zahir ve çok karinelerden ve emarelerden kat-ı nazar, yal-
nız bu iki yerde tam zeyillerin bulunduğu aynı makamda
ve zeyil manasında olan
Én
gn
ór
©n
H
kelimesini tekrar suretin-
de ifadeyi değiştirerek söylemesi tam bir karinedir ki,
Hazret-i İmam-ı Ali (
rA
) mana-i hakikîsinden başka, bir
mana-i mecazî ve işarîyi dahi ifade etmek istiyor.
sonra yirmi dokuzuncu mertebede, heybetli bir tarzda
r
ân
îs
ªn
°ûn
J m
ñr
ön
ûp
H m
ñho
ör
ûn
j m
ñho
QÉn
ªn
N
der. Yirmi beşte geçen
ve
sırları bilmek
manasında olan
r
ân
îs
ªn
°ûn
J
kelimesini tek-
rarla, sabıkan beyan ettiğimiz harikalı Yirmi dokuzuncu
söze kuvvetli bir karine ile işaret eder.
sonra otuz ikinci mertebede surelerin tadadında ehem-
miyetle işaret ettiği risale-i camia olan otuz İkinci söze
yine nazar-ı dikkati kuvvetli celp etmek için
r
än
ôu
ªo
Y o
¿r
ƒn
µ`r
dG p
¬p
H m
ñƒo
ªr
°Tn
G m
ño
ƒr
Án
P
ve bir nüshada
r
än
ô u
§o
Y o
¿r
ƒn
µ`r
dG p
¬p
H
, yani “
İsm-i Adl ve ism-i Hakem’in te-
cellisiyle ve adalet ve mizanıyla ve intizam ve hikmetiyle
dünya tamir edilir, tahripten kurtulur
.” İkinci nüsha ile,
“
O iki ismin rayiha-i tayyibesiyle ve çok hoş kokularıyla,
dünya güzel kokular alır, attar dükkânı gibi rayiha-i tayyi-
be verir
.”
Şualar | 1139 |
S
ekizinci
Ş
ua
rayiha-i tayyibe:
güzel, hoş ko-
ku.
risale-i câmia:
toplayıcı risale.
sabıkan:
evvelce, bundan önce.
sır:
gizli hakikat.
sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıldığı
114 bölümden her biri.
suret:
biçim, şekil, tarz.
tadat:
sayma.
tahrip:
harap etme, yıkma, boz-
ma.
tarz:
biçim, şekil, suret.
tecelli:
belirme, bilinme, görün-
me.
zahir:
açık, âşikar.
zeyl:
ek, bir eserin devamı olarak
yazılan kısım.
adalet:
her hak sahibine hak-
kının tam ve eksiksiz verilme-
si, düzenli ve dengeli oluş.
attar:
güzel kokular, güzel ko-
kulu şeyler satan.
beyan etmek:
açıklamak, bil-
dirmek, izah etmek.
celp:
çekme, çekiş, kendine
çekmek.
ehemmiyet:
önem, değer,
kıymet.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
hârika:
olağanüstü.
heybet:
saygı ile birlikte kor-
ku hissini veren hal, büyük-
lük.
hikmet:
İlahî gaye, yüksek bil-
gi, fayda.
intizam:
düzenlilik, düzgünlük.
İsm-i adl:
Cenab-ı Hakk’ın
adaletle hükmetme manasın-
daki ismi.
ism-i Hakem:
Cenab-ı Hakk’ın
haklı ile haksızı ayıran ve her
işi hikmete göre yapan anla-
mında ismi.
karine:
işaret, ipucu, iz, delil.
kat-ı nazar:
bakışı kesme,
bakmama, alâkayı kesme.
makam:
.
mana-yı hakikî:
gerçek, doğ-
ru, asıl, mana.
mana-yı işarî:
yazı ve işaret-
lerle ifade edilen mana.
mana-yı mecazî:
mecazî ma-
na, bir kelimenin veya lâfzın
gerçek anlamının dışında baş-
ka bir anlamda kullanıldığın-
daki mana.
mertebe:
derece, basamak.
mizan:
ölçü, denge.
nazar-ı dikkat:
dikkatli bak-
ma, dikkatli bakış.
nüsha:
birbirinin aynı olan su-
retlerin her biri.