keramet-i Aleviyenin zuhuru bende hiçbir şüphe bırakma-
dı ki, bu dahi benim imdadıma gelen sair inayet-i İlâhiye
gibi rabb-i rahîm’in bir inayetidir. İnayet ise aldatmaz,
hakikatsiz olmaz.
Yedinci Remiz:
Hazret-i İmam-ı Ali (
rA
) nasıl ki
Én
æn
¡dp
G BÉ n
j m
án
ªr
în
e n
™n
e m
èn
?n
a u
?n
ë
p
H
n
h
@
r
ân
én
Ør
dG n
øp
e»
u
æp
en
G…'
ôr
Ño
µr
dG p
ân
j'
’r
Ép
Hn
h
r
ân
?n
Én
°ûn
Jn
h r
ân
?n
Y m
?Gn
ôr
¡n
Ñp
d l
±ho
ôo
M
@
r
ân
à°s
ûdG n
øp
e?/
fr
ôp
Ln
G»'
æ°r
ùo
?r
G n
?p
FBÉn
ªr
°Sn
Ép
Hn
h
(1)
@ r
ân
?n
ér
fG o
ân
ªr
?t
¶dG p
¬p
H À'
Sƒo
e Én
°ün
Y o
ºr
°SGn
h
diye birinci fıkrasıyla Yedinci Şuaa işaret etmiş. öyle de,
aynı fıkra ile “
Âlî Bir Tefekkürname ve Tevhide Dair Yük-
sek Bir Marifetname
” namında olan Yirmi dokuzuncu
Arabî lem’aya dahi işaret eder. İkinci fıkrasıyla İsm-i
Azam ve sekîne denilen esma-i sitte-i meşhuresinin ha-
kikatlerini gayet âlî bir tarzda beyan ve ispat eden ve Yir-
mi dokuzuncu lem’ayı takip eyleyen otuzuncu lem’a
namında altı nükte-i esma risalesine
(2)
r
ân
à°s
ûdG n
øp
e?/
fr
ôp
Ln
G »'
æ°r
ùo
?r
G n
?p
FBÉ n
ªr
°Sn
Ép
H
cümlesiyle işaret etti-
ğinden, sonra akabinde risale-i esmayı takip eden otuz
Birinci lem’anın Birinci Şuaı olarak otuz üç ayet-i
kur’âniyenin risale-i nur’a işaratını kaydedip hesab-ı cif-
rî münasebetiyle baştan başa ilm-i huruf risalesi gibi gö-
rünen ve bir mu’cize-i kur’âniye hükmünde bulunan ri-
saleye
(3)
r
ân
în
eÉn
°ûn
Jn
h r
ân
?n
Y m
?Gn
ôr
¡n
Ñp
d l
±ho
ôo
M
kelimesiyle işaret
Şualar | 1145 |
S
ekizinci
Ş
ua
hükmünde:
değerinde, yerinde.
ilm-i huruf:
harflerden mana çı-
karıp yorumlama ilmi.
imdat:
yardım.
İnayet:
yardım, ihsan, lütuf.
inayet-i İlahiye:
Allah’ın yardımı.
İsm-i Âzam:
Cenab-ı Hakkın bin
bir isminden en büyük ve manaca
diğer isimleri kuşatmış olanı.
ispat:
doğruyu delillerle gösterme.
işarat:
işaretler, haber vermeler.
keramet-i aleviye:
Hz. Ali’ye ait
keramet, olağanüstü, fevkalâde
hâl.
marifetname:
Allah’ı tanımaya
dair yazı, eser.
mu’cize-i Kur’âniye:
Kur’ân’a ait
mu’cize.
münasebet:
vesile, alâka, bağ.
nam:
ad.
nükte-i esma:
Allah’ın isimleri ile
alâkalı nükte.
rabb-i rahîm:
şefkat ve merha-
met sahibi olan Cenab-ı Hak.
remiz:
kelime ve cümleye yükle-
nilmiş gizli mana, şifre, sembol.
risale-i esma:
Allah’ın ism-i âzam-
larından bahseden risale.
sâir:
diğer, başka, öteki.
Sekine:
içerisinde on dokuz harfi
on dokuz ayet bulunan, sükûnet
ve emniyet veren bir dua.
tarz:
biçim, şekil, suret.
tefekkürname:
tefekkür yazısı,
tefekküre sevk edici eser, yazı.
tevhid:
Allah’ın bir olduğuna inan-
ma, Allah’ın varlığını, birliğini, den-
gi ve ortağı bulunmadığını kabul
etme.
zuhur:
görünme, belli olma, orta-
ya çıkma.
akabinde:
arkası sıra, peşin-
den, peşi sıra, ardından, ardı
sıra.
âlî:
yüce, yüksek, ulu.
arabî:
Arabcaya ait, Arap dili
ile ilgili.
ayet-i Kur’âniye:
Kur’ân’ın
ayeti.
beyan etmek:
açıklamak, bil-
dirmek, izah etmek.
dair:
alakalı, ilgili.
esma-i sitte-i meşhure:
Ce-
nab-ı Hakkın meşhur olmuş
altı büyük ismi. Kuddüs, Adl,
Hakem, Ferd, Hayy, Kayyum.
fıkra:
bent, madde, paragraf.
gayet:
son derece.
hakikat:
gerçek, esas.
hesab-ı cifrî:
cifir hesabı.
huruf:
harfler, isim ve fiil ol-
mayan kelimeler.
1.
Yâ Rab! Ayetü’l-Kübra hürmetine beni bütün sıkıntılardan kurtar, eman ve emniyet ver. •
Ey İlâhımız! Zuhur ve kemalâtının hakkı için ve Esma-i Hüsnan hürmetine beni perişan ol-
maktan koru. • Bu harfler ki, Nur harfleridir; Merih yıldızı gibi yüce ve yüksektir. Asa-yı Mû-
sa ismiyle de karanlıklar dağılır.
2.
Esma-i Hüsnan hürmetine beni perişan olmaktan koru.
3.
Bu harfler ki, Nur harfleridir; Merih yıldızı gibi yüce ve yüksektir.