Şualar - page 1130

evet, onuncu söz çok ehemmiyetli bir belâyı defetti.
Hürriyet-i efkâr serbestiyeti ve Harb-i Umumî sarsıntısı
vaktinde haşri inkâr eden münafıklar, fırsat bulup çok yer-
lerde zehirli fikirlerini izhara başladıkları bir zamanda
onuncu söz çıktı ve tab edildi. Bin nüshası etrafa yayıl-
dı; onu gören herkes kemal-i iştiyak ve merakla okudu.
zındıkların kâfirâne fikirlerini tam kırdı ve onları sustur-
du, İmam-ı Ali radıyallahü Anhın bu takdirine liyakatini
ispat etti. kimin şüphesi varsa, gelsin, onu dikkatle oku-
sun, haşrin ne kadar kuvvetli bir bürhanı olduğunu gör-
sün.
Hem Hazret-i İmam-ı Ali radıyallahü Anh on doku-
zuncu sure olarak suretü’n-nur’u
p
ÜÉn
àp
`
µ
`r
dG n
º«/
eGn
ƒn
M u
ô°p
ùp
Hn
h
(1)
r
ân
ªp
°ùr
bo
G n
Qƒo
fÉn
j p
Qƒt
ædG p
?r
°†n
Øp
H n
?r
«n
?n
Y @ Én
¡p
©«/
ªn
L
fıkrasıyla zik-
rederek, pek muhtasar olan on dokuzuncu söze ve pek
mükemmel bulunan on dokuzuncu Mektuba işaret için
nur lâfzını tekrar etmekle mektupların mertebesi, yani on
dördüncü Mektup noksan kalmasına imaen sure-i nur’u
on beşincide yine zikretmesiyle gayet lâtif ve müdakkika-
ne haber veriyor. Ve o iki risaleleri, risale-i nur’un, bü-
yük nurları olduklarını bildiriyor.
evet, risalet-i Muhammediye Aleyhissalâtü Vesselâma
dair olan on dokuzuncu söz, hem üç cihetle kerametli
ve harika olan on dokuzuncu Mektup, elhak, risale-i
nur’un en parlak birer nurudurlar. Ve Aişe-i sıddıka ra-
dıyallahü Anhanın beraati münasebetiyle, Ayet-i nur’un
aleyhissalâtü vesselâm:
‘salât ve
selam onun üzerine olsun’ anla-
mında Hz. Muhammed’e dua.
ayet-i Nur:
Nur ayeti; Nur Suresi
35. ayet.
belâ:
musibet, sıkıntı.
berâet:
temize çıkma, suçsuz ol-
duğu anlaşılma.
bürhan:
delil, ispat, hüccet.
cihet:
yön.
dair:
alakalı, ilgili.
defetme:
kovma, uzaklaştırma.
ehemmiyetli:
önemli.
elhak:
hakkın tâ kendisi, tam doğ-
rusu; doğrusu ya.
fıkra:
bent, madde, paragraf.
gayet:
son derece.
Harb-i umumî:
genel harp, dün-
ya savaşı.
hârika:
olağanüstü.
haşir:
kıyametten sonra bütün in-
sanların bir yere toplanmaları, Al-
lah’ın ölüleri diriltip mahşere çı-
karması.
hürriyet-i efkâr:
fikir ve düşünce
hürriyeti.
imaen:
ima yoluyla, ima ederek,
sezdirerek, işaretle.
inkâr:
reddetme, inanmama, ka-
bul ve tasdik etmeme.
ispat:
doğruyu delillerle gösterme.
izhar:
ortaya koyma, açığa çıkar-
ma, gösterme.
kâfirâne:
kâfircesine, Allah’ı inkar
edercesine.
kemal-i iştiyak:
istek ve arzunun
son derecesi, tam bir istek ve ar-
zu.
keramet:
ermişçesine yapılan iş,
hareket veya söylenen söz, fikir.
latîf:
güzel, hoş.
liyakat:
layık olma, ehliyet.
mertebe:
derece, basamak.
muhtasar:
kısaltılmış, özet.
müdakkikane:
dikkatlice, in-
ceden inceye araştırarak.
münafık:
nifak sokan, arabo-
zucu; kalbinde küfrü gizlediği
halde Müslüman görünen.
münasebet:
vesile, alâka, bağ.
nur:
aydınlık, parıltı, ışık.
nüsha:
birbirinin aynı olan su-
retlerin her biri.
radıyallahü anh:
Sahabe ve-
ya İslâm büyüklerinin adı geç-
tiğinde söylenilen “Allah on-
dan razı olsun” manasında
dua. Tek erkek için söylenir.
radıyallahü anha:
Allah on-
dan razı olsun. (kadın için.).
risalet-i Muhammediye:
kâ-
inatın nuru ve şuuru olan Hz.
Muhammed’in (
ASM
) peygam-
berliği.
serbestiyet:
serbestlik, rahat
ve serbest olma hâli.
sure:
Kur’ân-ı Kerîm’in ayrıl-
dığı 114 bölümden her biri.
tâb:
basma, baskı.
takdir:
kıymet verme, beğen-
me.
zındık:
Allah’a ve ahirete inan-
mayan, Allah’ı inkâr eden,
imansız, münkir.
zikretmek:
anmak, bildirmek.
1.
Kur’ân’da geçen bütün “Hâ, mîm”lerde bulunan sırların hürmetine ey Nur, risalelere bölün-
müş Nurun hürmetine beni koru!..
S
ekizinci
Ş
ua
| 1130 | Şualar
1...,1120,1121,1122,1123,1124,1125,1126,1127,1128,1129 1131,1132,1133,1134,1135,1136,1137,1138,1139,1140,...1581
Powered by FlippingBook