Salisen
:
(1)
Gƒo
æn
e'
G n
øj/
ò s
dG t
»p
dn
h *n
G
cümlesi hem mana, hem
cifir ile risaletü’n-nur’a bir remzi var. Şöyle ki:
(HaşİYe)
[Bu makamda perde indi, yazmaya izin verilmedi. Baş-
ka zamana tehir edildi.]
@@@
Risale-i Nur kahramanı Hüsrev’in Meyvenin On Birinci
Meselesi münasebetiyle yazdığı mektubun bir parçasıdır.
(4)
/
?p
ór
ªn
ëp
H o
í` u
Ñ°n
ùo
j s
’p
G m
Ar
Àn
T r
øp
e r
¿p
Gn
h
(3)
@ o
¬n
fÉn
ër
Ñ°o
S /
¬p
ªr
°SÉp
H
(5)
o
¬o
JÉn
c
n
ôn
Hn
h $G o
án
ªr
Mn
Qn
h r
ºo
µ
r
« n
?n
Y o
?n
Ó° s
ùdn
G
Çok Mübarek, Çok Kıymettar, Çok Sevgili Üstadımız
Efendimiz!
Millet ve memleket için çok büyük güzellikleri ihtiva
eden Meyve, “dokuz Mesele”si ile, dehşetli bir zaman-
da, müthiş asiler içinde, en büyük düşmanlar arasında
hayretfeza bir surette şakirtlerine necat vermeye vesile
olmakla kalmamış, onuncu ve on Birinci Meseleleri ile
hususuyla nur’un şakirtlerini hakikat yollarında alkışla-
mış ve gidecekleri hakikî mekânları olan kabirdeki ahval-
lerinden ve herkesi titreten ve bilhassa ehl-i gaflet için
HaşİYe:
Bu nüktenin bakî kısmı şimdilik yazdırılmadığının sebebi, bir
derece dünyaya, siyasete temasıdır. Biz de bakmaktan memnuuz.
evet,
(2)
»'
¨r
àn
«n
d n
¿Én
°ùr
fp
’r
G s
¿p
G
bu tağuta bakar ve baktırır.
ahval:
hâller, durumlar.
asi:
isyan eden, başkaldıran.
bâkî:
geri kalan.
bilhassa:
özellikle.
cifir:
harflere verilen sayı kıymeti
ile geleceğe veya geçen hâdiselere,
ibarelerden tarih veya isme dair
işaretler çıkarmak ilmî.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
ehl-i gaflet:
dünyaya daldığından
dolayı ahiretin farkında olmayan.
hakikat:
gerçek, esas.
hakikî:
gerçek.
haşiye:
dipnot.
hayretfeza:
hayreti artıran.
hususuyla:
özellikle.
ihtiva:
içine alma, kapsama.
iman:
inanma, itikat.
kabir:
mezar.
kıymettar:
kıymetli, değerli.
kulp:
halka şeklinde sağlam sap.
mekân:
yer, mahal.
memleket:
bir devletin toprağı,
ülke, yurt, vatan, diyar.
memnu:
yasaklanmış, men edilmiş,
yasak.
mesele:
önemli konu.
mübarek:
feyizli, bereketli, kutlu.
münasebet:
vesile, … -dan do-
layı.
müthiş:
dehşet veren, ürküten,
dehşetli, korkunç.
necat:
kurtuluş, kurtulma, ha-
lâs, selâmet.
nükte:
ince manalı, düşündü-
rücü söz.
remiz:
işaret, işaretle anlatma,
isteğini işaretle ifade etme.
salisen:
üçüncü olarak.
siyaset:
hükûmet etme, devlet
idaresi; devlet işlerini düzen-
leme ve yürütme sanatıyla
ilgili görüş veya anlayış.
sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldığı
114 bölümden her biri.
suret:
biçim, şekil, tarz.
şakirt:
talebe, öğrenci.
tağut:
insanları Allah’a karşı
isyana sevk eden , isyankâr;
her batıl ma’bud, şeytan.
vesile:
aracı, vasıta.
1.
Allah iman edenlerin dostu ve yardımcısıdır. (Bakara Suresi: 257.)
2.
Muhakkak ki insan azgınlaşır. (Alâk Suresi: 6.)
3.
Her türlü kusur ve noksandan uzak olan Allah’ın adıyla.
4.
Hiçbir şey yoktur ki, Onu övüp Onu tesbih etmesin. (İsra Suresi: 44.)
5.
Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
MEYVE RİSALESİ
| 436 |
o
n
B
irinci
Ş
ua
Şualar