gizli emare ve bir tek münasebet kâfi geliyor. Hem ma-
dem risale-i nur ve risalelerine ve müellifi ve ahvaline
olan işaretler birbirine karine olur. Belki meselenin vah-
deti itibarıyla umum işaretler, karineleriyle beraber her bi-
risine kuvvetli bir karine ve kavi bir emare hükmündedir.
elbette diyebiliriz ki, Hazret-i İmam-ı Ali (
rA
) nasıl ki başta
(1)
r
än
ƒn
£r
fG p
¬p
æp
WÉn
Ñp
H m
QGn
ôr
°Sn
G p
?r
°ûn
c '
‹p
G
@
r
än
ón
àr
dG p
¬p
H ?/
Mho
Q $G p
ºr
°ùp
Ñp
H o
âr
Fn
ón
H
yani, “Hazine-i esrar olan
(2)
p
º«/
Ms
ôdG p
ø'
ªr
Ms
ôdG $G p
ºr
°ùp
H
ile baş-
ladım. ruhum onunla o hazineyi keşfetti” diyerek sair işa-
ratın karinesiyle bir mana-i işarî ve bir medlûl-i mecazî su-
retinde risale-i nur’un bismillâhı hükmünde ve fatihası
ve besmelesi ve
$G p
ºr
°ùp
H
’taki büyük sırrın hakikatini be-
yan eden ve kısa ve gayet kuvvetli Birinci söz namında
olan Bismillâh risalesine ima, belki remiz, belki işaret edi-
yor. Aynen öyle de, sair işaratın karine ve münasebetiy-
le ve huruf-i kur’âniyenin esrarından bahseden ve
Rumu-
zat-ı Semaniye
namında bulunan sekiz küçük risalelerin
mahiyetlerini andırır bir tarzda, ibareyi değiştirerek
hurufların esrarıyla istimdat etmeye başlaması, karine-i lâ-
tifesiyle muazzam dua ve münacat ve cami kasem-i
istimdadînin ahirlerinde ve sözlere ve Mektuplara
işaretten sonra
(3)
r
ân
Yn
ôr
°Sn
G p
ôr
°üs
ædGn
h p
ír
àn
Ør
dÉp
H Én
Mn
ƒr
dG p
ìGn
ƒp
H
fık-
rasıyla Yirmi dokuzuncu Mektubun bir kısım esrar-ı
huruf-i kur’âniyeyi beyan eden
Rumuzat-ı Semaniye
Şualar | 1141 |
S
ekizinci
Ş
ua
ibare:
metin, cümle veya bir kaç
cümleden oluşan söz grubu.
ima:
işaretle anlatma, üstü kapalı
ifade etme.
istimdat:
medet dileme, imdat is-
teme, yardıma çağırma.
işarat:
işaretler, haber vermeler.
itibar:
değer.
kâfî:
yeter, elverir.
karine:
işaret, ipucu, iz, delil.
karine-i lâtife:
anlaşılmayı kolay-
laştıran güzel nükte.
kasem-i istimdâdî:
yardımcı, kuv-
vetlendirici manasındaki yemin.
kavi:
kuvvetli, güçlü.
madem:
...den dolayı, böyle ise.
mahiyet:
bir şeyin aslı, esası, ta-
biatı, niteliği.
mana-i işarî:
yazı ve işaretlerle
ifade edilen mana.
medlûl-i mecazî:
mecaz yoluyla
delil getirmek.
mesele:
konu.
muazzam:
çok büyük, ulu, yüce.
müellif:
eser telif eden, yazan.
münacat:
Allah’a dua ve yalvarma
maksadıyla yazılan şiir.
münasebet:
ilgi, ilişki; münasiplik,
uygun olma.
nam:
ad.
remz:
kelime ve cümleye yükle-
nilmiş gizli mana, şifre, sembol.
risale-i Nur:
Nur Risalesi, Bediüz-
zaman Said Nursî’nin eserlerinin
adı.
ruh:
dirilik kaynağı, hayatın te-
meli ve sebebi olan manevî var-
lık.
sâir:
diğer, başka, öteki.
sır:
gizli hakikat.
suret:
biçim, şekil, tarz.
tarz:
biçim, şekil, suret.
umum:
bütün.
vahdet:
birlik ve teklik.
ahir:
son.
ahval:
haller, durumlar.
besmele:
başlangıç.
beyan etmek:
açıklamak, bil-
dirmek, izah etmek.
bismillâh:
.
cami:
toplayan, içine alan,
kapsayan.
dua:
Allah’a yalvarma, niyaz.
emare:
alâmet, belirti, nişan.
esrar:
sırlar, gizli hakikatler.
esrar-ı huruf-i Kur’âniye:
Kur’ân harflerinin sırları.
fatiha:
başlama, giriş.
fıkra:
bent, madde, paragraf.
gayet:
son derece.
hakikat:
gerçek.
hazine:
zengin ve değerli kay-
nak.
hazine-i esrar:
sırların hazine-
si.
huruf:
harfler.
huruf-i Kur’âniye:
Kur’ân’ın
harfleri.
hükmünde:
değerinde, yerin-
de.
hüküm:
karar, emir.
1.
Kur’ân’ın özeti, listesi, anahtarı ve pek çok İlâhî sırrın kıymetli, kudsî bir hazinesi olan
“Bismillâh” ile başladım. Ruhum, içinde gizlenmiş sırları bu sayede keşfetti.
2.
Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. (Fatiha Suresi: 1.)
3.
Fetih ve İlâhî yardım, Esma-i Hüsnanın sırrıyla sür'atli sonuç verirler.