tedavi eder. Evet, ayet-i Kurâniye, âlem kapsnda du-
rup, ribaya Yasaktr! der. Kavga kapsn kapamak
için, banka kapsn kapaynz! diyerek, insanlara fer-
man eder. fiakirtlerine, Girmeyiniz! emreder.
kinci esas
: Medeniyet, taaddüd-ü ezvac kabul etmi-
yor. Kurânn o hükmünü, kendine muhalif-i hikmet ve
maslahat- befleriyeye münafi telâkki eder.
Evet, e¤er izdivaçtaki hikmet, yalnz kaza-i flehvet ol-
sa, taaddüt bilâkis olmal. Hâlbuki, hatta bütün hayvana-
tn flahadetiyle ve izdivaç eden nebatatn tasdikiyle sabit-
tir ki, izdivacn hikmeti ve gayesi, tenasüldür. Kaza-i fleh-
vet lezzeti ise, o vazifeyi gördürmek için Rahmet tarafn-
dan verilen bir ücret-i cüziyedir. Madem, hikmeten, ha-
kikaten, izdivaç nesil içindir, nevin bekas içindir. Elbet-
te, bir senede yalnz bir defa tevellüde kabil ve ayn yal-
nz yarsnda kabil-i telâkkuh olan ve elli senede yese dü-
flen bir kadn, ekseri vakitte, tâ yüz seneye kadar kabil-i
telkih bir erke¤e kâfi gelmedi¤inden, medeniyet pek çok
fahiflehaneleri kabul etmeye mecburdur.
Üçüncü esas
: Muhakemesiz medeniyet, Kurân ka-
dna sülüs verdi¤i için ayeti tenkit eder. Hâlbuki, hayat-
içtimaiyede ekser ahkâm, ekseriyet itibaryla oldu¤un-
dan; ekseriyet itibaryla bir kadn kendini himaye edecek
birisini bulur, erkek ise ona yük olacak ve nafakasn ona
brakacak birisiyle teflrik-i mesai etmeye mecbur olur. fl-
te, bu surette bir kadn, pederinden yarsn alsa, kocas
noksaniyetini temin eder. Erkek, pederinden iki parça
ahkâm:
hükümler, emirler.
âlem:
dünya, cihan.
ayet:
Kurânn her bir cümlesi.
ayet-i Kurâniye:
Kurânn ayeti.
beka:
ebedîlik, sonsuzluk.
bilâkis:
aksine, tersine.
ekser:
pek çok.
ekseriyet:
ço¤unluk.
fahiflehane:
fuhufl yuvas.
ferman:
emir, buyruk.
gaye:
maksat.
hakikaten:
do¤ru, olarak.
hayat- içtimaiye:
sosyal hayat.
hayvanat:
hayvanlar.
hikmet:
gizli gaye, sebep.
hikmeten:
hikmetçe, gayece.
himaye:
koruma.
hüküm:
emir, kanun.
izdivaç:
evlenme, çift olma.
kabil:
mümkün.
kabil-i telâkkuh:
hamile kalmas
mümkün olan.
kabil-i telkih:
hamile braklabilir,
döllenebilir.
kâfi:
yetecek.
kaza-i flehvet:
cinsi münasebet.
maslahat- befleriye:
insann fay-
dasna olan ifller.
medeniyet:
uygarlk.
muhakeme:
akl süzgecinden ge-
çirme.
muhalif-i hikmet:
hikmete ayk-
r, zt.
münafi:
aykr, zt.
nafaka:
geçimlik.
nebatat:
bitkiler.
nesil:
soy sop, zürriyet.
nev(i):
cins, tür; çeflit.
noksaniyet:
eksiklik.
peder:
baba.
rahmet:
Allahn kullarn esir-
gemesi, onlara maddî ve ma-
nevî nimetler vermesi.
riba:
faiz.
suret:
biçim, flekil.
sülüs:
üçte bir.
flahadet:
flahitlik.
flakirt:
talebe, ö¤renci.
taaddüd-ü ezvaç:
çok evlilik.
taaddüt:
birden çok olma.
tasdik:
do¤rulama.
tedavi:
aksakl¤ düzeltme,
iyilefltirme.
telâkki:
anlama, kabullenme,
anlayfl.
temin:
sa¤lama, elde etme.
tenasül:
üreme.
teflrik-i mesai:
birlikte çalfl-
ma, yaflama.
tevellüt:
do¤um.
ücret-i cüziye:
az bir ücret.
vazife:
görev.
yese düflme:
ümitsizli¤e
düflme.
662 | SÖZLER
Y
RM
B
EfiNC
S
ÖZ