Daha yüksek bir tabakan›n hisse-i fehmi: “Cenab-›
Hak ezelîdir, ebedîdir, Evvel ve Ahir’dir. Hiçbir cihette ne
zat›nda, ne s›fât›nda, ne ef’alinde naziri, küfvü, flebihi,
misli, misali, mesili yoktur. Yaln›z, ef’alinde, fluununda
teflbihi ifade eden mesel var.
1
'
¤r
Yn
’r
G o
?n
ãn
Ÿr
G ! n
h
Bu tabakata, arifîn tabakas›, ehl-i aflk tabakas›, s›dd›-
kîn tabakas› gibi ayr› ayr› hisse sahiplerini k›yas edebilir-
sin.
•
‹kinci misal
:
Meselâ,
2
r
ºo
µ
p
dÉn
Lp
Q r
øp
e m
ón
Mn
G B É n
H'
G l
ós
ªn
fio
n
¿Én
cÉn
e
Tabaka-i ulân›n flundan hisse-i fehmi fludur ki:
Resul-i
Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm›n hizmetkâr› veya “vele-
dim” hitab›na mazhar olan Zeyd, izzetli zevcesini kendi-
ne küfüv bulmad›¤› için tatlik etmifl; Allah’›n emriyle Re-
sul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm alm›fl. Ayet der:
“
Peygamber size evlâd›m dese, risalet cihetiyle söyler.
fiahsiyet itibar›yla pederiniz de¤il ki, ald›¤› kad›nlar ona
münasip düflmesin
.”
‹kinci tabakan›n hisse-i fehmi fludur ki
: Bir büyük amir,
raiyetine pederâne flefkatle bakar. E¤er o amir, zahir ve
bât›n bir padiflah-› ruhanî olsa, o vakit merhameti pede-
rin yüz defa flefkatinden ileri gitti¤inden, o raiyetin ef-
rad›, onun hakikî evlâd› gibi ona peder nazar›yla bakar-
lar. Peder nazar›, zevç nazar›na ink›lâp edemedi¤inden,
k›z nazar› da zevce nazar›na kolayca de¤iflmedi¤inden,
ahir:
son.
amir:
emreden.
arifîn:
arifler, Allah dostlar›.
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümlesi.
bât›n:
iç yüz.
Cenab-› Hak:
do¤ru, gerçek, hak-
k›n tâ kendisi olan, fleref ve bü-
yüklük sahibi yüce Allah.
cihet:
yön, sebep.
ebedî:
sonu olmayan.
ef’al:
fiiller, ifller.
efrat:
fertler, kifliler.
ehl-i aflk:
aflk ehli; Allah âfl›klar›;
Allah sevgisinde çok ileri derece-
ye yükselenler.
evlât:
çocuklar.
Evvel:
ilk, bafllangݍ olan Allah.
ezelî:
bafllang›çs›z.
hakikî:
gerçek.
hisse:
pay.
hisse-i fehim:
anlay›fl hissesi.
hitap:
konuflma.
hizmetkâr:
hizmetçi.
ifade:
anlatma.
ink›lâp:
dönüflme, baflkalaflma.
itibar:
yön, de¤er.
izzet:
de¤er, fleref.
k›yas:
karfl›laflt›rma.
küfüv:
denk.
mazhar:
flereflenme, eriflmifl.
merhamet:
ac›ma, flefkat göster-
me.
mesel:
örnek.
meselâ:
misal olarak.
mesil:
benzer, gibi.
misal:
örnek.
misalî:
benzer hâli, efli.
misli:
efli, t›pk›s›.
münasip:
uygun.
nazar:
bak›fl.
nazir:
benzeri.
padiflah-› ruhanî:
ruhanî hüküm-
dar.
peder:
baba.
pederâne:
baba gibi.
raiyet:
halk.
risalet:
elçilik, peygamberlik.
s›dd›kîn:
s›dd›klar, Allah yolunda
do¤rulukta en ileri olanlar.
s›fat:
nitelik, vas›f.
s›fât:
nitelikler, vas›flar.
flahsiyet:
kiflilik.
flebihi:
benzeri.
flefkat:
ac›yarak ve esirgeyerek
sevme.
fluun:
ifller, hâl, keyfiyet, kabili-
yet.
tabaka:
s›n›f, katman.
tabaka-i ulâ:
birinci tabaka.
tabakat:
tabakalar, katman-
lar.
tatlik:
boflama.
teflbih:
benzetme.
vakit:
zaman.
velet:
çocuk.
zahir:
d›fl yüz, görünüfl.
zat›nda:
tek olan flahs›nda.
zevce:
kad›n, efl.
zevç:
koca, efl.
1.
En yüce s›fatlar Allah’›nd›r. (Nahl Suresi: 60.)
2.
Muhammed erkeklerinizden hiçbirinin babas› de¤ildir. (Ahzab Suresi: 40.)
668 | SÖZLER
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ