Haddimden yüz derece ziyade olan bu mektup muhte-
viyatını tevazu ile reddetmek bir küfran-ı nimet ve umum
şakirtlerin hüsnüzanlarına karşı bir ihanet olması ve ay-
nen kabul etmek bir gurur, bir enaniyet ve benlik bulun-
ması cihetiyle umum namına Risale-i Nur kâtibinin yaz-
dığı bu uzun mektubu –on üç fıkraları ilâve edip– hem bir
şükr-i manevî, hem gururdan, hem küfran-ı nimetten kur-
tulmak için size bir suretini gönderiyorum ki, Meyvenin
On Birinci Meselesinin ahirinde “Risale-i Nur’un ısparta
ve civarı talebelerinin bir mektubudur” diye ilhak edilsin.
Ben, bu mektubu, bu tadilât ile yazdığımız hâlde iki defa
bir güvercin yanımızdaki pencereye geldi. İçeriye girecek-
ti, Ceylan’ın başını gördü, girmedi. Birkaç dakika sonra
başkası aynen geldi. Yine yazanı gördü, girmedi. Ben de-
dim: “Herhâlde evvelki serçe ve kuddüs kuşu gibi müjde-
cilerdir. Veyahut bu mektup gibi müteaddit mektupları
yazdığımızdan, mübarek mektubun tadili ile mübarekiye-
tini tebrik için gelmişler”; kanaatimiz geldi.
Said Nursî
®
Şualar
o
n
B
irinci
Ş
ua
| 443 |
MEYVE RİSALESİ
had:
sınır.
hüsnüzan:
bir kimsenin veya
bir hâdisenin iyiliği hakkındaki
vicdanî ve iyi kanaat.
ihanet:
haksızlık etme.
ilhak:
ilâve etme, ekleme.
kanaat:
inanma, görüş, fikir.
kâtip:
yazan, yazıcı.
küfran-ı nimet:
nimete karşı
nankörlük etme, Cenab-ı Hak-
kın ihsan ettiği nimetleri bil-
memek, hürmetsizlikte bulun-
mak.
mesele:
önemli konu.
muhteviyat:
içindekiler.
mübarek:
feyizli, bereketli,
kutlu.
mübarekiyet:
mübareklik, fe-
yizlilik, bereketlilik.
müteaddit:
çeşitli, bir çok.
nam:
ad, yerine.
suret:
biçim, şekil, tarz.
şakirt:
talebe, öğrenci.
şükr-i manevî:
insanın duygu
ve azalarıyla ettiği şükür, ma-
nevî şükür.
tadil:
doğrultma, düzeltme, as-
lına uygun şekilde değiştirme.
tadilât:
değişiklikler, düzelt-
meler.
talebe:
talep eden, öğrenci.
tevazu:
alçak gönüllülük, ki-
birsizlik, bir kimsenin başka-
larını kendinden küçük gör-
memesi, onlara saygı ve sevgi
göstermesi, mütevazilik.
umum:
bütün.
ziyade:
çok, fazla.