Sözler - page 662

tedavi eder. Evet, ayet-i Kur’âniye, âlem kap›s›nda du-
rup, ribaya “Yasakt›r!” der. “Kavga kap›s›n› kapamak
için, banka kap›s›n› kapay›n›z!” diyerek, insanlara fer-
man eder. fiakirtlerine, “Girmeyiniz!” emreder.
•
‹kinci esas
: Medeniyet, taaddüd-ü ezvac› kabul etmi-
yor. Kur’ân’›n o hükmünü, kendine muhalif-i hikmet ve
maslahat-› befleriyeye münafi telâkki eder.
Evet, e¤er izdivaçtaki hikmet, yaln›z kaza-i flehvet ol-
sa, taaddüt bilâkis olmal›. Hâlbuki, hatta bütün hayvana-
t›n flahadetiyle ve izdivaç eden nebatat›n tasdikiyle sabit-
tir ki, izdivac›n hikmeti ve gayesi, tenasüldür. Kaza-i fleh-
vet lezzeti ise, o vazifeyi gördürmek için Rahmet taraf›n-
dan verilen bir ücret-i cüz’iyedir. Madem, hikmeten, ha-
kikaten, izdivaç nesil içindir, nev’in bekas› içindir. Elbet-
te, bir senede yaln›z bir defa tevellüde kabil ve ay›n yal-
n›z yar›s›nda kabil-i telâkkuh olan ve elli senede ye’se dü-
flen bir kad›n, ekseri vakitte, tâ yüz seneye kadar kabil-i
telkih bir erke¤e kâfi gelmedi¤inden, medeniyet pek çok
fahiflehaneleri kabul etmeye mecburdur.
•
Üçüncü esas
: Muhakemesiz medeniyet, Kur’ân ka-
d›na sülüs verdi¤i için ayeti tenkit eder. Hâlbuki, hayat-›
içtimaiyede ekser ahkâm, ekseriyet itibar›yla oldu¤un-
dan; ekseriyet itibar›yla bir kad›n kendini himaye edecek
birisini bulur, erkek ise ona yük olacak ve nafakas›n› ona
b›rakacak birisiyle teflrik-i mesai etmeye mecbur olur. ‹fl-
te, bu surette bir kad›n, pederinden yar›s›n› alsa, kocas›
noksaniyetini temin eder. Erkek, pederinden iki parça
ahkâm:
hükümler, emirler.
âlem:
dünya, cihan.
ayet:
Kur’ân’›n her bir cümlesi.
ayet-i Kur’âniye:
Kur’ân’›n ayeti.
beka:
ebedîlik, sonsuzluk.
bilâkis:
aksine, tersine.
ekser:
pek çok.
ekseriyet:
ço¤unluk.
fahiflehane:
fuhufl yuvas›.
ferman:
emir, buyruk.
gaye:
maksat.
hakikaten:
do¤ru, olarak.
hayat-› içtimaiye:
sosyal hayat.
hayvanat:
hayvanlar.
hikmet:
gizli gaye, sebep.
hikmeten:
hikmetçe, gayece.
himaye:
koruma.
hüküm:
emir, kanun.
izdivaç:
evlenme, çift olma.
kabil:
mümkün.
kabil-i telâkkuh:
hamile kalmas›
mümkün olan.
kabil-i telkih:
hamile b›rak›labilir,
döllenebilir.
kâfi:
yetecek.
kaza-i flehvet:
cinsi münasebet.
maslahat-› befleriye:
insan›n fay-
das›na olan ifller.
medeniyet:
uygarl›k.
muhakeme:
ak›l süzgecinden ge-
çirme.
muhalif-i hikmet:
hikmete ayk›-
r›, z›t.
münafi:
ayk›r›, z›t.
nafaka:
geçimlik.
nebatat:
bitkiler.
nesil:
soy sop, zürriyet.
nev(i):
cins, tür; çeflit.
noksaniyet:
eksiklik.
peder:
baba.
rahmet:
Allah’›n kullar›n› esir-
gemesi, onlara maddî ve ma-
nevî nimetler vermesi.
riba:
faiz.
suret:
biçim, flekil.
sülüs:
üçte bir.
flahadet:
flahitlik.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
taaddüd-ü ezvaç:
çok evlilik.
taaddüt:
birden çok olma.
tasdik:
do¤rulama.
tedavi:
aksakl›¤› düzeltme,
iyilefltirme.
telâkki:
anlama, kabullenme,
anlay›fl.
temin:
sa¤lama, elde etme.
tenasül:
üreme.
teflrik-i mesai:
birlikte çal›fl-
ma, yaflama.
tevellüt:
do¤um.
ücret-i cüz’iye:
az bir ücret.
vazife:
görev.
ye’se düflme:
ümitsizli¤e
düflme.
662 | SÖZLER
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
1...,652,653,654,655,656,657,658,659,660,661 663,664,665,666,667,668,669,670,671,672,...1482
Powered by FlippingBook