Şualar - page 431

var. Hem, bütün şer herkese gelmez. Buna, remzen
bazıyeti ifade eden
r
øp
e
ve
u
ôn
°T
girmişler. Hasid, haset ettiği
zaman bütün şerdir. Bazıyete lüzum yoktur. Ve
(1)
p
ón
?o
© r
dG p
p
äÉ n
KÉs
Øs
ædn
G
remziyle, kendi menfaatleri için küre-i
arza ateş atan üfleyicilerin ve sihirbaz o diplomatların tah-
ribata ait bütün işleri ayn-ı şerdir diye, daha
u
ôn
°T
kelimesi-
ne lüzum kalmadı.
* * *
Bu Sureye Ait Bir Nükte-i İ’caziyenin
Haşiyesidir
nasıl, bu sure beş cümlesinden dört cümlesi ile bu as-
rımızın dört büyük şerli inkılâplarına ve fırtınalarına ma-
na-i işarî ile bakar; aynen öyle de, dört defa tekraren
u
ôn
°T r
øp
e
(şedde sayılmaz) kelimesiyle âlem-i İslâmca en deh-
şetli olan Cengiz ve Hülâgû fitnesinin ve Abbasi devleti-
nin inkıraz zamanının asrına dört defa mana-i işarî ile ve
makam-ı cifrî ile bakar ve parmak basar.
evet, şeddesiz
u
ôn
°T
beş yüz (500) eder;
r
øp
e
doksandır
(90). İstikbale bakan çok ayetler hem bu asrımıza, hem
o asırlara işaret etmeleri cihetinde, istikbalden haber
veren İmam-ı Ali (
rA
) ve gavs-ı Azam (
ks
) dahi, aynen
hem bu asrımıza, hem o asra bakıp haber vermişler.
Şualar
o
n
B
irinci
Ş
ua
| 431 |
MEYVE RİSALESİ
ifade edilen mana.
menfaat:
fayda.
nükte-i i’caziye:
şaşırtan, âciz bı-
rakan, mu’cizevî mana ihtiva eden
söz; çok veciz ve çarpıcı nükte.
remiz:
işaret, işaretle anlatma, is-
teğini işaretle ifade etme.
remzen:
remiz ile, işaret ederek,
işaretle.
sihirbaz:
büyü yapan, büyücü, si-
hirbaz.
sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldığı
114 bölümden her biri.
şedde:
Arabca ve Farsçada iki defa
okunması gereken bir harfin üze-
rine konulan ve o harfi iki defa
okutan işaret.
şer:
kötülük.
tahribat:
tahripler, yıkıp bozma-
lar.
tekraren:
defalarca, tekrarlana-
rak.
âlem-i İslâm:
İslâm âlemi, İs-
lâm dünyası.
asır:
yüzyıl.
ayet:
Kur’ân’ın her bir cümle-
si.
ayn-ı şer:
şerrin, kötülüğün tâ
kendisi.
bazıyet:
bazılarına ait oluş,
herkese ait olmama, herkesle
alâkalı olmama.
bazıyet:
bazılarına ait oluş,
herkese ait olmama, herkesle
alâkalı olmama.
cihet:
yön.
dehşetli:
ürkütücü, korkunç.
diplomat:
siyasette becerikli
olan, siyasetçi, siyasî.
fitne:
karışıklık.
Gavs-ı azam:
en büyük gavs,
Abdülkadir-i Geylânî Hazretle-
rinin namı.
haset:
kıskançlık, kıskanma,
çekemezlik.
hasid:
haset eden, kıskanan.
haşiye:
dipnot.
inkılâp:
bir hâlden başka bir
hale geçme, değişme, dönüş-
me.
inkıraz:
sönme, yok olma, tü-
kenme, bitme.
istikbal:
gelecek zaman.
küre-i arz:
yer küre, dünya.
makam-ı cifrî:
cifre ait makam,
cifir hesabına göre ulaşılan ne-
tice, sayı değeri.
mana-i işarî:
yazı ve işaretlerle
1.
Düğümlere üfleyen büyücüler. (Felâk Suresi: 4.)
1...,421,422,423,424,425,426,427,428,429,430 432,433,434,435,436,437,438,439,440,441,...1581
Powered by FlippingBook