Evet, izzet ve azamet isterler ki, esbap perdedar-ı
dest-i kudret ola aklın nazarında.
Tevhid ve ehadiyet isterler ki, esbap ellerini çeksinler
tesir-i hakikîden.
İşte, nasıl ki melekler ve umur-i hayriyede ve vücudi-
yede istihdam edilen zahirî sebepler, güzellikleri görün-
meyen ve bilinmeyen şeylerde kudret-i rabbaniyeyi ku-
surdan, zulümden muhafaza edip, takdis ve tesbih-i İlâ-
hîde birer vesiledirler. Aynen öyle de, cinnî ve insî şey-
tanlar ve muzır maddelerin umur-i şerriyede ve ademiye-
de istimalleri dahi, yine kudret-i sübhaniyeyi gadirden ve
haksız itirazlardan ve şekvalara hedef olmaktan kurtar-
mak ile takdis ve tesbihat-ı rabbaniyeye ve kâinattaki
bütün kusurattan müberra ve münezzehiyetine hizmet
ediyorlar. Çünkü, bütün kusurlar ademden ve kabiliyet-
sizlikten ve tahripten ve vazife yapmamaktan –ki birer
ademdirler– ve vücudu olmayan ademî fiillerden geliyor.
Bu şeytanî ve şerli perdeler, o kusurata merci olup, iti-
raz ve şekvaları bilistihkak kendilerine alarak, Cenab-ı
Hakkın takdisine vesile oluyorlar. zaten şerli ve ademî
ve tahripçi işlerde kuvvet ve iktidar lâzım değil. Az bir fi-
il ve cüz’î bir kuvvet, belki vazifesini yapmamakla, bazen
büyük ademler ve bozmaklar oluyor. o şerir failler muk-
tedir zannedilirler. Hâlbuki, ademden başka hiç tesirleri
ve cüz’î bir kesbden hariç bir kuvvetleri yoktur. Fakat, o
şerler ademden geldiklerinden, o şerirler hakikî faildirler.
Bilistihkak, eğer zîşuur ise cezayı çekerler. demek, sey-
yiatta o fenalar, faildirler. Fakat, haseneler ve hayırlarda
Şualar
o
n
B
irinci
Ş
ua
| 421 |
MEYVE RİSALESİ
kusur:
eksiklik, noksan, özür.
kusurat:
kusurlar, noksanlıklar,
eksiklikler, özürler.
kuvvet:
güç, kudret.
merci:
merkez, dönülecek yer.
muhafaza:
koruma.
muktedir:
iktidarlı, gücü yeten.
muzır:
zararlı, zarar veren.
müberra:
temize çıkmış, aklanmış;
müstesna, azade.
münezzehiyet:
hiç bir şeye muh-
taç olmama, eksiksiz, noksansız,
kusursuz olma.
nazar:
bakış, nezdinde.
perdedar-ı dest-i kudret:
kudret
elinin perdecisi, İlâhî kudreti giz-
leyen, İlâhî kudretin önündeki per-
de.
seyyiat:
seyyieler, fenalıklar, kö-
tülükler.
şekva:
şikâyet, yakınma, hoşnut-
suzluk, memnuniyetsizlik.
şer:
kötülük.
şerir:
şer işleyen, kötülük işleyen,
fenalık yapan.
şeytanî:
şeytana ait, şeytana has,
şeytanla ilgli.
tahrip:
harap etme, yıkma, boz-
ma.
takdis:
yüceltme, mukaddes say-
ma, kudsî ve mübarek sayma.
tesbihat-ı rabbaniye:
Allah’a ya-
pılan zikir, tesbih ve dualar.
tesbih-i İlâhî:
Allah’ı zikir ve tesbih
etme.
tesir:
etki.
tesir-i hakikî:
gerçek tesir, etki.
tevhid:
Allah’ın bir olduğuna inan-
ma, birleme.
umur-i hayriye:
hayırlı işler.
umur-i hayriye ve vücudiye:
ha-
yırlı işler ve vücutla alâkalı işler
ve emirler.
umur-i şerriye:
şerle ilgili işler,
kötü işler.
umur-i şerriye ve ademiye:
şerle
ilgili, kötü, yokluğa ve hiçliğe dair
işler.
vazife:
görev.
vesile:
aracı, vasıta.
vücut:
beden, varlık.
zahirî:
görünüşte olan; zahire, dışa
ait olan.
zan:
sanma, kesin olarak bilmek-
sizin kuvvetli ihtimalle hükmet-
me.
zîşuur:
şuurlu, şuur sahibi.
zulüm:
haksızlık.
adem:
yokluk, hiçlik.
ademî:
yoklukla ilgili, yokluğa
dair.
azamet:
büyüklük, ululuk, yü-
celik.
bilistihkak:
lâyıkıyla, liyakati
olarak, hakkıyla, hak ederek.
ceza:
karşılık, azap.
cinnî:
cin taifesinden olan.
cüz’î:
küçük, az.
ehadiyet:
Allah’ın her bir şeyde
birliğinin tecelli etmesi, görün-
mesi.
esbap:
sebepler, vasıtalar.
fail:
fiili işleyen, yapan, tesir
eden.
fiil:
iş, hareket.
gadir:
zulüm, hainlik.
hakikî:
gerçek.
hariç:
bir şeyin dışı, dışarısı,
dışta kalan.
hasene:
hayırlı amel, Allah rı-
zasına uygun iş.
iktidar:
güç, idareyi elinde bu-
lundurma.
insî:
insan cinsinden.
istihdam:
bir hizmette kullan-
ma, çalıştırma.
istimal:
kullanma.
izzet:
şeref, yücelik; kuvvet,
kudret, üstünlük.
kabiliyet:
istidat, yetenek.
kâinat:
yaratılmış olan şeylerin
tamamı, bütün âlemler, var-
lıklar.
kesb:
Allah tarafından verilen
bir kabiliyetin sonradan insan
tarafından kazanılması; ortaya
çıkarılması.
kudret-i rabbaniye:
her şeyi
terbiye eden Allah’ın sonsuz
kudret ve kuvveti.
kudret-i Sübhaniye:
her türlü
eksiklikten ve noksandan uzak
olan Allah’ın gücü.