Ve madem, bir tek meselede bulunan emareler ve ka-
rineler, meselenin vahdeti haysiyetiyle, emareler birbiri-
ne kuvvet verir, zayıf bir münasebetle bir tereşşuh dahi
menbaına ilhak edilir.
elbette, bu yedi adet esaslara istinaden deriz:
Hazret-i İmam-ı Ali (
rA
) nasıl ki meşhur sözlere tertip-
leri üzerine işaret etmiş ve Mektubattan bir kısmına ve
lem’alardan en mühimlerine tertiple bakmış; öyle de,
(1)
r
ân
à°s
ûdG n
øp
e »/
fr
ôp
Ln
G »'
æ°r
ùo
?r
G n
?p
FBÉ n
ªr
°Sn
Ép
H
cümlesiyle otuzun-
cu lem’aya, yani müstakil lem’alardan en son olan es-
ma-i sitte risalesine tahsin ederek bakıyor ve
(2)
r
ân
în
eÉn
°ûn
Jn
h r
ân
?n
Y m
?Gn
ôr
¡n
Ñp
d l
±ho
ôo
M
kelâmıyla dahi otuzuncu
lem’ayı takip eden İşarat-ı Huruf-i kur’âniye risalesine
takdir edip işaretle tasdik ediyor.
(3)
r
ân
?n
ér
fG o
ân
ªr
?t
¶dG p
¬p
H À'
Sƒo
e Én
°ün
Y o
ºr
°SGn
h
kelimesiyle dahi şim-
dilik en ahir risale ve tevhid ve imanın elinde
Asa-yı Mû-
sa
gibi harikalı en kuvvetli bürhan olan mecmua risalesi-
ni senakârâne remzen gösteriyor gibi bir tarz-ı ifadeden
bilâperva hükmediyoruz ki, Hazret-i İmam-ı Ali (
rA
) hem
risale-i nur’dan, hem çok ehemmiyetli risalelerinden ma-
na-i hakikî ve mecazî ile işarî ve remzî ve imaî ve telvihî
bir surette haber veriyor. kimin şüphesi varsa, işaret olu-
nan risalelere bir kere dikkatle baksın. İnsafı varsa şüp-
hesi kalmaz zannediyorum.
Şualar | 1149 |
S
ekizinci
Ş
ua
mana-i işarî:
yazı ve işaretlerle
ifade edilen mana.
mana-i mecazî:
mecazî mana, bir
kelimenin veya lâfzın gerçek an-
lamının dışında başka bir anlamda
kullanıldığındaki mana.
mana-i remzî:
işaretlerle anlatıl-
mak istenen mana.
mana-i telvihî:
telvih yolu ile, ki-
naye halinde işaret edilen mana.
mecmua:
.
menba:
kaynak.
mesele:
önemli konu.
meşhur:
şöhretli, herkesin bildiği,
yaygınlık kazanmış.
mühim:
önemli, ehemmiyetli.
münasebet:
ilgi, ilişki, bağ.
müstakil:
başlı başına, bağımsız.
remzen:
remiz ile, işaret ederek,
işaretle.
senâkârâne:
sena ederek, sena-
kârlıkla, övercesine.
suret:
biçim, şekil, tarz.
tahsin:
beğenme, güzel bulma.
takdir:
beğenme, beğendiğini be-
lirtme.
tarz-ı ifade:
ifade tarzı, söyleyiş,
anlatış şekli.
tasdik:
bir şeyin veya kimsenin
doğruluğuna kesin olarak hük-
metme.
tereşşuh:
sızma, sızıntı yapma.
tertip:
sıra, dize, düzen.
tevhid:
Allah’ın bir olduğuna inan-
ma, birleme.
vahdet:
birlik.
zaif:
zayıf.
ahir:
son.
bilâperva:
korkusuzca, çekin-
meden.
bürhan:
delil, ispat, hüccet.
ehemmiyetli:
önemli.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
Esma-i Sitte:
Cenab-ı Hakkın
altı büyük ismi. Kuddüs, Adl,
Hakem, Ferd, Hayy, Kayyum.
hârika:
olağanüstü.
haysiyet:
itibar.
hükmetme:
karar vermek,
inanca varmak.
ilhak:
ilâve etme, ekleme, kat-
ma.
iman:
inanç, itikat.
istinaden:
istinat ederek, da-
yanarak, güvenerek, delil ka-
bul ederek.
işarat-ı huruf-i Kur’âniye:
Kur’ân harflerinin işaretleri.
karine:
işaret, ipucu, iz, delil.
kelâm:
söz, lafız.
madem:
...den dolayı, böyle
ise.
mana-i hakikî:
mecazî olma-
yan hakikî mana.
mana-i imâî:
imaî mana, do-
laylı olarak üstü kapalı ifade
edilen mana.
1.
Esma-i Hüsnan hürmetine beni perişan olmaktan koru
2.
Bu harfler ki, Nur harfleridir; Merih yıldızı gibi yüce ve yüksektir.
3.
Asa-yıMûsa ismiyle de karanlıklar dağılır.