Meselâ,
1
Gƒn
Hpq
ôdG n
?s
ôn
Mn
h n
™r
«n
Ñ r
dG *G s
?n
Mn
Gn
h @ n
Iƒ'
c s
õdG Gƒo
J'
Gn
h n
Iƒ '
?°s
üdG Gƒo
ª«/
bn
Gn
h
Kur’ân’›n bu galebe-i i’cazkârânesini bir “Mukaddeme”
ile beyan edece¤iz. fiöyle ki:
•
‹flaratü’l-‹’caz
’da ispat edildi¤i gibi, bütün ihtilâlât-›
befleriyenin madeni bir kelime oldu¤u gibi, bütün ahlâk-›
seyyienin menba› dahi bir kelimedir.
Birinci kelime
: “Ben tok olay›m, baflkas› açl›ktan ölse,
bana ne.”
‹kinci kelime
: “Sen çal›fl, ben yiyeyim.”
Evet, hayat-› içtimaiye-i befleriyede havas ve avam,
yani zenginler ve fakirler, muvazeneleriyle rahatla yaflar-
lar. O muvazenenin esas› ise, havas tabakas›nda merha-
met ve flefkat; afla¤›s›nda, hürmet ve itaattir. fiimdi, bi-
rinci kelime havas tabakas›n› zulme, ahlâks›zl›¤a, merha-
metsizli¤e sevk etmifltir; ikinci kelime avam› kine, hase-
de, mübarezeye sevk edip, rahat-› befleriyeyi birkaç as›r-
d›r selbetti¤i gibi; flu as›rda, sa’y, sermaye ile mübareze
neticesi, herkesçe malûm olan Avrupa hâdisat-› azîmesi
meydana geldi.
‹flte, medeniyet, bütün cemiyat-› hayriye ile ve ahlâkî
mektepleriyle ve fledit inzibat ve nizamat›yla, beflerin o
iki tabakas›n› musalâha edemedi¤i gibi, hayat-› beflerin
iki müthifl yaras›n› tedavi edememifltir. Kur’ân, birinci
kelimeyi esas›ndan vücub-u zekât ile kal’ eder, tedavi
eder; ikinci kelimenin esas›n› hurmet-i riba ile kal’ edip,
SÖZLER | 661
Y
‹RM‹
B
Efi‹NC‹
S
ÖZ
miyetleri.
esas:
as›l, temel.
faiz:
riba.
galebe-i i’cazkârâne:
mu’cizeli
bir flekilde galip gelme.
hâdisat-› azîme:
büyük hâdise-
ler.
haram:
‹slamiyetçe yasaklanan
ifller.
haset:
k›skançl›k.
havas:
üst s›n›f, zenginler.
hayat-› befler:
insan hayat›.
hayat-› içtimaiye-i befleriye:
in-
sanlara ait olan sosyal hayat.
helâl:
Allah’›n müsaade etti¤i fley.
hurmet-i riba:
faizin haram olu-
flu.
hürmet:
ihtiram, sayg›.
ihtilâlât-› befleriye:
insanlar ara-
s›ndaki kargaflalar.
inzibat:
disiplin.
ispat:
do¤ruyu delillerle göster-
me.
‹flaratü’l-‹’caz:
Bediüzzaman Said
Nursî’nin, Risale-i Nur Külliyat›nda
yer alan bir eseri.
itaat:
uyma, bafl e¤me.
kal’ etmek:
söküp atmak, teme-
linden y›k›p atmak.
kin:
gizli düflmanl›k.
madenî:
kaynak.
malûm:
bilinen.
medeniyet:
uygarl›k.
mektep:
e¤itim ve ö¤retim kuru-
luflu.
menba:
kaynak.
merhamet:
ac›mak, iyilik etmek.
meselâ:
misal olarak.
mukaddeme:
girifl.
musalâha:
bar›flt›rma; sulh, bar›fl.
muvazene:
karfl›laflt›rma, denge.
mübareze:
dövüflme, kavga.
müthifl:
dehfletli.
namaz:
‹slâm›n befl flart›ndan bi-
ri.
netice:
sonuç.
nizamat:
nizamlar, düzenler.
rahat-› befleriye:
insanl›¤›n raha-
t›.
sa’y:
çal›flma, emek.
selp:
kald›rma.
sevk:
yönlendirme, yollama.
fledit:
fliddetli, sert.
flefkat:
içten ve karfl›l›ks›z sevme.
tabaka:
s›n›f.
tedavi:
aksakl›¤› düzeltme, iyilefl-
tirme.
vücub-u zekât:
zekât›n farz olu-
flu.
zekât:
‹slâm›n befl flart›ndan biri
olan, Allah için mal›n belli bir k›s-
m›n›n her y›l zekât verilebilecek
kimselere da¤›t›lmas›.
zulüm:
haks›zl›k, eziyet.
ahlâk:
insan›n iyi veya kötü
olarak vas›fland›r›lmas›na yol
açan manevî nitelikleri, huy-
lar›.
ahlâk-› seyyie:
kötü ahlâk.
ahlâkî:
ahlâka uygun, ahlâkla
ilgili.
as›r:
yüzy›l, devir.
avam:
fakirler, halk tabakas›.
befler:
insanl›k.
beyan:
anlatma.
cemiyat-› hayriye:
hay›r ce-
1.
Namaz› dos do¤ru k›l›n, zekât› verin. (Bakara Suresi: 43.) • Allah al›fl verifli helâl, faizi ise ha-
ram k›ld›. (Bakara Suresi: 275.)