Sözler - page 664

saç›kl›k samimî hürmet ve muhabbeti izale edip, ailevî
hayat› zehirlemifltir. Hususan, suretperestlik, ahlâk› fena
hâlde sarst›¤› ve sukut-u ruha sebebiyet verdi¤i, flununla
anlafl›l›r:
Nas›l ki, merhume ve rahmete muhtaç bir güzel kad›n
cenazesine nazar-› flehvet ve hevesle bakmak, ne kadar
ahlâk› tahrip eder; öyle de, ölmüfl kad›nlar›n suretlerine
veyahut sa¤ kad›nlar›n küçük cenazeleri hükmünde olan
suretlerine hevesperverâne bakmak, derinden derine,
hissiyat-› ulviye-i insaniyeyi sarsar, tahrip eder.
‹flte flu üç misal gibi binler mesail-i Kur’âniyenin her
birisi saadet-i befleriyeyi dünyada temine hizmet etmek-
le beraber, hayat-› ebediyesine de hizmet eder. Sair me-
seleleri mezkûr meselelere k›yas edebilirsin.
Nas›l medeniyet-i hâz›ra Kur’ân’›n hayat-› içtimaiye-i
beflere ait olan düsturlar›na karfl› ma¤lûp olup, Kur’ân’›n
i’caz-› manevîsine karfl› hakikat noktas›nda iflâs eder; öy-
le de, medeniyetin ruhu olan felsefe-i Avrupa ve hikmet-i
befleriyeyi hikmet-i Kur’ân’la, yirmi befl adet Sözlerde,
mizanlarla iki hikmetin muvazenesinde, hikmet-i felsefi-
ye âcize ve hikmet-i Kur’âniyenin mu’cize oldu¤u
kat’iyetle ispat edilmifltir. Nas›l ki On Birinci ve On ‹kin-
ci Sözlerde hikmet-i felsefiyenin aczi ve iflâs› ve hikmet-i
Kur’âniyenin i’caz› ve g›nâs› ispat edilmifltir. Müracaat
edebilirsin.
Hem, nas›l medeniyet-i hâz›ra hikmet-i Kur’ân’›n ilmî
ve amelî i’caz›na karfl› ma¤lûp oluyor; öyle de, medeni-
yetin edebiyat ve belâgati da Kur’ân’›n edeb ve belâgatine
âcize:
güçsüz.
acz:
zay›fl›k, güçsüzlük.
ahlâk:
iyi ve güzel davran›fllar›n
bütünü.
ailevî:
aile ile ilgili.
amelî:
pratik, tecrübî.
belâgat:
sözün düzgün, kusursuz,
yerinde olmas›n› ö¤reten ilim.
cenaze:
insan ölüsü.
düstur:
kanun, kaide.
edeb:
edebiyat.
edebiyat:
duygu, düflünce, hayal
ve olaylar› en güzel flekilde, sözlü
veya yaz›l› olarak ifade etme sa-
nat›.
edep:
zerafet, güzel hâl.
felsefe-i Avrupa:
Avrupa felsefe-
si.
f›trat:
yarat›l›fl.
f›trî:
yarat›l›fltan, yarat›l›fla ait.
g›nâ:
zenginlik, yeterlik.
hakikat:
gerçek.
hafliye:
dipnot, aç›klay›c› yaz›.
hayat-› ebediye:
ebedî ve son-
suz hayat.
hayat-› içtimaiye-i befler:
insan-
lara ait olan sosyal hayat.
heves:
nefsin hofluna giden istek.
hevesperverâne:
hevesine düfl-
kün bir flekilde.
hikmet:
‹lâhî gaye, maksat.
hikmet-i befleriye:
insanlar›n bil-
gisi.
hikmet-i felsefiye:
felsefenin
hikmeti gayesi.
hikmet-i Kur’ân:
Kur’ân’›n hik-
meti, gayeleri, maksatlar›.
hikmet-i Kur’ânî:
Kur’ân’›n hik-
meti, gayeleri, maksatlar›.
hikmet-i Kur’âniye:
Kur’ân’›n
hikmeti, gayeleri, maksatlar›.
hissiyat-› ulviye-i insaniye:
insa-
n›n yüksek duygular›.
hususan:
bilhassa, özellikle.
hürmet:
sayg›, fleref.
i’caz:
mu’cize olufl.
i’caz-› manevî:
manevî mu’cize-
lik.
iflâs:
batma, bitme.
ilmî:
ilme ait.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
izale:
yok etme, giderme.
kat’î:
kesin.
kat’iyet:
kesinlik.
lem’a:
par›lt›.
ma¤lûp:
yenilme; yenilmifl.
medeniyet:
uygarl›k.
medeniyet-i hâz›ra:
flimdiki me-
deniyet.
merhume:
vefat etmifl, kad›n.
mesail-i Kur’âniye:
Kur’ân’›n me-
seleleri.
mesele:
ehemmiyetli ifl, problem.
mezkûr:
zikredilen.
mizan:
ölçü, terazi.
mu’cize:
ayn›s›n› yapmakta
baflkalar›n› acze düflüren.
muvazene:
denge, ölçü.
münafi:
ayk›r›, z›t.
müracaat:
baflvurma.
nazar-› flehvet:
flehvet bak›fl›.
rahmet:
merhamet etme,
flefkat.
ref-i tesettür:
tesettürün kal-
d›r›lmas›.
ruh:
dirilik kayna¤› olan can,
bedenin hayat gücü maddî
olmayan öz cevher.
saadet-i befleriye:
insanlar›n
mutlulu¤u.
sair:
baflka, di¤er.
samimî:
içten, candan.
sebebiyet:
sebep olma.
sukut-u ruh:
ruhun alçalma-
s›.
suret:
resim; yüz, flekil.
suretperest:
d›fl görünüfle
afl›r› ehemmiyet veren.
tahrip:
y›kma, bozma.
temin:
sa¤lama.
tesettür:
örtünme.
tesettür-ü nisvan:
kad›nlar›n
örtünmesi.
664 | SÖZLER
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
1...,654,655,656,657,658,659,660,661,662,663 665,666,667,668,669,670,671,672,673,674,...1482
Powered by FlippingBook