
tenezzül:
kendine aykırı düşen
bir işi veya durumu kabul
etme, alçalma.
vazife:
görev.
1.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
2.
Mü’minler kardeştirler. (Hucurat Suresi: 10.)
o
n
i
kinci
Ş
ua
| 444 | Şualar
?
OnİkinciŞua, Denizli’-
de 1944'te Türkçe ola-
rak telif edilmiştir.
1...,434,435,436,437,438,439,440,441,442,443 445,446,447,448,449,450,451,452,453,454,...1581
Powered by FlippingBook